Güncelleme Tarihi:
Ziyaretle ilgili sosyal medya aracılığıyla bilgi veren Türkkan, Demirel’in MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin siyasetini ve üslubunu çok takdir ettiğini söyledi. Türkkan, Demirel’in Demokratikleşme Paketi’nin genel olarak bir reform içermediğini, aksine Türkiye’yi geriye götürme çabası olduğunu vurguladığını belirterek, eski cumhurbaşkanının şu sorulara yanıt aradığını söyledi: “Romanlara okul açmak mıdır reform? W ve Q harflerini alfabeye dahil etmek midir? Devlet hâlâ Türkçe eğitimin altından kalkamazken Kürtçe özel okul açmak mıdır reform? Burada reform diye sunduğu tek şey var. Millet bilincini ortadan kaldıracak Andımız’ı yasaklamak.”
GÜL’Ü TEKRAR OKUYUN
Türkkan, Demirel’in Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün TBMM açılış konuşmasındaki değerlendirmelerini de aktardı: “ABD ile kapışmaya gerek duymayan ifadeleriyle AB’nin içinde kalmamız gerektiğini vurgulamasını önemsedi. Acemlerle, Ortadoğu ile işbirliği Türkiye’yi daha da geriye götüreceği yönünde görüş bildirdi. Gül’ün TBMM’deki konuşmasının bu bölümünün Türkiye’ye nefes aldırdığını ve herkesin o bölümü tekrar okumasını tavsiye etti. Gül’ün Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra tekrar Başbakanlığa dönüş sinyalleri vermesi ile ilgili olarak da ‘Mümkün görünüyor olabilir. Ama çalışır mı derseniz, çalışmaz. İnönü denedi başaramadı’ dedi.”
Cumhurbaşkanı ne demişti?
AB'DE TÜRKİYE'NİN YERİNİ PEKİŞTİRMELİYİZ
Cumhurbaşkanı Abdullah Meclis'te yaptığı konuşmada şunları söylemişti:
Meclis kürsüsünden yaptığım bütün konuşmalarımda Avrupa ülkeleriyle ve müttefiklerimizle olan ilişkilerimizin önemine değindim. Bu ilişkilerin sadece bir dış politika veya güvenlik ittifakı tercihi değil, aynı zamanda milletimizin tarihi tecrübesinin ışığında şekillenen stratejik yönelimi olduğunu ifade ettim. Bugün de hangi kritere göre bakarsanız bakın, ekonomik, siyasi, askeri ve insani ilişkilerimizin sıklet merkezini hala bu ülkeler oluşturmaktadır.
Kuşkusuz bu ilişkilerin en temel sütununu üyelik müzakerelerini sürdürdüğümüz AB ile münasebetlerimiz teşkil etmektedir.
Mevcut küresel ve bölgesel konjonktür ışığında, bir ayağını sağlam bir şekilde AB’de tutabilen bir Türkiye, hem kendisi için belirlediği büyük hedefleri gerçekleştirebilir, hem de AB ile birlikte, bölgesine, komşu halklara çok daha etkili bir destek sağlayabilir. AB sürecinin ülkemizin pek çok alandaki standartlarının yükseltilmesinde oynadığı rol de hepinizin malumudur.
Diğer taraftan, Euro bölgesinde yaşanan kriz, AB’nin daha esnek bir yapıya kavuşturulması gereğini ortaya çıkarmıştır. Bu yeniden yapılanma sürecini dikkatle takip etmeli, 5 yıl öncesinin değil, 5 yıl sonrasının Avrupa Birliği’ni düşünerek stratejilerimizi belirlemeliyiz. Yeniden yapılanan AB’de Türkiye’nin yerini pekiştirecek biçimde kendi politikalarımıza bugünden yön vermeliyiz.
Amerika Birleşik Devletleri ile ikili çerçevede siyasi, askeri, ekonomik ve bilimsel alanlardaki ilişkilerimizin önemi kadar, bölgesel konulardaki istişarelerimiz de önemlidir.
Öte yandan, NATO müttefiklerimizle ortak değerler temelinde yürütülen ilişkilerimiz, bugün de dayanışma ruhuyla sürdürülmektedir.
Bu bağlamda, Suriye’de kriz dolayısıyla, hava savunma sistemimize katkı sağlamak suretiyle Türkiye ile dayanışma sergileyen müttefiklerimiz, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya ve Hollanda hükümetlerine Türk halkı adına teşekkür ederim.