OluÅŸturulma Tarihi: Åžubat 18, 2004 00:00
Devrimden sonraki her seçimde olduğu gibi bu cuma günü yapılacak meclis seçimlerine de sert tartışmalar eşliğinde giren İran, 1979 devriminden bu yana Ortadoğu ve dünyanın gündemindeki yerini koruyor.Halen Meclis'teki en büyük siyasi parti reformcu İslami İran Katılım Cephesi ile Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'yi iktidara taşıyan 18 partili 23 Mayıs (2 Hordad) Cephesi'nin büyük bölümünün boykot kararı alması nedeniyle, siyasi tarihinin en kritik seçimine giren İran'da son 25 yıllık gelişmelerin hatırlanması, bugünkü seçimin yerine oturtulması açısından önem taşıyor. MUHALEFET ŞAHI DEVİRDİMuhammed Rıza Şah yönetimine karşı 1960'lı yılların ortasından itibaren yükselmeye başlayan dini ve dini olmayan muhalefet hareketleri, Ocak 1978'den Şubat 1979'a kadar süren 1 yıllık hızlı ve kanlı bir süreç sonucunda Şah'ı devirdi. Şah'ın 16 Ocak 1979'da İran'dan kaçması, 1 Şubat'ta Ayetullah Humeyni'nin sürgünde yaşadığı Fransa'dan İran'a dönmesinin ardından 11 Şubat'ta ordunun teslim olmasıyla devrim süreci tamamlandı ve İran'da 2 bin 500 yıldan eski olan şahlık dönemi sona erdi. Devrimden sonra 1981 yılının ilk aylarına kadar süren görece özgürlük dönemi, ''devrime büyük-küçük katkıda bulunmuş her görüşten onlarca siyasi parti ve hareketin rahatça faaliyet gösterdiği, İran siyasi yaşamında ne daha önce, ne de daha sonra bir daha görülebilen bir özgürlük ve serbest siyasi faaliyet dönemi'' olarak tarihe geçti. Ancak Halkın Mücahitleri örgütü başta olmak üzere, birçok solcu ve liberal hareketle başını Ayetullah Humeyni'nin çektiği İslamcı hareket arasında daha devrimden önce başlayan iktidar mücadelesi, 1981'in ilk aylarından başlayarak silahlı çatışmalara dönüştü. Devrimden sonra yapılan ilk cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak İran İslam Cumhureti'nin ilk cumhurbaşkanı olan Ebulhasan Beni Sadr'ın da Halkın Mücahitleri ile işbirliği yaptığı bu mücadele, 1980 eylülünde başlayan Irak savaşına rağmen tüm hızıyla sürdü. Devrimden sonra, 22 Haziran 1981'de dini liderliği üstlenen Ayetullah Humeyni, İslamcıların egemenliğindeki 1. meclisin önerisi üzerine Beni Sadr'ı cumhurbaşkanlığı görevinden aldı ve devrimin ilk dönemi bitti. Beni Sadr ve Halkın Mücahitlerinin lideri Mesud Recevi, İran Hava Kuvvetleri'ne ait bir uçakla Paris'e kaçtı. Elinde bulundurduğu devrim konseyi ve bakanlıklar aracılığıyla ve dini lider Ayetullah Humeyni'nin desteğiyle diğer bütün hareketleri yasadışı ilan eden iktidardaki İslamcı hareket, bundan sonra başlayan suikastlar ve iç savaş döneminden bütün muhalefeti tasfiye ederek çıktı. ABD ELÇİLİĞİNİN İŞGALİBu arada, başlarını İslamcı üniversite öğrencilerinin çektiği, devrimde aktif rol almış bir grup üniversite öğrencisi, 4 Kasım 1979'da ABD'nin Tahran Büyükelçiliği'ni basarak, içerideki