Ronaldo'nun acı kaybı olayın farklı boyutunu ortaya koydu... '2 yaşıma kadar durmadan ağladım'

Güncelleme Tarihi:

Ronaldonun acı kaybı olayın farklı boyutunu ortaya koydu... 2 yaşıma kadar durmadan ağladım
Oluşturulma Tarihi: Nisan 26, 2022 14:10

İkiz çocuklarından birini geçtiğimiz günlerde doğum sırasında kaybeden Cristiano Ronaldo ve Georgina Rodrigez çifti, çok özel bir tartışmanın fitilini ateşledi. Bu kayıp, dünya çapında üzüntüyle karşılanırken uzmanlar, yenidoğan ölümlerinin yıkıcı etkilerine tam anlamıyla değinilmediğini söylüyor. Doğumda ikizini kaybetmiş 73 yaşında bir adamın anlattıkları ise yaşanan kaybın acısının herkes için çok ağır olduğunun altını bir kez daha çiziyor...

Haberin Devamı

Ünlü futbolcu Cristiano Ronaldo, yeni doğan ikiz bebeklerinden birinin yaşamını yitirdiğini sosyal medya hesabı üzerinden duyurdu. Ronaldo paylaşımında, “Yeni doğan oğlumuzu maalesef kaybettik. Bu, bir anne ve babanın yaşayabileceği en büyük acı” ifadelerine yer verdi.

Ronaldo'nun satırları, bebeklerini kaybedenlerin ebeveynlerin hissettiği acıyı en net haliyle ortaya koyarken, yenidoğan ölümlerinin yıkıcı etkilerini de bir kez daha gündeme getirdi. Ancak geçtiğimiz günlerde İngiliz Telegraph gazetesinde yayımlanan bir yazı, konunun birçoğumuzun aklına gelmeyen bir boyutu daha olduğunu gözler önüne serdi. 

73 yaşındaki David Elvy “Hayatımın ilk iki yılını ağlayarak geçirdim. Geriye dönüp baktığımda anlıyorum ki doğumda ölen ikiz kardeşim Dawn’un hasretini çekiyordum. Birine asla anne karnındakinden daha yakın olamazsınız. Dolayısıyla o artık yanımda olmadığı için bu kadar acı hissetmeme şaşmamalı" diye başladığı yazısına şöyle devam ediyordu: 

Haberin Devamı

“Ronaldo’nun da dediği gibi, bir ailenin çocuğunu kaybetmesi çok trajik bir durum. Ben 73 yaşındayım ve bu üzüntüyü hissetmekten hiç vazgeçmedim.

Bir ebeveynin ikiz bebeklerinden birini kaybetmesinin o kadar da korkunç olmadığı konusunda garip bir fikir birliği var. Çünkü geriye bir çocuk daha kalıyor. Ama bu çok yanlış bir düşünce. Diğer çocuk için de kardeşini tanımadığı için kaybın hiç de önemli olmadığı yanılgısı var. Ancak böyle durumlarda ebeveynler de çocuklar da sonsuza kadar yasla yaşıyor.

Ben altı yaş civarındayken bir şeylerin doğru olmadığını fark ettim. Sürekli bir şeyin ya da birinin eksik olduğunu hissediyordum. Ailem tarafından psikoloğa götürüldüm ve doktor ikizimin yasını tuttuğumu söyledi. Ne olmasını bekliyorlardı ki?

O aşamada aynı anda dünyaya gelen iki kişiden biri olduğuma dair hiçbir şey bilmiyordum. Annem meseleye çok ilgisizce yaklaşıyordu.

Doğumumuzun travmatik olduğunu öğrendim. Doktorlar annemin öleceğini düşünüp, anne ile bebekler arasında bir seçim yapmasını söylemişler. Nitekim annem, doğum sırasında doktorların müdahalesiyle hayata döndürülmüş. O ve ben hayatta kaldık. Ancak daha sonra annem bana Dawn'un yaşamamış olmasının benim suçum olduğunu söyledi.

