Güncelleme Tarihi:
Önce Wall Street Journal’a konuşan ABD’li savunma yetkilileri, ellerindeki istihbarata dayanarak, “Türkiye’nin anlattığı hikayeden şüphe duyuyoruz. Uçak, Suriye’nin hava sahasındayken uçaksavar silahlarıyla vuruldu” dedi.
Haber, Türkiye’de büyük gürültü koparınca gözler, ABD’ye döndü. Washington’dan bir yalanlama gelmemesi hayal kırıklığı yarattı.
Ancak bu açıklama da beklentileri karşılamadı. Zira Türkiye’ye en güçlü desteği veren ABD, “Böyle bir istihbarat yok” demedi, “Sızdırmayı kınıyoruz” dedi. Dolayısıyla Nuland’ın sözleri, ABD’nin üstü kapalı bir biçimde istihbaratı doğruladığı şeklinde yorumladı.
ZAMANLAMA MANİDÂR
Wall Street Journal’ın başlattığı tartışmanın en kızıştığı anda Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov'dan, “Elimizde uçakla ilgili objektif veriler var, paylaşmaya hazırız” açıklaması geldi.
Aynı gün Tel Aviv ve İstanbul’da Sunday Times’a konuşan Ortadoğulu diplomatik kaynaklar, Türkiye’nin uçağının düşürülmesinde Rusya’nın parmağı olduğunu belirterek, “Ruslar düğmeye basmasalar da basanların yanındadır” diye konuştu. Kaynaklar Rusya’nın uçağın vurulmasını sağlayarak, Türkiye’ye ve dolaylı olarak NATO’ya “Suriye Libya değildir” mesajı göndermek istediğini öne sürdü.
Bugün de bir Rus askeri yetkili, Interfax haber ajansına, “Uçak, Suriye hava sahasındayken vuruldu. Elimizdeki veriler tartışmaya yer bırakmayacak şekilde bunu gösteriyor” diyerek üç gün önce Lavrov’un söylemediğini söylemiş oldu.
MOSKOVA NE İSTİYOR?
Rusya’nın olayda parmağı olduğu şüpheleri ayyuka çıkmışken bu verileri paylaşmaktaki gönüllülüğü şaşırtıcı değil.
Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Rusya Uzmanı Habibe Özdal, Moskova’nın bir yandan “Türk uçağı Suriye hava sahasındaydı” deyip bir yandan da işbirliği teklif ederek, uçağın düşürülmesindeki rolünü meşrulaştırmak istiyor olabileceğini belirtti.
Özdal, Esad’ın tek başına bu kadar büyük bir adım atma cesareti olmadığına dikkat çekerek, Suriye’nin Rusya’nın haberi olmadan uçağı indirme yönünde karar alamayacağını söyledi.
Rus basınında geçtiğimiz hafta yer alan S-300 füzelerinin Suriye’ye satışının durdurulduğu haberlerini de hatırlatan Özdal, bütün bu taktiksel hamlelerin amacının Türkiye’nin tansiyonunu düşürmek ve herhangi bir askeri operasyon ihtimalinin önünü kesmek olduğunu belirtti.
RUSYA CENEVRE’DE İSTEDİĞİNİ ALDI
Özdal bu tabloya bir de Cumartesi günü Cenevre’de yapılan Suriye Eylem Grubu toplantısını eklemek gerektiği görüşünde. Cenevre’de geçiş hükümeti üzerinde anlaşıldı ancak tüm ısrarlara karşın Lavrov, sonuç metnine “Esad gitmeli” iadesinin girmesine engel oldu.
Rusya’nın istediğini aldığını ifade eden Özdal, Moskova’nın konumunu şöyle özetledi:
Irak Savaşı ve sonrasındaki süreçte söz hakkı sahibi olamamanın zararını gören Rusya, Suriye’de de benzer bir şey yaşamak istemediği için hem her türlü diplomatik çabayı gösteriyor, hem de Esad rejimini desteklemeye devam ediyor.
ABD İLE AYNI NOKTADA BULUŞMALARI İMKANSIZ
Peki hem uçak açıklamaları hem de Cenevre’de sağlanan nispeten olumlu havayı düşünürsek, ABD ile Rusya’nın aynı noktada olduğunu söylemek mümkün mü? Özdal’ın bu soruya yanıtı olumsuz. Zira iki ülke en temel meselede yani Esad’ın gidişi ve Suriye’de rejim değişikliği konusunda anlaşamıyor.
Dahası Rusya’nın şu koşullar altında tavrını değiştirmesi için de bir sebep yok. Çünkü birincisi; ABD ve Avrupa seçim, ekonomik kriz gibi iç meseleler nedeniyle tek ses halinde konuşup güçlü bir inisiyatif gösteremediği için Rusya’yı geri adım atmaya ikna edemiyor. İkincisi de Rusya’nın Esad’dan desteğini çekmesi için muhalefetin çok etkin, çok güçlü olması gerekiyor.
Bununla birlikte ABD ve Rusya’nın Afganistan, İran’ın nükleer programı gibi meselelerde birlikte çalışmaya ihtiyacı var. Dolayısıyla pazarlıklar sürüyor, taraflar çıkarlarını ortaklaştırmaya çalışıyor. Bu durum Kasım’da ABD’de yapılacak seçimlere kadar sürecek, sonrasında ne olacağını zaman gösterecek.
Sevin Turan