Güncelleme Tarihi:
Habertürk Gazetesi'nden Öznur Karslı'nın haberine göre; güvenlik görevlisi olan annesi geçen yıl yılbaşı gecesi Reina’ya yapılan saldırıda şehit düştüğünde Hiranur 2 yaşındaydı. Aradan neredeyse 1 yıl geçti. Kızı doğmadan eşinden ayrılan 29 yaşındaki Hatice Koç (Karcılar), Hiranur’la 40 gün geçirebildi.
40 gün dolduktan sonra çalışmaya başladı. Kızına bakabilmek için onu babasına ve annesine emanet edip çalışmaya İstanbul’a gitti. Tam para kazanmaya başlıyordu ki 10 Aralık 2016’da, Beşiktaş Vodafone Park Stadyumu’nun yanında düzenlenen saldırıdan 15 dakikayla kurtuldu. O saldırının ardından soluğu kızının yanında memleketi Balıkesir Erdek’te aldı.
Hiranur’la hasret giderdikten sonra yine İstanbul’un yolunu tuttu. Koç, Reina saldırısında hayatını kaybeden 39 kişiden biriydi. Terörist Abdulkadir Masharipov’la göz göze geldiği anda kaçmayıp saldırgana silahını doğrultan güvenlik görevlisiydi. Gecenin sonunda alacağı 250 lirayı kızına ulaştıramadan oracıkta şehit düştü. Hatice Koç’tan geriye kalan tek eşya ise kızının sırt çantasının içinde taşıdığı, bebeklikten kalan bir çift çorabı oldu. Dünyaya geldiğinden beri annesi ve onu doğumunda bile yalnız bırakan babasına hasret olan Hiranur, artık onların yokluğunu anneanne ile dedesiyle doldurmaya çalışıyor. Hatice Koç’un geride bıraktığı Hiranur şimdi 3 yaşında. Erdek’te, velâyetini üzerine alan dedesi Abdullah Koç ile anneannesi Döndü Koç’un evinde. Annesinin emaneti olarak emin ellerde.
KIZININ GELECEĞİ İÇİN ÇALIŞMAK İSTEDİ
Abdullah Koç, kızının yarım kalan hikâyesini, o geceyi ve annesinin hep yanında taşıdığı Hiranur’un o minik çoraplarını anlattı. Kızı Hatice’nin 22 yaşındayken eşiyle kaçarak evlendiğini söyleyen Koç, şunları söyledi:
“Erdek’te yaşıyorduk. Kaçarak evlenmelerine ne kadar karşı çıksam da engel olamadım. Her baba gibi sonunda kabul ettim. 3 yıl evli kaldılar. Maddi sorunlar başladı. Kızım kasiyerlik yapıyordu ama olmadı. Evliyken Polis Yüksekokulu’na başvurdu. Kızımın gözü çok karaydı, cesurdu. Yaşı ilerlediği için Polis Okulu’na kabul edilmedi. Hamile kaldığında da sorunları devam etti. Hatice, torunum Hiranur’u dünyaya getirdiğinde eşinden resmen olmasa da ayrılmıştı. Kızını alıp baba evine döndü. Eşi torunumun doğumuna bile gelmedi. 1.5 yıl torunum ve kızıma baktım. İnşaatlarda mermer işleri yapıyorum. Ama kızım Hiranur’un geleceği için çalışmak istedi. Hiranur 40 günlükken, sütten kesilince İstanbul’a çalışmaya gitti. Zor bir ayrılıktı. Bir arkadaşının kanalıyla güvenlik şirketine girdi. Erdek’teyken güvenlikçi sertifikasını almıştı. Bir süre sonra da boşandı.”
Kızının Reina saldırısından 20 gün önce Beşiktaş’taki saldırıdan kurtulduğunu anlatan ve yılbaşı gecesinden bahsederken sesi titreyen baba Abdullah Koç şöyle devam etti:
“Reina saldırısından önce Vodafone Park önündeki terör saldırısından 15 dakika ile kurtulmuştu kızım. Hemen yanımıza geldi; çocuğunu öptü, kokladı. Gitmesin istedik ama ‘Mecburum, bana bir şey olursa çocuğuma iyi bakın’ diye vedalaştı. İstanbul’a döndüğünde arayıp, ‘Bu aralar biraz tehlike var, kızım size emanet, hakkınızı helal edin’ dedi.”
"BİZİM OCAĞIMIZ SÖNMÜŞ"
“Kızımın o gece Reina’da olduğunu bilmiyorduk. Endişe etmeyelim diye çoğu zaman nerede çalıştığını söylemezdi. O gece 250 lira için anlaşmış. Yılbaşı gecesi geç saatlerde Reina’daki saldırıyı televizyonda gördük. ‘Eyvah yine ocaklar söndü’ derken, meğer o anlarda kendi ocağım sönmüş. Sonra yattık. Saat 03.00 sularıydı. Eşim Hiranur’a süt vermek için kalkmıştı. Aynı anda kapı çaldı. İrkildim. Polis memuru gelmişti. Kızımın yaralı olduğunu söyledi. Hemen araba tutup İstanbul’a gittik. Yolda ölüm haberi geldi. Bir yakınımız teşhis etmiş. O gece o yol bitmedi. Ertesi gün kızımın vurulduğu yere gittim. Saldırgan kapıya geldiğinde ikinci vurduğu kişi Hatice’ymiş. Polis vurulmuş, diğer güvenlikçi kaçabilmiş. Hatice silahını çekerken vurulmuş. Kaçsaydı kurtulacaktı belki.”
"BEBEKLİK ÇORABI HEP ÇANTASINDAYDI"
Kızının öldüğünde torunu Hiranur’un 1.5-2 yaşında olduğunu söyleyen Abdullah Koç, kızının çantasıyla birlikte kendisine teslim edilen minik çorapların öyküsünü de şöyle anlattı: “Torunum o dönemler annesini yeni yeni tanıyordu. Annesi geldiğinde ‘Anne’ diyordu. Kızım, Hiranur’u çok az gördüğü için hep hasret çekiyordu. Onun için kızının bebeklik çorabını hep yanında taşıdı. Onun bebek kokusunu duyuyordu hep. Ölümünden sonra çantayı bize teslim ettiler. İçinden çıkan tek eşyası o çoraplar oldu.''