Güncelleme Tarihi:
Suriye’de rejim tam bir yıl önce ülkede çok sayıda Kürt’ün yaşadığı kuzey ve doğu bölgelerinden büyük oranda çekilince, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani Erbil’de PKK’ya yakın PYD de dahil tüm Suriyeli Kürt grupları birleştirmiş ve ortak milis gücü YPG kurulmuştu.
Bir yıl içinde köprünün altından çok sular aktı:
1) Rejim tüm yerleşimleri kontrol edemeyeceğini anlayınca sadece büyük kentlere ve bunlar arasındaki otoyollara odaklandı. Böylece askeri üstünlük tekrar rejime geçti.
2) Laik muhaliflerin dağınıklığı sürerken rejime karşı savaşan İslamcı muhaliflerin sayısı ve etkisi hızla arttı.
3) İçsavaşta tek kurşun atmadan büyük kazanımlar elde eden Kürtler, bölgelerinde tehdit haline gelen İslamcılarla savaşmaya başladı. PYD’nin kontrolüne giren YPG, Türkiye sınırına bayrak çekti ve Ankara’ya “Cihatçılar hepimize tehdit” mesajı verdi.
IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani ve PYD lideri Salih Müslim’in Türkiye ziyaretleriyle Suriye’deki Kürt liderlerden İsa Hüso’ya 30 Temmuz’da düzenlenen suikast gibi gelişmeler, bölgedeki başdöndürücü sürecin son dönemdeki en kritik aşamalarıydı.
Tüm bunların ne anlama geldiğini, Jamestown Vakfı uzmanı olan ve bir süredir bölgede yaşayan siyasi analist Wladimir van Wilgenburg’a sordum.
Orsam’a danışmanlık yapan, Rudaw ve Al Monitor’da köşe yazan, Near East Quarterly ve World Affairs Journal’da çalışmaları yayımlanan Van Wingelburg, Henri Jackson Vakfı’nın hazırladığı “Birlik mi, PYD’nin güç oyunu mu? Erbil Anlaşması sonrası Suriyeli Kürt dinamikleri” başlıklı raporun da yazarlarından…
İşt Van Wilgenburg’un analizi:
ZİYARET TRAFİĞİNİN ANLAMI NE
* Bendeki bilgilere göre Neçirvan Barzani Türkiye’ye ağustos ortasında yapılacak Kürt konferansını ve Suriye’deki son gelişmeler görüşmek üzere geldi. Tüm bu olaylar, Ortadoğu’da Arap Baharı denen sürecin neden olduğu son istikrarsızlıklarla ilişkili. Bu istikrarsızlık Kürtlere yarıyor ve İran, Suriye ve Türkiye arasında 2011’de PKK’ya karşı geliştirilen güvenlik işbirliği ile “Sri Lanka çözümü” denen şeyi yıkıyor. Bunun sonucunda PKK’nın kolları Suriye’de kendilerini güçlendirirken Türk hükümetini de müzakere masasına itiyor.
* PYD, iktidarın diğer Kürt partileri ve gençlik gruplarıyla eşit paylaşılacağı bir geçici hükümet oluşturmak istiyor. Salih Müslim’in Türkiye ziyareti, El Kaide ile Suriye’deki PKK arasında yaşanan mevcut savaş ve PYD’nin geçici hükümet oluşturma planlarıyla ilgiliydi. PYD, Türkiye’ye karşı bir tehdit olmadıklarını göstermek istiyor. Türkiye’nin şimdi PKK ile görüşmeler yapması, Iraklı Kürtler’in İran, Irak, Türkiye ve Suriye’deki Kürt partileri için daha birleşik bir Kürt strateji oluşturma amacıyla bir “ulusal konferans” düzenlemesine de zemin hazırladı. Arap Baharı’nın bir tür Kürt Baharı ile sonuçlandığı söylenebilir.
