Güncelleme Tarihi:
Ünlü polisiye yazarı Lawrence Block'un entelektüel hırsız kahramanı Bernie Rodenbarr'ı çağrıştıran Ufuk Coşkun beş cami soygunundan yargılanıyor.
Beşiktaş'taki tarihi Sinanpaşa Camii bir süredir onarımdaydı. 15 Aralık gecesi ise caminin kapısı kırılarak üzerinde hat yazılar bulunan 4 levha çalındı. İki gün sonra Ufuk Coşkun, tarihi eserleri satmak istediği Antik 28'in sahiplerinin ihbarı üzerine yakalandı. Antikacının anlattığına göre, Coşkun, dört levhaya 8 bin dolar istedi, 5 bin dolara indi, bin dolar kapora aldı. Alıcılar hırsızlık haberini duyup cami imamıyla konuştuktan sonra Beşiktaş Karakolu'na haber verince, paranın kalan kısmını almaya geldiğinde gözaltına alındı. Coşkun'un fotoğrafının basında yayımlanması üzerine daha önceki dört cami soygunuyla ilgili tanık ve belgeler de polise akmaya başladı.
Düğün yapacakmış
Bu Sinanpaşa'daki ilk soygun değildi. Cami imamının ihbarıyla 13 Ekim 99'da da çeşitli el yazmalarının çalındığı ortaya çıkmıştı. Bu parçalar ise Fatih'te bir antikacının polise başvurmasıyla bulunup yerine konuldu. Faili meçhul dosya, Coşkun'un fotoğrafını gazetede gören antikacının ifadesiyle failine kavuştu. Antikacı, ödediği 10 bin doların banka dekontlarını da polise teslim etti. Coşkun, memlekette düğüne gideceği için 700 dolar da borç almıştı antikacıdan.
Teşvikiye Camisi'ne dadandı
Kendisi makine mühendisi olduğunu iddia etse de 37 yaşındaki Coşkun'un kardeşi, ağabeyinin okulu bitirmediğini söylüyor. 87'de karıştığı trafik kazası sayılmazsa sicili son derece temiz. Oysa polis onun Teşvikiye Camii'nden yapılan iki soygunun da faili olduğuna inanıyor. 23 Eylül 1999'da, altın harflerle yazılı ve kenarları işlemeli levhayı çalıp, Beyazıt'ta bir sahafa sattığı, poliste sahafla yüzleştirilince ortaya çıkmış. Çalınan levha, soruşturmadan önce, cami cemaatinden birince vitrinde görülüp sahaf uyarılınca yerine dönmüş.
17 Kasım 1999'da aynı levha ve 30 adet Cüz tekrar Teşvikiye Camii’nden çalınarak bu kez Ankara'da satılmaya çalışılmış. Hırsızlık Bürosu yetkilileri, parmak izlerini pervazda saptadıklarını söylemesine karşın, Coşkun izlerin kendisine ait olmadığını, hırsızlığı Süleyman adında birinin yaptığını söylüyor. Çalınan eserler, Ankaralı alıcılar çalınan eserleri İstanbul'da satmak isteyince, bir kez daha yerine dönmüş.
Soygundan önce yaklaşık 10 gün araştırma yaptığı söylenen Coşkun'un karıştığı iddia edilen olaylardan biri de Kılıç Ali Paşa Camii soygunu. Cami imamının ifadesine göre kendisini makine mühendisi olarak tanıtan ve Florance Nightingale Hastanesi'nin klima ihalesini aldığını söyleyen Coşkun yaklaşık 10 gün camiye gidip gelir. İmamla dostluk kurup onu iki kez yemeğe davet eder. 5 Ağustos 1999 gecesi kilit kırılarak caminin soyulmasından sonra Coşkun'un bir daha ortalarda görülmemesi üzerine imam kuşkulanır. Önce hastaneye gidip Coşkun'u kontrol eder. Ne böyle bir iş ne de böyle bir kişi olduğunu görünce de kuşkuları kesinleşir.
Kimliğini bıraktı
Soygunda hat yazılı dört levha ile bir tane de 19. yüzyıl sonlarına ait Kuran-ı Kerim kayıplara karışmıştır. Parçalar da yine Bayazıt'taki sahaftan çıkar. Eserlerin ailesinden miras kaldığını iddia eden Coşkun, güven uyandırmak için kimliğinin fotokopisini de sahafa bırakmıştır.
Coşkun yakalanıp, hırsızlık ortaya çıkınca bir aracı kanalıyla faturalı olarak levhalardan birini alan işadamı Hakan Uzan, eseri iade etti. Hakkında üç dava açılan Coşkun tutuklanıp cezaevine gönderilirken, İstanbul dışındaki bu tür soygunlarla ilgisi olup olmadığının araştırılması için tüm illerde yetkililere yazı yazılmasına karar verildi.