Oluşturulma Tarihi: Ekim 06, 2005 00:00
Reklamın iyisi kötüsü olmaz denir ya, oluyormuş işte...Gamze Özçelik'in tecavüz görüntüleriyle yeni dizisi Düşler ve Gerçekler'in başlaması hemen hemen aynı günlere denk geldi.Özçelik günlerce gazetelere ve televizyonlara konu olduktan sonra dizisi Düşler ve Gerçekler başladı.Düşler ve Gerçekler bir anda "Gamze'nin dizisi" oldu.Herkes dedi ki; "Dizi böyle bir reklamı istese yapamazdı. Bu iş diziye yarayacak, herkes Gamze'yi merak edeceği için Düşler ve Gerçekler'i izleyecek".Peki doğru çıktı mı?Dizinin, salı akşamı Davetsiz Misafir (Show TV) ve Misi (atv) karşısında prime time birinci kuşakta yayınlanan ilk iki bölümü 12'nci ve 15'inci oldu.Ardından günü değişti, geçen hafta pazartesi akşamı Beyaz Gelincik (atv) ve Asla Unutma (Show TV) karşısında yayınlandı, 14'üncü sıraya yerleşti.Bu sonucun ardından dizi çarşamba gününe alındı ve dördüncü bölümü dün akşam yayınlandı.İlk dört bölümü üç ayrı günde gösterilip de yayın hayatına devam eden dizi sayısı yok denecek kadar azdır.Herkes reklamı oluyor derken, dizinin yapımcısı İrfan Şahin başından beri Düşler ve Gerçekler'in "Gamze'nin dizisi" olarak anılmasından rahatsızdı.Görünen o ki Gamze Özçelik'in tecavüz görüntüleriyle gündeme gelmesi diziye olumlu katkı yapmış değil.Tam aksine olumsuz bir etkiden bile söz edilebilir.Çünkü Düşler ve Gerçekler sezonun en iyi yapımlarından biri. Kadrosu, yönetimi, hikayesi ve görüntüleriyle çok başarılı.Nick Nolte'li unutulmaz Zengin ve Yoksul'dan uyarlanan dizide Gamze Özçelik bugüne kadar ki en iyi oyununu çıkarıyor.Survivor Uğur'dan hiç bu kadarını beklemiyordum, meğer iyi bir oyunculuk kumaşı varmış.Lale Mansur, Menderes Samancılar, Kutay Köktürk, Deniz Türkali kadronun zaten deneyimli isimleri.Buna rağmen dizinin aldığı sonuçlar, demek ki "reklamın kötüsü de oluyormuş" dedirtiyor bana...Gamze Özçelik o korkunç olayla gündeme gelmese, medyadan kaçmak zorunda kalmasa, porno görüntüler yerine dizinin güzellikleri konuşulsa belki Düşler ve Gerçekler bugün çok daha iyi bir yerde olacaktı.Şans verilirse ben hálá olacağına inanıyorum, yayından kalkarsa da iyi bir diziyi kaybetmiş olacağımızdan eminim...Ben böyle aşk görmedimTürkiye'nin AB aşkı 1963 yılında başladı, 42 yıldır sürüyor.Kastamonulu Abdullah Çorbacı'nın Fatma Toprak'a aşkı ise 1955'te başladı, 50 yıldır sürüyor.Türkiye'nin AB aşkından daha eski, daha derin, daha tutkulu...Dünkü gazetelerde iki aşk hikayesi yanyana yer aldı... Çorbacı'nınki gölgede kaldı!Oysa filmlerde görsek abartmışlar diyeceğimiz bu aşk, Nazan Öncel'in şarkıda söylediği türden;"Ben böyle aşk görmedim, ben sebepsiz sevmedim"...Adam ve kadın 1955 yılında 21 ve 34 yaşındayken tanışıyor. Kadın 13 yaş büyük olduğu için evlenemiyorlar.Biri İstanbul'da diğeri Kastamonu'da, yıllarca mektuplaşıyorlar.Kadın para gönderiyor...O kadar seviyor ki, evlenmesine bile göz yumuyor, traktör almasına yardımcı oluyor.Adam kadının fotoğraflarıyla avunuyor...Dinmeyen aşk sonunda kadını İstanbul'dan Kastamonu'ya, adamın köyüne taşıyor...Sevdiği adam başkasıyla evli, kadın gününü bekliyor...Tam 50 yıl boyunca!Ancak adamın karısı öldüğünde kavuşabiliyorlar.Nikah masasına oturduklarında adam 71, kadın 84 yaşında...Kim kimi bekler böyle büyük bir aşkla?Geçen gün şahit oldum, 19'luk bir kız "Bir hafta oldu ayrılalı hálá unutamadı, arayıp duruyor" diye eski sevgilisinden dert yanıyordu...Ne ilginçtir ki, 50 yılda unutulmayan aşklar da bir haftada unutulanlar da aynı topraklar üzerinde yaşanıyor.Bu yüzden ikincisinin sıradanlığı ilkini daha büyük kılıyor...İsveç gazetesi yalanıTürk televizyonları ve gazeteleri eleştirilirken Avrupa basını sıkça örnek gösterilir. "Dünyada böyle habercilik yok"..."Avrupa gazetelerinde böyle bir şey göremezsin"...Böyle başlayan cümleler, Avrupa basınının ilkeli yayıncılığına övgüler, Türk basınının kuralsızlığına yergilerle devam eder.Peki İsveç gazetesi Svenska Dagbladet'ın Orhan Pamuk ve Yaşar Kemal'e yaptığına ne demeli?Gazete Orhan Pamuk'un, "Yaşar Kemal, Kürt politikası konusunda 5 yıl konuşmayacağı taahhüdünde bulunarak hapisten kurtuldu" dediğini yazdı.Külliyen yalan olduğu bir gün sonra ortaya çıktı. Gazetenin
haber müdürü Björkman, Yaşar Kemal'e gönderdiği mektupta "Hakkınızdaki iddialar gazetemizin yorumudur. Orhan Pamuk'a ait değildir" diyerek özür diledi.Bu nasıl yorumsa... Yorum diye söylenen şey düpedüz yalan!Muhafazakar eğilimli Svenska Dagbladet, İsveç'in iki büyük gazetesinden biri. Günlük 300 bin tirajı var.Ülkenin en çok satan gazetesi, 400 bin tirajlı liberal eğilimli Dagens Nyheter'ın en büyük rakibi. Böyle bir gazete İsveç gibi bir ülkede tamamen uydurma bir haber yazarak Orhan Pamuk'la Yaşar Kemal'i karşı karşıya getiriyor.Orhan Pamuk da "Haberin tamamen yalan olduğunu" söyleyerek gazeteye tepki gösterdi.Demek ki sürekli örnek gösterilen Avrupa medyası da yanlış yaparmış!TARİHTE BUGÜN6 Ekim 2004Hakan Şükür tartışmasıMilli Takım Teknik Direktörü Ersun Yanal'ın kadroya almaması üzerine, "Hakan Şükür milli takımda oynar mı" tartışması başladı.6 Ekim 1995Saddam röportajıDünya medyasının röportaj için kapısında beklediği Saddam Hüseyin, Bağdat'taki sarayının kapılarını Hürriyet'e açtı. Saddam'la Mümtaz Soysal görüştü.
button