HÜSO SUİKASTI KİME MESAJDI
* PYD’li siyasetçi İsa Hüso’nun 30 Temmuz’da Kamışlı’da öldürülmesi, Türkiye’yi ziyaret eden PYD’ye Esad rejiminin gönderdiği bir mesaj olabilir. PYD ile bağlantılı olmayan birçok Kürt siyasetçi de böyle düşünüyor. PYD’nin gayriresmi milis gücü niteliğindeki YPG zaman zaman Esad güçleriyle özellikle de Halep vilayetinde çatışsa bile, nihai amaçları Suriye’deki Kürt bölgelerini kontrol etmek olduğundan, Özgür Suriye Ordusu’nun yanında Şam’da veya Humus’ta Esad’ı devirmek için savaşacak değiller. Irak’taki gibi bir Batı müdahalesi olmadıkça Suriyeli Kürt savaşçıların kendi bölgeleri dışında aktif olarak savaşmaları pek muhtemel değil. Öte yandan PYD ile Türkiye’nin işbirliği, Batı destekli muhalif gruplar için güvenlikli bölgeler yaratabilir.
*Ancak bu suikast, El Kaide bağlantılı grupların YPG’ye karşı başlattığı yeni taarruzlarla da ilintili olabilir. PYD’nin “Asayiş” gücünün bir üyesi çarşamba günü Haseke’de bir yol kenarı bombasıyla öldürüldü. Dahası, İsa Hüso’nun ölümüyle aynı günde YPG’ye karşı bombalı araçla başarısız bir saldırı girişimi de yapıldı. Bu yaşananlar, 2003’ten hemen sonra, Iraklı Kürtlerin özerklik kazandığı bir dönemde El Kaide ile ilişkili grupları Iraklı Kürt siyasetçilere intihar bombacılarıyla saldırdığı dönemi hatırlatıyor.
BÖLGEDEKİ KÜRTLERİN KATLEDİLDİĞİ DOĞRU MU
* Bölgede bu iddiaları doğrulayacak bağımsız gazetecilerin bulunmaması bir problem. PYD’ye yakın medyaya gore Halep’te 350 Kürt sivil kaçırıldı, son iki günde 70 sivil öldürüldü. PYD’ye sert muhalefet yapan Kürt partisi Yekiti de 400 sivilin kaçırıldığını, en az 19’unun öldürüldüğünü söylüyor. Silahlı gruplar Kürtlere değil PKK’ya karşı savaştıklarını, bazı PKK’lıları “yakaladıklarını” savunuyorlar. İslamcı militanların Tel Aran, ve Tel Halaf’ta da sivilleri top atışına tuttuğu öne sürülüyor. Buralar Halep kırsalında bulunan, çevresi Araplarla çevrili Kürt yerleşimleri. Son saldırılar PYD’nin Resulayn’ı ele geçirmesine misilleme olabilir.
SURİYE’DE KAÇ KÜRT GRUBU VAR
* Suriyeli Kürt grupların Barzani’nin gözetiminde yaptığı Erbil Anlaşması sonucu kurulan Yüksek Kürt Konseyi (YKK), Suriye’deki Kürt bölgelerini yönetecek gayriresmi bir kurum olarak ortaya çıkmıştı. PYD bu kurumu domine etmeye başladı. Basitleştirecek olursak, Suriyeli Kürtler içinde 4 ana grup var: Muhalif koalisyon içinde Türkiye’nin desteklediği Kürtler, İstanbul blokunu oluşturuyor. Kürt Ulusal Konseyi (KUK) içindeki Barzani’ye yakın gruplar Erbil blokunu oluşturuyor. Yine KUK içinde Celal Talabani’nin Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (PUK) yakın partiler var (Süleymaniye bloku). Bir de, Talabanicilerle işbirliği yapan Kandil bloku (PYD, YPG, vb.) var.
* Bu blokların arasında yer alan başka partiler ve Kürt gençlik örgütleri de mevcut. Barzani’nin partileri de YKK’nın parçası ama işbirliği yapan Süleymaniye ve Kandil bloku bu kurumda kontrolü ele geçirmeyi başardı. Barzani destekli bu partilerin liderleri Irak Kürdistanı’ndaki Erbil’de kaldı ve Esad’ın düşüşü sonrasında da Kürtlerle diyaloğu sürdürebilmek için Türkiye’nin desteklediği bloka da katılmadılar.