Haberin Devamı

O günlerde olan her şey gibi, tüm bu travmanın da üstü örtüldü. 1948’de savaşın hemen ardından doğmuştum ve o zamana kadar insanlar can kayıplarına o kadar alışmıştı ki ölüm neredeyse normalleşmişti. Haliyle etraftaki herkes büyük kayıplar yaşamışken, ikizlerden birinin ölümü pek de önemli görülmemişti.”

"BEN NEDEN YAŞADIM?"

Elvy kardeşini hiç göremese de ziyaret edebileceği bir mezarı vardı. ‘Yalnız İkiz Ağı’ aracılığıyla tanıştığı kardeşini kaybetmiş başka ikizler, yas tutacakları mezarlara bile sahip değildi. Elvy'nin bu ağ aracılığıyla tanıştığı kişilerin yaklaşık yüzde 40’ının ikizleri tıpkı onun ikizi gibi doğumda ölmüştü ve bu etki hepsi için gerçekten de çok derindi.

Haberin Devamı

Elvy, tüm bu anıları hafızada tutmanın verdiği acının yanı sıra bir de hayatta kalmanın suçluluğunu taşıdıklarını, “İkiz kardeşim yaşamamışken ben neden yaşadım? O duygu insanı asla terk etmiyor” sözleriyle özetledi.

CÜMLEYE ASLA 'EN AZINDAN' DİYEREK BAŞLAMAYIN...

Peki ailemizden, yakın çevremizden, dostlarımızdan biri bu korkunç tecrübeyi yaşarsa, bize ne gibi görevler düşüyor? O ailenin onulmaz yarasını sarmaya yardımcı olmak için yapabileceğimiz ne var?

Uzmanların altını en fazla çizdiği nokta, bu durumun yarattığı yıkıcı etkilerin toplumda çok fazla bilinmiyor olması...

Yaslı aileleri desteklemek için çalışan ABD merkezli bir yardım derneğinin direktörü Jen Coates, “Yeni doğan bebeklerin kaybıyla ebeveynlerin hayatları geri dönülemez biçimde değişirken, ailenin en yakınındaki kişiler bile yanlış şeyler söyleyebilir” dedi.

Haberin Devamı

Coates, “'En azından' ile başlayan her şey genellikle incitici olur. Bu konuda 'en azından' diye bir şey yok, bebekleri öldü ve bu onlar için çok yıkıcı” sözleriyle aileye hayatta olan bebeği hatırlatmanın yanlışlığına vurgu yaptı.

Bebeklerini trajik biçimde kaybeden ebeveynleri desteklemeyi amaçlayan Sophia Gebelik Kaybı Desteği uzmanı Nick Rygielski ise “Yaslı bir ebeveyni destekliyorsanız, onlarla kayıpları hakkında konuşmaktan korkmayın. Kayıplarını tamamen unutamasalar da yeni bir normal bulmalarına yardımcı olun” ifadelerini kullandı.

2020'de İngiltere’de 24 haftada 2.231 ölü doğum ve 733 bebek ölümü gerçekleşti, 2016'dan beri her 1000 canlı doğum için ölüm oranı ise 2,7.

BABALAR ÇOK SIK UNUTULUYOR

2010 yılında kaybettiği kızının adını taşıyan Lily Mae Vakfı'nın kurucularından Amy Jackson, "Bir bebeğin kaybı benzersiz bir deneyim, yakın bir arkadaşımızı veya akrabamızı kaybettiğimizde hissettiğimiz normal kederden çok farklı" dedi. “Burada bir ömür boyu kaçırdığımız bir fırsatın ve bebeğimizle yapmayı planladığımız anıların yasını tutuyoruz” diye konuştu.

Haberin Devamı

Bu konuda farkındalık oluşturmak için çalışmalar yapan Ben Moorhouse, konuya bir de babaların gözünden bakılmasını istiyor:

“Yeni doğan kızımı kaybettiğimde, bir baba olarak güçlü olmam bekleniyordu. Şimdi bile insanlar iyi olmadığım anlarda dahi iyi olduğumu düşünüyorlar. Babalar çok sık unutuluyor.”

Büyükanne ve büyükbabalar da bu süreçte unutuluyor. Onlar sadece bir torunun yasını tutmakla kalmıyor, aynı zamanda çocuklarının bir bebeğini kaybetmesinin acısını da yaşıyorlar. Sözün kısası bir bebeğin ölümü tüm aileyi yasa boğuyor.

