RTÜK'ten CNN Türk ve Kanal D açıklaması

Güncelleme Tarihi:

RTÜKten CNN Türk ve Kanal D açıklaması
Oluşturulma Tarihi: Ekim 27, 2010 12:20

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Başkanı Prof. Dr. Davut Dursun, CNN Türk'e ve Kanal D'ye verdiği cezalarla ilgili olarak, basına yansıyan bilgilerin eksik ve yanlı olduğunu ifade ederek, “(CNN Türk'e verilen ceza) RTÜK tarafından verilen müeyyide kararı, kapsamlı bir uzman raporuna dayanmakta. Üst Kurul, Başbakan ve Cumhurbaşkanı eleştirildiği gerekçesiyle programa ceza vermiş değildir” dedi.

RTÜK Başkanı Prof. Dr. Dursun, “CNN Türk'te yayınlanan 'Neler Oluyor' adlı tartışma programında bir konuğun Cumhurbaşkanına ve Başbakana yönelik eleştirilerde bulunması gerekçesiyle Üst Kurul tarafından kanala verilen cezanın basın özgürlüğüne aykırı olduğuna” yönelik yorumları, AA muhabirine değerlendirdi.

Konuya ilişkin basına yansıyan bilgilerin eksik ve yanlı olduğunu belirten Prof. Dr. Dursun, “RTÜK tarafından verilen müeyyide kararı, kapsamlı bir uzman raporuna dayanmakta. Üst Kurul, Başbakan ve Cumhurbaşkanı eleştirildiği gerekçesiyle programa ceza vermiş değildir” dedi.

Prof. Dr. Dursun, uzman raporu hakkında şu bilgileri verdi:

“Söz konusu uzman raporunda program ve tartışmanın geneli hakkında bazı tespitler yapıldıktan sonra konuklardan birinin '...Terör örgütü mü arıyorsunuz evet, yargının içinde bir terör örgütü var. Bunun adı da Beşiktaş Terör Örgütü...' şeklindeki sözleriyle, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesini 'Beşiktaş terör örgütü' olarak nitelemesine vurgu yapılmıştır.

'Beşiktaş terör örgütünün terörü' gibi ifadelerle yargıya yönelik ithamda bulunulmasının toplumun yargıya olan saygısını, adalete olan güvenini sarsacak nitelikte olduğu, ağır bir suçlamayı içerdiği belirtilmiştir. Raporda yargının ve yargı mensuplarının onur ve saygınlığını, meslek itibarlarını tahkir edici bu ifadelerin eleştiri sınırları içerisinde değerlendirilmesinin mümkün olmadığı görüşüne yer verilmiştir.

Yargı kurumu demokratik rejimin en önemli unsurlarından biri olup, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin İfade Özgürlüğü başlıklı 10. Maddesinin 2. fıkrasında da, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için, ifade özgürlüğünün yasayla öngörülen bazı biçim koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabileceği belirtilmektedir. Uzman raporunda esas ihlal vurgusu yapılan husus yargı kurumunun terör örgütü gibi gösterilmesidir. Dolayısıyla Üst Kurul'un sadece Başbakan ve Cumhurbaşkanına yöneltilen ithamlar ve eleştiriler nedeniyle programa müeyyide uyguladığını ifade etmek gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır.”

“BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ AÇISINDAN ENDİŞE EDİLECEK BİR DURUM SÖZ KONUSU
DEĞİL”

Prof. Dr. Dursun, “Kurum ve kuruluşlara yönelik haksız ithamda bulunmak, o anda cevap verme hakkını kullanamayacak durumdaki kurum ve kuruluşlara eleştiri sınırlarını aşan şekilde hakaret etmek ve bunların yapılmasına göz yummak basın özgürlüğüyle bağdaşmaz” dedi.

RTÜK'ün görev ve yetkilerinin 3984 sayılı yasada belirtildiğini kaydeden Dursun, “Üst Kurul söz konusu yasada belirlenmiş olan görev ve yetkileri çerçevesinde bu müeyyide kararını almış olup Üst Kurul'un bütün kararları da idari yargının denetimine açıktır. Dolayısıyla basın özgürlüğü açısından endişe edilecek bir durum söz konusu değildir” diye konuştu.

ŞEHİT CENAZELERİYLE İLGİLİ HABER NEDENİYLE VERİLEN PARA CEZASI

Üst Kurul'un şehit cenazeleriyle ilgili bir haber nedeniyle verdiği para cezasının yoğun eleştiri aldığının hatırlatılması üzerine Prof. Dr. Dursun, öncelikle para cezasına açıklık getirmek gerektiğini söyledi.

