Güncelleme Tarihi:
Tarihi Darphane-i Amire binalarında yapılan sembolik mahkemenin nihai oturumunda “Vicdan Jürisi” adına açılış konuşmasını yapan Jüri Başkanı ünlü Hintli yazar Arundhati Roy, WTI'nin dünyanın çeşitli ülkelerinde yapılan önceki oturumunda çeşitli belgelerin sunulduğunu ve tanıklıkların dinlendiğini, bunun sonucunda da Irak'ta yapılanların henüz çok az bir kısmının bilindiğinin anlaşıldığını söyledi.
Roy, “Burada Vicdan Jürisi, ABD'nin suçlu mu, suçsuz mu olduğunu kanıtlamak üzere bulunmuyor. Bu mahkeme, savaşı belgelemek üzere buradadır. Ve kazananlar açısından değil, geçici olarak kaybedenler açısından bu mahkeme önemlidir” dedi.
WTI'nin kuruluşunun da Irak'ta yapılanlara karşı bir direnişi simgelediğini ifade eden Roy, mahkemenin tarihte meydana gelmiş en kötü savaşlardan biri olan Irak savaşına karşı bir savunma niteliğinde olduğunu belirtti.
Bu mahkemede ABD'ye karşı Saddam Hüseyin'i savunma gibi bir amaçları bulunmadığını da vurgulayan Roy, “Saddam Hüseyin en kötü suçlarını işlediği sırada, ABD hükümeti onu maddi olarak destekliyordu. Saddam Hüseyin, şu an biz konuşurken, yaptıklarından dolayı yargılanmaya devam ediyor. Peki onu silahlandıranlar ne olacak” dedi.
WTI İddia Heyeti Başkanı, UNESCO Barış Ödülü sahibi, uluslararası hukuk profesörü Richard Falk da açılışta “Avukatlar Kurulu” adına konuşma yaptı.
Prof. Falk, İstanbul oturumunun 2 yıldır yapılan oturumların doruğu, son noktası niteliğinde olduğuna işaret ederek, WTI'nin, uluslararası hukukun ihlali karşısında tamamen vatandaşlar tarafından oluşturulan bir mahkeme olması nedeniyle önemi bulunduğunu söyledi.
“WTI'NİN GÖREVİ GERÇEĞİ BULMAK DEĞİL, TEYİT ETMEK”
WTI'nin “normal bir mahkeme olduğu” iddiasında bulunmadığını belirten Prof. Falk, bu mahkemenin dünya halkları adına uluslararası hukuka saygıyı hatırlatmak için kurulduğunu ifade etti.
ABD'nin Irak'ın işgali konusunda birçok yalan söylediğini kaydeden Prof. Falk, bu mahkemede ABD'nin iddialarının tanıklıklar ve belgeler yoluyla çürütüleceğini bildirdi.
Falk, “Bu mahkeme devletin değil, sivil toplumun bir organıdır. Asıl görevi gerçeği bulmak değil, teyit etmektir” dedi.
ABD'nin 11 Eylül olaylarını gerekçe göstererek Irak'ı işgal ettiğini söyleyen Prof. Falk, “Devamlı 11 Eylül saldırıları referans gösterilmektedir. 11 Eylül denildiği gibi gerçekleşmiş olsa bile, ki olmayabilir de, hiçbir devlete saldırı yapılması için gerekçe gösterilemez” diye konuştu.
Nihai oturum için Türkiye'nin, “dünyanın politik merkezlerinden birinde yer alması” bakımından seçildiğini de anlatan Prof. Richard Falk, “Türkiye, parlamentosu ABD'nin Irak'ın işgalini Türk topraklarından başlatma talebini reddettiği zaman, tarihinin en gururlu anlarından birini yaşamış bir ülkedir” dedi.
Prof. Falk, Türkiye'nin bu tavrıyla demokratik yapısını da gösterdiğini sözlerine ekledi.
