Resepsiyona neden gitmiyorum

Güncelleme Tarihi:

Resepsiyona neden gitmiyorum
Oluşturulma Tarihi: Ekim 28, 2010 08:43

Acaba bugüne kadar kaç 29 Ekim resepsiyonuna katıldım?

Haberin Devamı

Hatırlamıyorum.
Ama hatırladığım bir tek şey var o da şudur:
-Hepsinde de büyük manşetler çıkartmıştık.
-Günlerce süren polemiklerin, tartışmaların işaret fişeklerini orada almıştık.
-Bir köşede başbakan, diğerinde ana muhalefet. Cumhurbaşkanı’nın sürpriz açıklamaları.
Gazeteciler için resepsiyondan çok bir haber hazinesidir o toplantılar.
Herkes oradadır. Bakanlar, müsteşarlar en kritik bürokratlar.
Bir adım ötenizdedir.
Ama bu 29 Ekim resepsiyonu çok daha farklı.
Çok daha önemli.
Belki de son dönemlerin en önemli resepsiyonu.
Çünkü eşli davet var.
Çünkü bugüne kadar Hayrünnisa Hanım’ın başı kapalı olduğu için Cumhurbaşkanı eşli davet vermiyordu.
Tepki çekerdi. Genelkurmay Başkanı gelirdi gelmezdi.
Ve muhalefet. Yüksek yargı…
Yani eş durumundan;
Cumhuriyet’in “eğreti gelini”ydi Hayrünnisa Hanım..
Gül seçildiği günden bu yana kırmızı halıda karşılanmadı.  Asker elini sıkmadı. O tören kıtasının arkasından geçti. Derken..
Şimdi farklı bir durum var.
Önceki gün Hayrünnisa Hanım kırmızı halıda tören kıtasının önünden geçerek yürüdü.
Arkadan dolaşmadı yani.
“Buradayım!” dedi.
Bu aslında günlerdir “hadi çözelim” diye sürdürülen başörtüsü tartışmalarına Cumhurbaşkanı’ndan gelen kesin bir destekti.
Şimdi bu eşli davetle Cumhurbaşkanı aslında diyor ki;
-Yeter artık bu kör tiyatroyu bitirelim. Şimdi sizi başörtülü eşimle birlikte davet ediyorum. Artık bu oyun, bu görmezlikten gelme dönemi kapansın.
İşte bu nedenle bu davet gazetecilik açısından çok önemlidir.
Öyle ya;
Asker gelecek mi?
Yargı ne yapacak?
Muhalefetin tavrı ne olacak?
Başbakan Erdoğan’ın eşi Emine Hanım gelecek mi?
Bütün bu sorular o resepsiyonda cevap bulacak.
Bu nedenle çok daha önemlidir.

BEKLENTİ YÜKSEK

İşte bu tarihi resepsiyona ben de davetliyim.
Bir gazeteci olarak orada yaşananları görme duygusu iştihamı kabartıyor.
Gazetecilik damarlarımı ateşliyor.

/images/100/0x0/55eb4359f018fbb8f8b5daef

Ama ben gitmiyorum.
Neden mi?
Çünkü 10 yaşında bir  oğlum var.
Kuzey Çekirge.
Kuzey bu yıl 10 yaş kategorisinde  Türkiye tenis şampiyonu oldu.
Ve şimdi Barselona’da 12 yaşta Çağatay, Mert, Naz ve KKTC'den Eliz'le birlikte Türkiye’yi temsil edecekler.
Yani Türkiye ve KKTC'den beş çocuk.
Barselona’da dünyaya karşı yarışacak.
Dünyanın 4 bir yanından gelmiş şampiyonlarla üç gün kıyasıya bir mücadele olacak.
İşte bu nedenle ben resepsiyon yerine oğlumu seçiyorum.
Ona sarılıp beklemeyi. Sevindiğinde tam karşısında, üzüldüğünde tam yanında olmayı seçiyorum.
Yani anlayacağınız;
29 ekimden 2 kasıma kadar oğlumun muhabiri oluyorum.
Kazanırız kazanmayız. Ama baba-oğul dünyaya karşı yarışacağız…
Arkamızda mısınız ey milllet?


 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!