asker-sivil 50 görevliyi rehin aldı. Kendilerine ''İmamın Yolundaki Öğrenciler'' adını veren eylemcilerin daha sonraki anlatımlarına göre sınırlı bir süre devam etmesi düşünülen bu hareket, İslamcı iktidarın ve Humeyni'nin yönlendirmesiyle 444 gün sürdü. Kimi yorumcuların ''ikinci devrim'' olarak nitelediği elçilik işgali, ABD ile ilişkilerin kesilmesi ve iki ülke arasında ondan sonraki dönemde uluslararası planda bir çatışma süreciyle sonuçlandı. Irak'la savaş sırasında İran'da iktidardaki Rafsancani hükümetinin ABD'de zamanın Başkanı Ronald Reagan yönetimiyle gizlice görüşmeler sürdürüp gizlice silah alması gibi, her iki ülkenin de halkından saklanan bazı geçici gizli yakınlaşmalara rağmen, ABD ile İran arasında elçilik işgalinin güçlendirdiği karşılıklı güvensizlik ve düşmanlığı giderme yönündeki bütün çabalar, şimdiye kadar başarısızlıkla sonuçlandı. IRAK SAVAŞIIrak'ın 22 Eylül 1979'da İran'a saldırmasıyla başlayan savaş ise 8 yıl sürdü. Devrimden yeni çıkan İran'ın ekonomi ve insan kaynaklarının büyük bölümünü tüketmesinin yanı sıra iç politikada İslamcı yönetime bütün muhalefeti bastırmak için bir bahane de sunan ve 1997 seçimlerinden sonra reformcu basının, belki de İran hükümeti tarafından bu yüzden bilerek bu kadar uzatıldığını ileri sürdüğü savaş, 18 Temmuz 1988'de İran'ın BM Güvenlik Konseyi'nin 598 sayılı ateşkes kararını kabul etmesinin ardından 20 Ağustos'ta başlayan ateşkesle sona erdi. İran ile Irak arasında bu ateşkes hala devam ediyor, ancak daha sonra müsteşarlık düzeyinde diplomatik ilişki kuran iki ülke arasında hala barış anlaşması imzalanmış değil. MONTAZERİ'NİN ÇIKIŞI VE BÖLÜNMEHumeyni'nin halefi ve devrimde İslamcı kanadın liderlerinden olan büyük ayetullah Hüseyin Ali Montazeri, devrimin 9. yıldönümüne denk gelen 11 Şubat 1989'da yaptığı bir konuşmada, hapishanedeki muhaliflerin kitleler halinde idam edilmesi de dahil muhalefete yönelik baskıları, basına uygulanan ağır sansürü, devrime bağlı kişilerin görevden uzaklaştırılmasını ve başka uygulamaları sert dille eleştirdi ve devrimin bazı alanlarda yenildiğini ve geri çekildiğini ileri sürdü. Ülkede şok etkisi yapan bu açıklamadan sonra Humeyni, Montazeri'yi halefliğinden azletti ve yerine yeni bir halef atamadı. İktidardan uzaklaştırılan, resmi dairelerdeki fotoğrafları indirilen, siyaset yapması ve dini dersler vermesi yasaklanan Montazeri, bundan sonraki yaşamının büyük bölümünü evinde göz hapsinde geçirdi ve ancak geçen yıl serbest bırakıldı. Bu arada, din adamları içinde devrimin başından beri var olan anlaşmazlıkların bölünmeyle sonuçlanması üzerine, devrim öncesinden beri faaliyette bulunan Tahran Militan Din Adamları Topluluğu'ndan (Came-ye Ruhaniyet-i Mübariz-CRM) Humeyni'nin de izniyle ayrılan radikal din adamları, 20 Mart 1988'de şimdiki Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi'nin başkanlığında Tahran Militan Dinadamları Birliği'ni (Mecme-yi Ruhaniyun-u Mübariz-MRM) kurdu. Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi, bu grubun kurucuları arasında yer aldı ve yürütme kurulu üyeliğini üstlendi. HUMEYNİ'NİN ÖLÜMÜ VE RADİKAL KANADIN TASFİYESİ4 Haziran 1989'da Humeyni'nin ölümünü üzerine dini liderliğe zamanın cumhurbaşkanı Ali Hamaney getirilirken, uzun dönemdir meclis başkanlığı yapan Ali Ekber Haşimi Rafsancani de cumhurbaşkanlığına seçildi. Humeyni'nin ölümü ve Rafsancani'nin iktidarı ele geçirmesiyle, artık sadece İslamcıların hayat bulabildiği İran siyasetinin radikal İslamcı akımı iktidardan uzaklaştırıldı. Tahran Militan Din Adamları Topluluğu (Came-ye Ruhaniyet-i Mübariz-CRM) ve etrafındaki örgütlerin oluşturduğu muhafazakar kanadın yeni Cumhurbaşkanı Rafsancani ile işbirliği içinde radikal kanadı tasfiye hareketi, başından beri muhafazakarların güç odağı olan Anayasayı Koruyucular Konseyi eliyle yürütüldü. Konsey 1992 meclis seçimlerinde, tıpkı bugünkü gibi, aralarında Meclis Başkanı Mehdi Kerrubi'nin de buluduğu birçok milletvekili de dahil reformcu milletvekili adaylarının neredeyse tamamının adaylığını reddetti. Radikaller, bu şartlarda girdiği seçimleri kaybetti ve siyaset sahnesinden tümüyle uzaklaştırıldı. İç savaş ve Irak'la savaş döneminin ''perde akasındaki güçlü adamı'' olarak öne çıkan Rafsancani'nin cumhurbaşkanlığı dönemi, savaşın yıktığı ekonominin düzeltilmesi çabaları nedeniyle ''onarım'' (sazendegi) dönemi olarak anılır oldu. Rafsancani'nin özellikle 1993'de başlayan 2. cumhurbaşkanlığı döneminde İran dış dünyaya açılmaya başlarken, toplumsal hayatta devrimin başından beri yürürlükte olan kısıtlama ve yasaklarda ise göreli bir azalmayla serbestleşme dönemi başladı. RADİKALLERİN REFORMCULAR OLARAK GERİ DÖNÜŞÜİktidardan uzak olduğu dönmede görüşlerinde büyük değişiklikler geçiren ve şimdi artık ''reformcular'' olarak anılan aynı grup, 1997 cumhurbaşkanlığı seçimlerini önde gelen üyelerinden Muhammed Hatemi'nin kazanmasıyla siyaset sahnesine muzaffer bir dönüş yaptı. 2000 meclis seçimlerinde de büyük bir zafer kazanarak 8 yıl önce kitlesel olarak tasfiye edildiği mecliste yüzde 70'e varan bir çoğunluk kazanan reformcuların başarısı, 2001'de Hatemi'nin ikinci kez cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasıyla sürdü.Ancak tıpkı 1992'de olduğu gibi, muhafazakar Anayasayı KoruyucularKonseyi'nin milletvekili adaylarını kitlesel olarak veto ederek seçimlere girmesini engellemesi nedeniyle, eski radikal, yeni reformcu kanat, yine aynı akıbetle, yani siyaset sahnesinden tümüyle tasfiye olma tehlikesiyle karşı karşıya.REFORM DÖNEMİİran'da 1997 cumhurbaşkanlığı seçimini reformcu partilerin oluşturduğu ''23 Mayıs'' (2 Hordad) koalisyonunun adayı eski Kültür Bakanı Muhammed Hatemi'nin kazanmasıyla ''reform dönemi'' başladı.Amaçlarını ''devrim sonrası iç savaş ve Irak'la 8 yıl süren savaşın geciktirdiği devrimin vaatlerinin yerine getirilmesi'' olarak açıklayan reformcu hareket, programını yönetimde halk oyunun belirleyiciliği, halkın anayasada var olan özgürlüklerini anayasa çerçevesinde sınırsız kullanması, düşünce ve ifade özgürlüğü, hukukun üstünlüğü, sivil toplum ve atanmış kurullara karşı seçilmiş kurumlarınüstünlüğü gibi ilkelerle tanımladı. SEÇİMLERDE BÜYÜK, UYGULAMADA KÜÇÜK BAŞARIReformcular, 1997'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından, 26 Şubat 1999'da devrimden sonra ilk kez yapılan yerel seçimleri, 2000'deyapılan 6. meclis seçimlerini ve 2001'de yapılan 8. cumhurbaşkanlığı seçimlerini de tekrar kazanarak, İran İslam Cumhuriyeti'nin hiçbir döneminde görülmeyen büyük halk desteği ve
seçim baÅŸarılarının sahibi oldu. Ancak reformcuların ilkelerinden, ''atanmış kurullara karşı seçilmiÅŸ kurumların üstünlüğü'' ilkesinde gizlenen gerilimin ifadesi olarak, reformcu hareketin programını yerine getirmek için mecliste yasalar çıkarma yönündeki bütün faaliyeti, atanmış kurumların başında gelen muhafazakar Anayasayı Koruyucular Konseyi'nin (AKK) vetolarıyla baÅŸarısızlığa uÄŸradı. İfade özgürlüğünün en büyük ifadesi olarak ortaya çıkan yeni reformcu basın, cesur yayın politikasıyla söylenemeyenleri yazdı, sorulamayan soruları sordu ve ülke içindeki demokratikleÅŸmeye büyük katkıda bulundu. Ülke içinde ve dışında muhaliflerin devlet kurumları eliyle öldürülmesi, tamamı dini lider Ayetullah Ali Hamaney'in atadığı kiÅŸilerce yönetilen ve ekonominin yüzde 70'ini elinde tutan vakıflarladevlet ÅŸirketlerindeki yolsuzluklar, Irak savaşının niye o kadar uzun sürdüğü, o zamana kadar sorulması düşünülemeyecek, ama reformcu basının cesurca sorguladığı ve yanıtlarını verdiÄŸi sorulardan sadece birkaçıydı. 200'den fazla gazete ve dergileri kapatılan reformcular kapanan her gazetenin yerine yenisini açsalar da, onlarca gazetecinin hapsedilmesi, bir o kadar gazeteciye de basında çalışma yasağı getirilmesi nedeniyle, reformcu basın artık çok cılız, kısıtlı ve basılı yayın yerine internet gazeteciliÄŸine yönelmiÅŸ durumda. DIÅž POLÄ°TÄ°KAReformcu Ä°ran yönetimi, en büyük baÅŸarısını Muhammed Hatemi'nin uygarlıklar arası diyalog ve gerginlikleri azaltma politikası ile dış iliÅŸkiler alanında kazandı. ABD ile iliÅŸkilerde yeni bir dönem açma giriÅŸimleri büyük oranda sonuçsuz kalsa da Türkiye dahil, komÅŸu ülkeler ve Arap ülkeleri ile AB üyeleri ve diÄŸer Avrupa ülkeleriyle iliÅŸkilerde büyük bir yumuÅŸama ve iliÅŸkilerde iyileÅŸme oldu. BÃœYÃœK ÖĞRENCÄ° GÖSTERÄ°LERÄ° VE SOKAK ÇATIÅžMALARIReform ve ifade özgürlüğü giriÅŸimlerine karşı ilk günden engellemeye giriÅŸen muhafazakarlar, Hatemi'nin deyimiyle ''her 8 günde bir siyasi kriz çıkararak'' kesintisiz bir karşı saldırı yürüttüler. Reform hareketinin önemli bir