Güncelleme Tarihi:
BİZİ ANLAYAMAZLAR
Biz muhafazakar demokrasi dediğiniz zaman bazı köşe yazarlarının, ‘siyasi literatürde geçmişten bugüne böyle bir ifade yoktur’ dediklerini bizler yaptığımız organizasyonlardan çok iyi biliriz. Yok Montesquieu böyle demiş, yok Jean-Jacques Rousseau böyle demiş. Biz ne Montesquieu’nün ne de Jean-Jacques Rousseau’nun ortaya çıkardığı bir partiyiz. Biz bu işin hafızasını da kendimiz oluşturduk. ‘Ya istiklal, ya ölüm’ diyen Gazi Mustafa Kemal’i anlayamayanlar, bizi anlayamazlar. ‘Yeter söz milletindir’ diyen merhum Adnan Menderes’i anlayamayanlar, bizi anlayamazlar. Vatanını terk edip gurbette okumak zorunda kalan kızlarımızın, gençlerimizin sızısı olmayanlar, yüreğinde Ahmet Kaya’nın gurbette ölümünü hissetmeyenler, Cem Karaca’nın gurbette hüküm giymesi noktasında sızısı olmayanlar bizi anlayamazlar. AK Parti
içinde 11 yıldır sen-ben kavgası bekleyenler var. 11 yıldır bunların heveslerini kursaklarında bıraktık. Bizim dava şuurumuz kadar dava ahlakımız da yüzyılların içinden şekillenip gelen bir ahlaktır.
FETRET DÖNEMİNE İZİN YOK
Hepimiz faniyiz. Bugün varız, yarın yokuz. Ebediyete intikal ettiğimizde arkadan gelenler acaba hemen defterleri düzmeye mi başlayacaklar? Unutmayın bizim fetretimiz, milletin fetretidir. Öyleyse biz, bir fetret dönemine, bir fetret iklimine asla müsaade etmeyeceğiz.
10. YIL MARŞI SÖYLERKEN
Bırakın 2023, 2053, 2071 vizyonunu, bu muhalefette bir Marmaray, hızlı tren vizyonunu gören var mı? Bütün Türkiye’yi kucaklayan bütün dünyaya el uzatan bir dış politika vizyonu gören var mı? Biz İstanbul’da Marmaray coşkusunu yaşarken, muhalefetin genel müdürü Ankara Tandoğan’da seviyesiz, edep dışı bir biçimde bu ülkenin başbakanına hakaret ediyor. Onlar 10’uncu Yıl Marşı’nı söylerken biz 90’ıncı yıla Marmaray’ı hediye ediyoruz.
İSTİKLAL MARŞI’NDA DUA VAR
Marmaray’ın dualarla açılmasını, Diyanet İşleri Başkanımızın dua etmesini, Japonya Başbakanı dahi ellerin semaya açılmış olmasını birileri pek yadırgadı. Bu ülkenin ilk Meclis’i Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının iştirak ettiği dualarla açılmışken, Marmaray’ın dualarla açılması sizi neden rahatsız ediyor? Bu ülkenin bizatihi İstiklal Marşı’nda dua vardır. Bu dörtlüğün İstiklal Marşı’nın içinde olduğunu biliyorlar mı? Türkiye’de bir kutuplaşma, bir ayrışma, farklılaşma kesinlikle yoktur. Muhalefetin yoğun çabaları olmasına rağmen Türkiye yakın tarihte olmadığı kadar birbirine kenetlenmiştir.
BU ÜLKENİN SAHİBİYİM DEYİN
Bugüne kadar horlanmış, aşağılanmış, 2’nci sınıf vatandaşmış gibi hissetmiş her bir kardeşimin artık özgüven içinde göğsünü gere gere ‘Ben de bu ülkenin sahibiyim’ demesini, bunu da sonuna kadar savunmasını rica ediyorum. Türkiye’de yaşanan tam anlamıyla bir normalleşmedir. Normal olan dillerin yasaklanması değil, yaşayan her dilin özgürce konuşulmasıdır. Normal olan inançların gizlenmesi değil özgürce yaşanmasıdır. Başı örtülü kızların üniversiteye girebilmesi değil üniversite kapısından çevrilmesi anormaldir. Başörtülü bayanların TBMM’ye girmesi değil, bugüne kadar girememiş olması garabettir. Ne oldu. Bir şey oldu mu? Bakın normalleşti. Başı örtülü kadınlarımız gibi başı açık kardeşlerimizin bu tercihleri de bizim teminatımız altındadır.