PYD VE BARZANİ’NİN ARASI NEDEN BOZUK
* Erbil, Süleymaniye ve Kandil bloklarının hepsi, Esad düşmeden once Suriyeli Kürtlerin tanınacağı bir yapı istiyorlar. PYD’nin Kürt rakipleri, 2011’de Kandil’deki HPG’nin (PKK) yardımıyla kurulan YPG’yi, "PYD’nin milis gücü" olarak görüyor. Bazı PKK militanları, Suriyeli Kürtlere savunma eğitimi vermek için Suriye’ye gitmişti. YPG’nin içinde sadece Süleymaniye ve Kandil bloklarındaki Kürt partilerin üyeleri var. PYD/YPG’nin anlaşmalar yaptığı bazı Hristiyanlar ve Araplar da bulunuyor. Barzani destekli partiler ise PKK/YPG tarafından kontrol edilmeyen bir komuta yapısına sahip “ulusal Kürt ordusu” istiyor. Barzani destekli milisler Irak içinde eğitiliyor. YPG, Barzani’nin eğittiği Suriyeli bazı yerel milislere sahada baskı uyguluyor.
* Şimdi Süleymaniye bloku YPG’nin güvenlik alanındaki baskınlığını kabul etmiş durumda. YPG’nin komuta yapısında pek kontrole sahip değil. PYD, Suriye içinde YPG’den bağımsız, Barzani’nin KDP’sine bağlı ikinci bir silahlı güç istemediğini belirtiyor. Bu milislerin YPG’ye bireysel katılımı isteniyor. Bu nedenle Barzani’nin Irak Kürdistanı’nda eğittiği Suriyeli Kürt savaşçılar Suriye’ye giremedi, hâlâ ülkelerine dönmeyi bekliyorlar. PYD, 1990’ların ortasında Iraklı Kürtler arasında yaşanan, birbirine rakip iki milis gücünün (Talabani’nin PUK ve Barzani’nin KDP) varlığından kaynaklanan içsavaşın Suriye’de tekrarlanmasını istemediğini vurguluyor. Sonuçta Suriyeli Kürt partilerin işbirliği önündeki temel engellerden biri güvenlik meselesi.
BARZANİ AMBULANS YOLLADI, SİLAH DA YOLLAR MI
* Kandil blokuna yakın “Heyva Sor” adlı Kürt sivil toplum örgütüne ait ambulanslar geçtiğimiz günlerde destek için Suriye’ye girdi. Barzani bunların geçişine izin verdi. Barzani’nin ilk aşamada bu ambulanslara izin vermediğine dair Kürt medyasındaki Kandil ve Erbil blokları arasında propaganda savaşı yaşanmıştı. Irak ve Suriye’nin Kürt bölgeleri arasındaki sınır geçişlerini Barzani kontrol ettiği için, PYD ile birçok sorun yaşıyorlar. PYD 18 Mayıs’ta Suriye’ye sızmaya çalışan ve KDP’nin eğitiminden geçen Kürtleri tutuklayınca Barzani sınırı kapatmıştı. Suriye’deki Kürt bölgelerinde milisler KDP’nin komutasına bağlı olacaksa, Barzani silah da gönderir. Ama anlaşma olmadıkça YPG’ye silah göndermez. Barzani Suriye’nin Haseke vilayetinde Kürtlerin baskın olduğu bölgeleri kontrol etmek, Aynelarab (Kobani) ile Efrin’i ise PYD’ye bırakmak istiyordu, ama geç kaldı.
* Suriyeli Kürtlerin siyasetini fırsatçılık değil, gerçekçilik diye görüyorum. PYD ve Suriyeli Kürtler kendi çıkarlarının peşinde. Kürt şehirlerinin Esad rejimince bombalanmasını, tüm Kürtlerin Türkiye ve Irak’a iltica etmesini istemiyorlar. Suriyeli Kürtlerin kendi bölgelerini kontrol etmesinden yanalar. Yine de birçoğu, iş yokluğundan veya YPG ile İslamcılar arasındaki çatışmalar yüzünden göç etmek zorunda kaldı. Eğer Batı, Esad’ı askeri güçle devirmeye daha fazla odaklansaydı, Suriye’deki ittifaklar ve Kürt siyaseti farklı bir şekilde oluşabilirdi. Şu anda Esad ile PYD/YPG arasında bir anlaşma olup olmadığı net değil. Fakat Esad’ın mevcut durumdan faydalandığı kesin. PYD’de de Esad’ın kuzeyindeki zayıf varlığından yararlanıyor.