parçası olan öğrenci hareketinin bu saldırıları göğüsleme ve protesto çabaları, 1999'da Ä°ran Ä°slam Cumhuriyeti'nin gördüğü en büyük sokak çatışmaları ve fiili siyasi krizle sonuçlandı. Reformcuların en önemli yayın organlarından ''Selam'' gazetesinin kapatılmasını protesto eden Tahran Ãœniversitesi öğrencilerine muhafazakarların kontrolündeki militanların ve polisin 8 Temmuz 1999'da öğrenci yurdunu basarak karşılık vermesiyle baÅŸlayan çatışmalar, ertesi gün Tahran Ãœniversitesi kampusu ile sokaklara taÅŸtı ve 13 Temmuz'a kadar sürdü. Hepsi muhafazakarların kontrolündeki Devrim Muhafızları, onlara baÄŸlı milis gücü Besiç (gönüllüler) ve polislerin yanı sıra aşırı muhafazakar militan gruplar, gösterileri sert bir ÅŸekilde bastırdı, resmi rakamlara göre 1, öğrencilerin iddialarına göre onlarca kiÅŸi öldü, binlerce öğrenci gözaltına alındı. Öğrenci gösterilerinin çıkardığı kriz, reform hareketinin daha mecliste bile çoÄŸunluk saÄŸlamadan yaÅŸadığı en büyük krizdi ve reformcuların kriz sırasındaki korkak ve öğrencileri yalnız bırakan tutumu, sonraki yıllarda öğrenci hareketinin ve halkın giderek reformculardan soÄŸuması ve uzaklaÅŸmasıyla sonuçlandı. KURUMSAL DÃœZEYDE BAÅžARISIZLIKCumhurbaÅŸkanlığından sonra meclisi ve belediyeleri de ele geçiren reform hareketi, bütün samimiyetine ve çabalarına raÄŸmen, rejimin kurumsal yapısında hiçbir deÄŸiÅŸiklik yapamadı. Muhafazakarların ve dini liderin titizlikle koruduÄŸu AKK'nin yapısında deÄŸiÅŸiklik yapma konusundaki tek giriÅŸim, konseyin Yargı Erki BaÅŸkanı'nın önerisiyle meclis tarafından seçilen sivil üyelerini deÄŸiÅŸtirmek yönünde oldu. Reformcuların kontrolündeki meclis, 2001 yazında, görev süresi dolan sivil üyelerin yerine Yargı Erki BaÅŸkanı'nın önerdiÄŸi aşırı muhafazakar bazı kiÅŸileri konsey üyeliÄŸine seçmedi, yeni ve ''daha az muhafazakar'' adaylar gösterilmesini istedi. Çıkan tartışmalara müdahale eden AKK, o sırada ikinci kez cumhurbaÅŸkanlığına seçilmiÅŸ olan Muhammed Hatemi'nin mecliste yapılacak yemin törenine katılmayarak, göreve baÅŸlamasını engelleme tehdidinde bulununca, reformcular geri adım attı ve rejimin kurumsal yapısında deÄŸiÅŸiklik yapma yönündeki ilk giriÅŸimleri baÅŸarısızlığa uÄŸradı. Meclisin reformcu basını susturma kampanyasını engellemek için basın kanununda deÄŸiÅŸiklik yapma giriÅŸimini ise bizzat dini lider Ayetullah Hamaney, 6 AÄŸustos 2000'de meclise gönderdiÄŸi mektupla, bu giriÅŸimden vazgeçilmesini emrederek bitirdi. ''Ä°KÄ° REFORM YASASI'' GÄ°RİŞİMÄ°Reformcu meclisin ''iki reform yasası'' diye bilinen giriÅŸiminde ise, önce AKK'nin seçimlere katılan adayları denetleme ve reddetme yetkisini almak için seçim kanununda yaptığı deÄŸiÅŸiklik Nisan 1993'te,ardından da anayasada deÄŸiÅŸiklik yaparak cumhurbaÅŸkanının yetkilerini artırma giriÅŸimi 9 Mayıs 2003'te yine AKK tarafından reddedildi. Â
button