Rektörler 'rektörlük seçimlerine' ne diyor?

Güncelleme Tarihi:

Rektörler rektörlük seçimlerine ne diyor
Oluşturulma Tarihi: Aralık 13, 2012 13:51

YÖK Yasa taslağında, rektörlük seçimleri ile ilgili yapılan değişiklikler, büyük üniversitelerde rektör seçimlerinin "üniversite konseyi" tarafından yapılacak olması, rektörlerin görev sürelerinin kısaltılması gibi birçok konu rektörlerin tepkisini çekti.

Haberin Devamı

Rektörler üniversitelerde konsey kurulması halinde rektörlük seçimlerine "siyaset" karışacağını savunarak, üniversitelerde, üniversitenin bütün katmanlarının söz sahibi olduğu seçimler yapılmasından yana tavır sergiledi. YÖK’ün taslakta son dakika değişikliği ile "üniversite meclisi" kurulması önerisi ise, üniversitenin tüm kesimlerinin temsil edilmesi bakımından olumlu karşılansa da rektörler taslak metnine çok da sıcak bakmıyor. Türkiye’deki farklı üniversitelerin rektörleri Hürriyet’e şöyle konuştu:

"ODTÜ REKTÖRÜ PROF. DR. AHMET ACAR:
Üniversitelerde ilke olarak rektörlük seçimi olmalı. Üniversite özerkliği çok önemli. Üniversite özerkliğini siyasi iradenin müdahalesinden korumak için seçimler mutlaka olmalı. Seçim ciddi bir şanstır, fırsattır. Seçim olmazsa siyasetin etkisi artar. Üniversitelerde mütevelli heyet Türkiye’de beklendiği kadar iyi işlemiyor. Biz mütevelli heyeti olan tek devlet üniversitesi olarak geçmişte bunu çok iyi tecrübe ettik. Mütevelli heyet üyeleri arasında da problem olabiliyor. Bu nedenle çok sağlıklı bir yöntem değil. Mevcut YÖK’ün bir kısım yetkilerini devralması gereken "üniversite konseyi", taslakta önerilen yapılanmasıyla üniversitenin zaten çok sınırlı olan özerklik alanını kontrole yönelik bir dış müdahale aracı olarak kurgulanmakta. Oysa ki, gerçek anlamda üniversite konseyi, değişik bileşenlerin görüş ve önerilerinin de üniversiteye yansıtılacağı, üniversite özerkliğini güvence altına alan bir yapı olmalıdır.