DÖRT ÜLKEDEKİ KÜRTLERİN KARŞILAŞTIRMASI
* Türkiye, Suriye, Irak ve İran’daki Kürtler arasında sayılamayacak kadar çok farklılık ve benzerlik var. Din, lehçe ve zihniyet de dahil birçok alanda bu böyle… Siyasi sistemlerdeki fark nedeniyle bir Kürt için İran’da yaşamak, Türkiye’de yaşamaktan farklı. Özellikle Irak’ta güçlü Kürt aşiretleri var. İslamcı Kürt hareketleri Irak ve Türkiye’de daha güçlü. Türkiye’de genelde sola eğilimli, örneğin Gezi protestolarına sempati besleyen Alevi Kürtler varken, Türkiye dışında bu eğilimlere sahip bir Kürt bulmak zordur. Suriye ve Türkiye’de Kurmançi lehçesi daha baskınken, Iraklı ve İranlı Kürtler Sorani konuşur. Bazı Kürt aydınların Sorani’yi standart dil haline getirme çabası tepki çekmişti. Buna rağmen Irak’ta bu lehçeler hala yanyana yaşıyor.
ÖCALAN VEYA BARZANİ TÜM KÜRTLERİN LİDERİ Mİ
* Abdullah Öcalan, PKK destekçilerinin lideridir, bütün Kürtlerin değil. Barzani veya Talabani de bütün Kürtlerin lideri değildir. Bunu öne sürmek Tayyip Erdoğan’ın dünyadaki tüm Türklerin lideri olduğunu savunmak kadar gülünçtür. Buna karşın bu Kürt liderlerin hepsinin Kürt milliyetçileri için sembolik bir rolü vardır, ama bütün Kürtler etnik milliyetçi değildir. Öcalan yakalandığında tüm Kürt bölgelerinde protestolar olması gibi, 2004’te de Kamışlı’da bir futbol maçında Suriyeli Arap taraftarlar Barzani ve Talabani’ye hakaret ettiğinde benzer gösteriler düzenlendi. Özellikle de Mesud Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’ye tüm bölgedeki Kürt milliyetçiler sempati duyar.
İRAN’DA İSLAMCI KÜRT MİLİTANLAR VAR MI
* Kürt milliyetçisi hareketlerin ülke sınırlarını aşan karakteri gibi, İran’da da diğer bölgelerdeki Kürt İslamcılarla bağlantılı küçük gruplar var. Bunlar Sanandaj şehrini merkez edinmiş gibi görünüyor. Kürt milliyetçiler, yetkililere saldırılar bile düzenlese İran rejiminin bu grupları destekleyerek “Bizdeki Kürtler milliyetlerini değil dinlerini takip ederler” mesajı vermeye çalıştığını savunuluyor. Müslüman Kardeşler üyesi bazı gruplar Irak-İran savaşı sırasında Irak’tan İran’a kaçmıştı. Sınır bölgelerinde faaliyet gösteren Ensar-ı İslam gibi cihatçı Kürt gruplar da mevcut. İran’da medyanın özgür olmaması ve akademik çalışma eksikliği nedeniyle bu gruplara fazla ilgi yok. Son dönemde Irak’taki İslamcılarla bağ kurmaya çalışan Türkiye Hizbullahı için de durum böyle.
BÖLGEDEKİ KÜRTLERİN GELECEĞİ NE OLUR
* Türkiye ve Suriye’deki Kürtlerin gelecekte özerklik alıp almayacakları netleşmedi. İçsavaşın sürdüğü Suriye’de durum belirsiz. Türkiye’de barış süreci çözüme kavuşup kapsamlı bir anlaşmaya varılmış değil. Eğer Irak, Suriye ve Türkiye’de Kürtler bir tür özerkliğe kavuşursa, İran üstünde baskı artacak, Irak’taki Kürt milliyetçisi gruplar da faaliyetlerini artırmaları yönünde motive olacaklardır. Fakat 2009’daki gibi, İran’ın tamamını etkileyen bir huzursuzluk olmadıkça, bence İranlı Kürtlerin Suriyeli Kürtlere benzer bir statüye kavuşmaları zor.
- Hürriyet Gazetesi Dış Haberler Şefi Emre KIZILKAYA’nın iletişim bilgileri ve bloguna www.emrekizilkaya.com adresinden ulaşılabilir. Ayrıca: http://www.twitter.com/ekizilkaya