Güncelleme Tarihi:
İngiliz gazetesi The Guardian muhabiri Ankara ve Tahran'ın Ortadoğu'da lider olabilmek için birbirlerine rakip haline geldiğini, İran'ın geçmişten beri Türkiye'ye beslediği şüphelerin hala devam ettiğine dikkat çekti.
İşte Tait'in makalesi:
Batılı politikacıların önüne geçebilmeyi umdukları şey, Türkiye ve İran arasındaki dostluktu. Batı eğilimli, NATO üyesi Türkiye, nükleer programı ve jeopolitik çıkarları uluslararası düzeni karşısına alan İran’a yanaşıyordu. Türkiye’nin Batı’dan ayrıldığı ve Ortadoğu’daki Müslüman komşularıyla aynı hizaya geldiğine yönelik şüpheler, geçtiğimiz ay Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Tahran’da imzaladığı nükleer yakıt takası anlaşmasıyla güçlendi.
Ticari ilişkileri geliştirme amacı güden ve nihayetinde başarısız olan bu hamle, Erdoğan’ın geçmişte “çok yakın dostu” olarak belirttiği İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmednejad’a olan benzerliğinin arttığını gösterdi. Tahran-Ankara ekseni düşüncesi, İsrail’in kanlı Gazze filo baskını ardından güçlendi.
Türkiye’nin Ortadoğu’daki hamleleri ve Filistin’e gösterdiği destek, uzun dönemli bir ittifak kurmaktan çok, İran’ın şüphelerini artırarak eskiden var olan rekabetçi bir ilişkinin doğmasına neden olabilir.
İsrail’deki düşünce kuruluşu MEEPAS analisti Meir Javedanfar, Türkiye’nin Ortadoğu merkezli yeni dış politikasının, Tahran’ın İslam dünyasının baskın gücü olma arzusuna bir tehdit oluşturduğu görüşünde.
Javedanfar, “İki ülke de İslam dünyasının lideri unvanı için rakip durumdalar. Her iki ülkenin kendi tarafında olmak isteyecek ülkelere sunabileceği ekonomik ve politik avantajları bulunduğu gibi, Türkiye bu konuda İran’a göre daha çok seçeneğe sahip” dedi.
Ekonomik, askeri güç ile diplomatik konum açısından İran’ın Türkiye’nin gerisinde kaldığını belirten Javedanfar, bu yüzden Tahran’ın sadece Türkiye’den üstün olduğu alanlara yöneleceğini, bunun da nükleer programı olduğunu belirtti.
ATEŞLEME RAMPASI GİBİ
İran istihbaratına bağlı olduğu düşünülen Jahan Haber Ajansı’nda, bu yılın başlarında yayımladığı bir makalede Türkiye’yi İran’a karşı yapılacak bir savaşın ateşleme rampası olarak tanımladı.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in torunu Farid Al Din Hadad Adel tarafından kaleme alınan makalede, “Bize karşı savaşa giren hangi ülke Avrupalı ve ABD’li müttefiklerinin de savaş alanına girmesini umabilir?” sorusunu öne çıkardı ve cevabın açıkça Türkiye olduğunu, Ankara’nın Batı’nın çıkarlarını devam ettirmek için tek opsiyonu temsil ettiğini belirtti.
Tahran rejiminin geçmişten bu yana Türkiye’ye yönelik şüpheleri var. 2005 yılında İran Devrim Muhafızları Tahran’da yeni inşa edilen İmam Hümeyni Havaalanı’nı güvenlik nedeniyle kapadı. Sebep, havaalanını işletme sözleşmesinin bir Türk firmasına verilmiş olmasıydı. Aynı yıl içinde, Turkcell’in 2 milyar dolarlık yatırımı iptal edildi.
İstanbul merkezli düşünce kuruluşu TASAM’ın başkan yardımcısı Murat Bilhan, İran’ın Batı ile olan bağlantısını yitirdiğini düşündüğünü çünkü bu bağlantının Türkiye’nin elinde olduğunu belirtti. Bilhan, İranlı devlet adamları, karar alıcıları ve politikacılarının kendilerinden daha güçlü bir Türkiye istemeyeceğini belirtti.
ARAPLAR İRAN’DAN ÇEKİNİYOR
Bilhan, Türkiye ile İran arasında ileride yaşanabilecek sürtüşmelerin, Ankara’nın İran’ın nükleer gücünden çekinen Basra Körfezi’ndeki Arap ülkeleriyle yakınlaşmasından kaynaklanabileceğini belirtti.
Ancak bu durumda bir çelişki doğduğuna dikkat çeken Bilhan, “Türkiye İran’ı desteklediği zaman kendi Arap politikasıyla zıtlaşıyor çünkü Araplar İran’a karşı husumet besliyor” dedi.
Türk yetkililer, Türkiye’nin sahip olduğu coğrafi konum ve Müslüman bir ülke olması sayesinde Batılı müttefiklerini gözünde İran’ın güvenini kazanmak için ayrı bir yere sahip olduğu düşüncesine karşı çıkıyor. İran politik sisteminin çeşitli güç merkezlerine sahip olmasından dolayı Tahran’la yapılan müzakerelerin zorlayıcı olduğunu kabul eden Türk yetkililer, aynı zamanda özellikle Irak üzerinde iki ülkenin önemli farklılıkları olduğunu belirtiyor.
Bir Türk yetkili, İran’ı savunmadıklarını ancak kendi çıkarlarını savunduklarını belirtiyor. Adını vermek istemeyen yetkili, “Askeri anlamda nükleer güce sahip İran istemiyoruz. Amacımız diğer ülkelerle aynı, sadece yaklaşımımız farklı dedi.”
Aynı yetkili, Irak konusunda biz Şii, Sünni ve Kürtlerden oluşan bir Irak isterken, İran’ın sadece Şiilerden oluşan bir parlamento görmek istediğini belirtti ve sözlerine şunları ekledi: “Farklılıklarınız olduğu doğru. Ancak rakip olarak görülmemiz gerektiğine inanmıyorum. Bizim neredeyse tüm ülkelerle diyalog kurabilmemiz, İran’ında uluslararası topluma girmek için daha fazla çaba göstermesi için bir teşvik olmalı.”