BM ESKİ KOORDİNATÖRÜNDEN ÖZELEŞTİRİ VE TÜRKİYE'YE ÖVGÜ
“Uluslararası Hukuk ve Kurumların Rolü” başlıklı ilk oturumda konuşan BM Irak İnsani Yardım Programı'nın eski Koordinatörü Hans von Sponeck de, ABD ile İngiltere'nin “Siz onaylasanız da, onaylamasanız da Irak'ı işgal edeceğiz” dediklerini ve görevi barışı korumak olan uluslararası bir örgütü, aynı zamanda uluslararası hukuku çiğnediklerini kaydederek, “BM Sekreteryası ise, ben de dahil, bu olay karşısında sessiz kaldı” dedi.
Sponeck, “Türk parlamentosunun o dönemde aldığı ret kararını” da överek, “Biz Türkiye ile büyük gurur duyduk. Siz, BM Sekreteryası'ndan, bizden çok daha güçlü davrandınız. Sizleri selamlıyorum” diye konuştu.
“Irak'ta insan hakları ihlalleri” denildiğinde sadece Felluce ve Ebu Garib'in adının geçmesinden rahatsızlık duyduğunu da vurgulayan Sponeck, ABD'nin, sadece buradaki mahkumlara karşı değil, tüm Irak genelinde hukuku çiğneyen bir tavır gösterdiğini kaydetti.
SİVİLLERİN ÖLMESİ CEZAİ SORUMLULUK DAHİLİNDEDİR
İngiltere'deki Kamu Yararına Avukatlar Örgütü Üyesi ve insan hakları avukatı Phil Shiner, “işgal sırasında sivillerin öldürülmesi konusunda cezai sorumluluk olmamasının kabul edilemeyeceğini” bildirdi.
Tarihi Darphane-i Amire binalarında yapılan “Irak Dünya Mahkemesi”nin nihai oturumu kapsamında “Uluslararası Hukuk ve Kurumların Rolü” başlıklı toplantıda konuşan Shiner, ABD birliklerinin Musul'da gözaltına alınanlara işkence yaptığına dair elde ettiği bilgilerden örnekler verdi.
Irak'ın işgalinin uluslararası hukuka aykırı, şiddet kullanımının ise savaş suçu olduğunu kaydeden Shiner, “İşgal sırasında insanlık suçları işlenmiştir” dedi.
Shiner, kendi ülkesinin Irak konusundaki tavrına da değinerek, ”İngiltere'nin işkence suçlarında ABD'den bile daha ileri gittiğini, bir insan hakları savunucusu olarak bundan utanç duyduğunu” söyledi.
IRAK'TAN ÖRNEKLER
Irak'ta tutuklulara ve sivil halka yönelik şiddet olaylarından da örnekler veren Shiner, “işgal kuvvetlerinin 16 yaşında Iraklı bir genç kızın evine aniden girdiğini ve hiçbir şey söylemeksizin tüm ailesini kurşuna dizdiğini” anlattı.
Para çalmakla suçlanan “Baha” adlı kişinin ailesiyle görüştüğünü belirten Shiner, iddia yüzünden tutuklanan Baha'nın, kötü şekilde işkence görmesi sonucu 3 gün içinde öldüğünü ifade etti.
Baha ile aynı hücrede kalan bir arkadaşının, “Baha'nın ayakta duramamasına rağmen yerde bile tekmelendiğine, karın bölgesine delici cisimlerle vurulduğuna” ilişkin ifadesini de okuyan Shiner, “Irak'ta olup bitenler, hepimize bir meydan okuma teşkil ediyor. İnanılmaz sayıda Iraklı sivilin ölümünün hesabı mutlaka verilmeli. İşgal sırasında sivillerin öldürülmesi konusunda cezai sorumluluk olmaması kabul edilemez” dedi.
KARAR, 27 HAZİRAN'DA AÇIKLANACAK
Sembolik nitelikli “Irak Dünya Mahkemesi”nin İstanbul'daki nihai oturumu, İddia Heyeti'nin sunumları ve tanıkların ifadeleriyle 3 gün sürecek.
“Vicdan Jürisi”, tanıkların dinlenilmesi ve bilgilerin değerlendirilmesinin ardından 27 Haziran Pazartesi günü kararını açıklayacak.
Bu arada nihai oturum toplantıları, dinleyici katılımına açık olarak yapılıyor.