TAPULU MALI DEĞİL
Bu ülkeyi, bu Cumhuriyeti CHP değil, millet kurmuştur. Bu ülkeye demokrasiyi CHP getirmemiş, CHP’nin direnişine rağmen millet demokrasiyi getirmiştir. Ne Cumhuriyet ne Marmaray birilerinin tapulu malıdır.
Medeni olmak lafla olmaz
ERDOĞAN, Kızılcahamam doğalgaz dağıtım hattının açılışını yaparken, “Medeni olmak, şehirli olmak lafla olmaz. İcraatla olur” diyerek, şöyle konuştu: “Asya kıtasını Avrupa’ya bağladık. Bunların aklı alır mı bunu? Almaz. Bunların hayalleri bile buraya ulaşamaz. Abdülmecit, Abdülhamit yapamadı. Biz torunlarına nasip oldu. Biraz daha aşağısından bir tüp geçit daha yapacağız. Buradan otomobiller geçecek. 3’üncü köprüyü de Karadeniz’in kenarına yapıyoruz, onun da direkleri yükselmeye başladı. Biz buyuz be. Biz laf üretmiyoruz, iş üretiyoruz iş. Kızılcahamam 6 ay önce buraya geldiğimde bana dedi ki; ‘Bizim doğalgazımızı niye getirmiyorsunuz? Şimdi resmen açılışını yapıyoruz.”
Romantik sabah sporu
Jean-Jacques Rousseau
‘Devlet iktidara değil, halka ait’ diyen filozof
FRANSIZ yazar, düşünür, filozof, politika teorisyeni Jean-Jacques Rousseau, kendisini hep halktan birisi olarak görmüş, halktan kişiler arasında daha rahat etmiştir. Rousseau, doğru bir siyasal toplumun temellerini ortaya koyabilmek için olguların bir yana bırakılması gerektiğini belirtir. Çünkü ona göre salt olgulardan hareket edildiğinde, çıkarlar, yararlar ön plana yerleştirilmekte ve böylece adalet, hukuk ayaklar altına alınmaktadır. Rousseau, güçlünün haklı kabul edildiği, siyasal toplumun kökenine olguları yerleştiren, olgusal verileri ve kuramları eleştirmektedir. Yurttaşı, ortak benliği, halkı, devleti yaratan bir ‘Toplum sözleşmesi’ni ve bu sözleşmeye toplumdaki her bireyin dahil olması gerektiğini savunur. Halk olmanın temelinde egemenliğin var olması gerektiğini düşünür. Yasaların olmadığı bir yerde devletten söz edilemeyeceğini savunmuştur. Yasaların, halkın tümü için geçerli olması gerektiğini düşünmektedir. Halk sayısı arttıkça, yönetici sayısının azalması gerektiğini savunan Rousseau, ‘Demokrasi, aristokrasi, monarşi’ şeklindeki sınıflandırmayı benimsemiştir. Rousseau’ya göre demokrasi biçimindeki hükümette yönetici, halkın tamamı ya da büyük bir kısmıdır. Aristokrasi biçimiyse küçük bir azınlığın yönetimidir. Monarşik hükümette ise yönetme yetkisi tek bir kişidedir. Rousseau’ya göre yurttaşlar olmadan erdem, erdem olmadan özgürlük, özgürlük olmadan devlet olamaz. Rousseau; devletin iktidara değil, halka ait olduğunu savunmuş ve ulus-devlet anlayışını benimsemiştir. (Kaynak: Wikipedia)