Aynı programa daha önce de aynı maddeden ihlal yaptığı için ve yasadaki müeyyide sırası artırılmış para cezasına geldiği için bu cezanın verildiğini belirten Prof. Dr. Dursun, şunları kaydetti:

“Eğer yayının ilk ihlali olsaydı, uyarı cezası verilecekti. Burada aynı yayın kuruluşunun 20-22 Haziran 2010 tarihlerindeki ana haber bültenlerinde yayınlanan haberler söz konusudur. Sadece ilk günkü (20 Haziran 2010) haberlerde bile yaklaşık 1 saat terör eylemi, şehitler bir takım terörle ilgili görüntüler yer almıştır. Medyada yer aldığı gibi 3-5 cümlelik bir ifadeden dolayı bu rapor düzenlenmemiştir. 21 Haziranda ise bu haber 1 saati geçkin sürede en dramatik şekilde haberleştirilmiştir. 22 Haziranda yine yarım saati geçkin terör eylemine ilişkin haber ve görüntüler yer almıştır.

Üç ayrı tarihteki haber bültenleriyle ilgili değerlendirmeler bir rapora konu edilmiştir. Haber bültenlerinde özetle, Şemdinli Gediktepe'de 11 askerimizin şehit olduğu olay ve şehit aileleriyle yapılan röportajlar ile İstanbul'da bir askeri araca yönelik olarak düzenlenen bombalama eylemiyle ilgili haber yayınlanmıştır.

Dolayısıyla medyaya yansıdığı gibi sadece Gediktepe olayıyla ilgili haber nedeniyle değil, aynı zamanda İstanbul'daki bombalı saldırıyla ilgili diğer haber nedeniyle de müeyyide uygulanması söz konusudur. Ancak burada üzerinde durulması gereken en önemli husus, Üst Kurul'un bu olayların haber yapılması nedeniyle müeyyide uygulamadığıdır. Çünkü esas itibarıyla her iki olay da haberdir ve editöryal bağımsızlık çerçevesinde bu haberlerin kamuya sunulması yayın kuruluşlarının en önemli sorumluluğudur. Bu haberlerin müeyyideye konu olmasının sebebi ise veriliş şekilleri itibarıyla yayıncı sorumluluğuyla bağdaşmamasıdır.”

İNSANLARIN ACILARI İSTİSMAR EDİLMİŞTİR”

Her iki olayın da haberleştirilirken daha da dramatize edilmesinin üzücü olduğunu dile getiren Prof. Dr. Dursun, “Şehit ailelerinin üzüntülü görüntüleri, konuşmaları, acı dolu feryatları, şehit babalarının yürek parçalayan sözleri malzemeleştirilerek müzik eşliğinde haber-klip haline getirilmiş ve tekrar tekrar yayınlanmıştır. İnsanların acıları bir anlamda istismar edilmiştir. Haber bültenleri de diğer televizyon programları gibi reyting ölçümüne tabidir. Kanallar arasındaki rekabet haber bültenlerini de içine almaktadır. Dolayısıyla şehitlerimizin, onların acılı ailelerinin haber klipler haline getirilerek reyting yarışına malzeme yapılmasını onaylamak mümkün değil” dedi.

Terör eyleminin iki tahribatı olduğunu ifade eden Dursun, sözlerini şöyle tamamladı:

“Eylemin yapıldığı yerde yol açılan tahribat ve eylemin kamuoyunda duyulmasından sonra toplumda korku ve endişe oluşması suretiyle yaratılan tahribat söz konusudur. Bildiğiniz gibi terör eylemlerinin en önemli amacı, eylemin sonucundan çok etkilerinin büyük ve yaygın olmasıdır. Söz konusu haberler bu kapsamda değerlendirilmiştir ve müeyyide uygulanmıştır.

Terör-medya ilişkisi tüm dünyada tartışılan bir konudur. Özellikle terör eylemlerinin haberleştirilmesinde gözetilmesi gereken sınırlar ve ilkeler, ülkemizde de sık sık tartışma konusu olmuş, bu konuda uzmanlarla ve ilgililerle toplantılar düzenlenmiş ve en son ülkemizin önde gelen yayın kuruluşları ile ilgili kamu kurumları bir araya gelmişler ve bir takım ilkeler belirlemişlerdir. Zaten mevcut yasada da buna yönelik düzenlemeler yer almakta ve raporlar da bu düzenlemeler çerçevesinde hazırlanmaktadır.”
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!