GAZİ ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. SÜLEYMAN BÜYÜKBERBER:
Tasarıdaki gibi bir Üniversite Konseyi rektörün, senatonun ve üniversite yönetim kurulunun üstünde olacak ve tüm yetki bu 12 kişide toplanacaktır. Öğretim üyeleri kendi aralarından 5 kişi seçecek. Biz tek rektörü seçerken bile üniversite olarak en az bir yıllık bir süreyi kaybediyoruz, arkasından da 1 yıl küskünlerin barışma dönemi oluyor. Beş kişi için sürekli propaganda gerginlik ve ayrışma hem de beş yıl boyunca sürekli yaşanacaktır. Ayrıca bu 5 kişinin akademik titri de yasada belirtilmiyor. Bunlar profesörler, doçentler yardımcı doçentler arasından mı seçilecek? Bunlar büyük sıkıntı. İnsanlar işi gücü bırakıp her an bunun dizaynıyla uğraşacaklar. Partiler, cemaatler, topluluklar, gruplar, hatta yeni oluşacak menfaat birlikleri yani herkes bu 5’e bir elemanını sokmak için kıyasıya mücadele edecek ve üniversite küçük küçük gruplara ayrılacaktır. Akademik hayata yeni başlayan bir yardımcı doçent bile 5 yıl sonraki rektörlük seçimleri öncesi kendi etrafını oluşturmak için çalışacak. Sürekli bir kamplaşma, siyasallaşma ve bölünme yaşanacak. İhaleler ve kadro isteklerini hayal bile etmek çok kötü. Üniversite Konseyine Bakanlar Kurulu’nun 2 üye seçmesi de "siyasi" bir yaklaşım olarak değerlendirilecektir. Hele bir de bu kişi konsey başkanı olursa gereksiz tartışmalara sebep olacaktır. Bunu üniversite ruhuna uygun bulmuyorum zaten gerekli de değildir. Nihayetinde YÖK’ü oluşturan da siyasi iradedir. Konseye Yükseköğretim Kurulu tarafından 2 kişinin seçilmesi de bazı kişilerin ayrıcalıklı olacağını gösteriyor. Üstelik 5 kişinin seçildiği yerde 2 kişinin atanması uygun bir yaklaşım da olmayabilir. Üniversite Meclislerinin oluşturulması konusunda da seçim travması ve kaos mutlaka yaşanacaktır. Çok ciddi kamplaşmalar oluşacaktır, en az 5 yıl için her grubun lideri konumunda kişiler ortaya çıkacaktır. Sözgelişi profesör temsilcilerinin seçimi için diyelim 10 kişi seçilecek. Bu 10 kişi için her grubun lideri pozisyonundaki değişik fakültelerdeki profesörler öncelikle rant, sonra siyaset, sonra hamaset için yarışa girecekler. Fakülteler kendi aralarında küçük grup liderleri çıkaracaklar, sonra farklı fakültelerdeki benzer rant, siyaset, hamaset liderleri bir araya gelecek bunlar arasında çekişme yaşanacak. Buradan çıkacak kişiler artık bu işin önümüzdeki 2-3 seçiminin organizasyon lideri olacaktır. Bunlar pazarlıklara gireceklerdir. Hatta birbirine yakın gruplar güç dengelerine bakacaklar, pazarlıklarla birleşeceklerdir. Aynı siyasi partiler gibi koalisyon pazarlıkları oluşacaktır. İdari personel sendika demek, sendikalar iyice üniversite içerisinde aktif hale gelecekler, akademik gruplaşmalar gibi idari personeli de bir seçim heyecanı ve zaman savurganlığı saracak, sendika yöneticileri seçim turları atacaklar, pazarlıklara girecekler, idari personel de de seçim travması iz bırakacak, sürgünler, ötekileştirmeler bu kesimde de yaşanacak. Bunu doçent, yardımcı doçent, doktor, araştırma görevlisi, öğretim elemanı, idari personel ve öğrenciler olarak her katmanda yaşayacağız. En tehlikelisi şüphesiz öğrencilerin seçim ortamına çekilmesidir. Bunun sonuçlarını hiçbir üniversite kaldıramaz kanaatindeyim.

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. MURAT TUNCER:
Kimin rektör olacağı, nasıl seçileceğinden çok rektör olacak kişi de aranacak özellikler daha önemli. Profesörlük kriterleri önemli. Seçimlerde üniversitenin tüm katmanları temsil edilmeli. Taslaktaki gibi konsey rektörü atarsa, kim görevden alacak bu da önemli. Bizim önerimiz. Diyelim ki rektör atandı ve 2 yıl sonra iyi çalışmıyor diye bir takım şikayetler başladı. Bu durumda üniveristede bir oylama yapılmalı ve üniversite mensuplarının yüzde 40’ı görevi bıraksın derse bırakmalı. Bir diğer husus da görev süresinin 5 yıl olması ve iki dönem üst üste atanamaması. 5 yıl çok az bir zaman. Özellikle bizim gibi büyük üniversitelerde. Biz üniversiteyi ciddi borçla aldık ve bunu normale kavuşturmamız için en az 6 yıla ihtiyacımız var. 5 yıl bu nedenle çok az.

FATİH ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ PROF. DR. ŞERİF ALİ TEKALAN:
Taslakta yer alan; üniversitelerde rektörlerin, iş adamlarının, üniversitenin bulunduğu şehirdeki ileri gelenlerin de aralarında bulunduğu ünversite konseyi tarafından seçilmesi son derece yanlış. Rektör adayı sürekli dışarıda kendini tanıtmak zorunda kalacak. Tek tek tanıtması da mümkün değil. Herşeyi bir tarafa bıraktık üniversiteye böyle bir durumda siyaset karışır. Siyaset girmemeli. Taslakta br değişiklik yaparak üniversite meclislerinin kurulmasını öngürdüklerini bugün basından okudum. Bu kesinlikle daha olumlu. Çünkü rektör adayı kendi aday olduğu üniversitesindeki akademik ve idari kadronun bulunduğu meclis tarafından seçilecek. Kendisini kendi üniversitesine tanıtacak, anlatacak. Üniversitelerde rektörlük seçimleri çok önemli ve seçimlerde kim oy verdi, kim vermedi? tartışması başlayınca 4 yıl kavga şeklinde geçiyor. Üniversiteler ciddi kayıp yaşıyor. Artık YÖK yasası biran önce değişmeli ve bütün bu tartışmalar son bulmalı.