Peki ya hayatta kalan kardeş? Elvy'nin sarsıcı satırlarında ifade ettiği üzere, bir insanın hiç tanımadığı bir kişinin kaybının acısını yaşaması mümkün mü?

Görüşlerine başvurduğumuz uzmanlar bunun mümkün olabileceğini belirterek ebeveynlerin bu yas sürecinde neler yapması gerektiğini açıkladı.

KİŞİ HİÇ GÖRMEDİĞİ BİRİNİN YASINI TUTABİLİR

Psikolog Berk Karaoğlu, anne karnında ikizler arasında bir ilişki olduğunu ve bir bağ kurulduğunu ifade ederek, "Anne karnında belirli bir dönemden sonra dokunsal ve işitsel uyaranlar gelişir ve onlar aracılığıyla arada bir bağ oluşur. Bağ kurulan ilişkinin kaybını da içgüdülerimizle ve bilinç dışımız aracılığıyla o kaybı işleyebilir ve fark edebiliriz. Böylece kişi aslında hiç görmediği kaybının yasını ve acısını yaşayabilir" diye konuştu.

AİLENİN TUTUMU HAYATTA KALMA SUÇLULUĞUNA SEBEP OLABİLİR

Psikiyatrist Doç. Dr. Mahmut Cem Tarakçıoğlu, doğumda ikizini kaybeden kişilerde psikiyatrik bozuklukların toplumdaki diğer insanlara göre daha fazla saptandığını vurgulayarak, "İnsanın hiç tanımadığı birinin kaybı için acı hissedemez demek yanlış olur. Ailenin bunu çocuğa nasıl açıkladığı ve tutumları da burada çok önemli" dedi ve ekledi:

"Ailenin tutumu diğer çocuğun hayatta kalmasından dolayı suçluluk hissetmesine bile sebep olabilir. Çünkü çocuklar ikizini kaybettiğini öğrendiğinde normal olmayan bir yas sürecine girip, orada takılı kalabilirler."

KAYBIN KONTROL DIŞINDA OLDUĞU VURGULANMALI

İkizlerinden birini kaybeden ebeveynlerin suçluluk ve yetersizlik hissettikleri için bu duygularını hayatta kalan çocuklarına yansıtabileceğini belirten Karaoğlu, şu uyarıları yaptı:

"Bu yansıtmadan dolayı hayatta kalan çocuk ileride suçluluk hissi yaşayabilir. Bu duygudan kurtulmak için öncelikle kendilerinin suçlu olmadığı, yapacağı bir şey olmadığı, kontrolü dışında gelişen bir durum olduğu vurgulanabilir. Bu noktada ebeveynlerin de destek alması uygun olabilir. Onların da kontrolü dışında bir kayıp geliştiği vurgulanabilir."

ACILAR YOKMUŞ GİBİ SAYILMAMALI

'Peki bir bebeğin hayatını kaybetmesi ebeveynler için bu denli önemliyken neden etraflarındaki insanlar tarafından ciddiye alınmıyor?' sorusunu yönelttiğimiz Karaoğlu, "çoğu yas sürecinde olduğu gibi burada da insanların genellikle teselli vermeye ve olumlu olayları konuşmaya eğilimli" olduğunu söyledi ve ekledi:

"Toplumda sadece olumlu şeyleri konuşursak her şeyin olumlu gideceğine dair bir anlayış var. Bu çok doğru bir anlayış değil, çünkü kayıplarda yas tutulması gerekir. Yas tutulmaz ise bu sefer uzamış yas ortaya çıkabilir."

Tarakçıoğlu ise yasın ilk evresi olan duygu boşalımının hızlı olduğu dönemde ailenin yanında olmanın önemini vurgulayarak, "Daha sonra bebeğin kabrinin ziyareti gibi yas sürecini devam ettiren ve olması gereken ritüeller gerçekleştirilmeli. Bunlar yas sürecini kolaylaştıran şeyler. Bu acıların yokmuş gibi sayılması sürecin uzamasına sebep olur" diye konuştu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!