OKAN ÜNİVERSİTESİ MÜTEVELLİ HEYET BAŞKANI VE TOBB TÜRKİYE YÜKSEKÖĞRENİM MECLİS BAŞKANI BEKİR OKAN:
Eğitim- öğretim gibi temel nitelikte kamusal bir hizmet veren kurumlar olan vakıf üniversitelerinin kamu hukuku tüzel kişisi olmaktan çıkarılması, açık bir statü ve prestij kaybı anlamına gelmektedir. Ayrıca, yabancı üniversitelerin Türkiye’de faaliyetine izin verilmesi vakıf üniversiteleri için haksız rekabet ortamı yaratacaktır. Öte yandan, taslakta merkeziyetçi anlayıştan uzaklaşmanın gereğine vurgu yapılmasına rağmen, içeriğinde hala, Vakıf Üniversitesi Rektörünün Mütevelli heyetin teklifi ile YÖK tarafından atanması gibi son derece düzenleyici ve mevcut merkeziyetçi anlayışın yeni yasa taslağında da devam ettiğine işaret eden hususlar yer almaktadır. Yasalar toplumu, kurumları, kişileri daha çağdaş ve daha ileri seviyelere götürmek için yapılır. Mevcut taslakta ise vakıf üniversitelerini geriye götüren maddeler bulunmaktadır. Örneğin; Vakıf Üniversitelerinin Kamu hukuk statüsünden çıkarılıp, özel hukuk statüsüne geçirilmesi, Vakıf Üniversitelerinin Kanunla kurulması yerine Yükseköğretim Kurul kararı ile kurulması, Vakıf mütevelli heyet üyelerinin Yükseköğretim Kurulu tarafından atanması,Vakıf Üniversite yöneticilerinin Yükseköğretim Kurulu tarafından atanması,Vakıf Mütevelli heyet başkan ve üyelerine soruşturma açma yetkisinin Yükseköğretim Kurulu Başkanına verilmesi gibi maddeler.
 
MEVCUT TASLAKTA REKTÖR SEÇİMLERİ

YÖK Başkanı Prof. Dr. Gökhan Çetinsaya tarafından açıklanan, YÖK Yasa Taslağı’na göre, rektörlük seçimleri ile ilgili öngörülen sistem şöyle:
"Ana Bilim Dalı Başkanı’ndan dekana, senatoya kadar her yönetim birimi, kurulu seçimle belirlenecek. Rektörler ikili bir sistemle seçilebilecek. Konseyi bulunmayan üniversitelerde rektör adaylarının seçiminde iki alternatif üzerinde duruluyor. Birinci alternatife göre rektör adaylarını belirleme komisyonu üç aday belirleyecek. Bu adaylardan biri YÖK ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. İkinci alternaife göre de rektör adayı öğretim üyelerinin oyları ile belirlenecek. En çok oy alan aday, YÖK ve Cumhurbaşkanı tarafından atanacak.

REKTÖRÜ KONSEY BAŞKANI ATAYACAK

Konseyi bulunan büyük üniversitelerde de, rektör adaylarını belirleme komisyonu üç aday belirleyecek. Adaylardan biri üniversite konseyi tarafından seçilecek. Üniversite konsey başkanı bu ismi rektör olarak atayacak. Yeni kurulan ve kuruluşundan 15 yıl geçmemiş üniversitelerde de rektörü YÖK ile Cumhurbaşkanı belirleyecek.

VAKIF VE ÖZEL YÖK’E BAĞLI

Vakıf ve özel üniversitelerde de rektör üniversite mütevelli heyete tarafından yapılan teklif üzerine YÖK tarafından atanacak.

REKTÖRLER İKİNCİ KEZ ATANAMAYACAK

4 yıl olana rektörlük görev süresi 5 yıla çıkarılacak. Ancak iki kez atanabilen rektörler artık bir kez atanabilecek. Mevcut yasada bir rektörün 8 yıl görev yapabilme şansı bulunurken, bu hak 5 yıla inmiş olacak.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!