Güncelleme Tarihi:
Sanayi kentinde bile iş bulamıyorlar
Türkiye'de bazen gerçeğin kendisine ulaşmak zor. Resmi istatistikler, işsizlik oranının yüzde 10.3'lere çıktığını, hatta aştığını gösterirken, bir yanda da sanayici ve işadamları, kaliteli eleman yokluğundan şikayet ediyorlar. Sonuçta, nitelikli "ara eleman" açığı kapatılamıyor.
Üniversite kapılarında her yıl yığılan milyonlarca öğrenciden birkaç yüz bini kapıdan giriş yapma fırsatını yakalasa da, çıkışta "diplomalı işsiz" olmayacağını kimse garanti edemiyor. Öğrenci Seçme Sınavı "ÖSS kabusu"nu yaşamayanlar bilmez. 3 saatlik bir sınav sonunda bir gencin tüm yaşamının kararma ihtimaline karşı eller kollar bağlı kalıyor.
Oysa, batılı ülkeler hem işsizliğe karşı hem de insanın doğru planlanmasına uygun stratejilerini daha başından ortaya koymuşlar ve "mesleki eğitim"in sihirli formülüne uymuşlar. Bu ülkelerde "yüzde 35 düz lise - yüzde 65 meslek okulu" olan formül, bizde tersine işlemiş, yıllar içinde genel liselilerin oranı yüzde 68'lere kadar tırmanmış.
Osmanlı'nın "ahilik ve loncalık" sisteminden esinlenen Almanlar, mesleki eğitimi gözbebeği yapmış, bizim 1300'lü yılarda uygulamaya başladığımız sistemi 1800'lü yıllardan itibaren çağdaş bir yörüngeye oturtmuşlar, sanayi devrimini de böyle yaşamışlar. Bizde ise "yaz - boz" kanunları, işine geldiği gibi uygulanan kararlar ve yönetmelikler yüzünden yetki - sorumluluk tartışmalarıyla sürekli "ikinci sınıf" muameleye tabi tutuldukları iddiasındaki mesleki okul mezunları, hiçbir zaman hallerinden memnun olamadı. İşe girip yükselseler de üniversite mezunlarına göre kapıların kapalı olduğunu düşünüyorlar. Bu yüzden gözleri hep üniversiteye dönük oluyor. Okulunu bitirir bitirmez ya ÖSS ile 4 yıllık bazı fakültelere girme olanağı ya da iki yıllık yüksek okullara dikey geçişlerle fırsat yaratılsa da, bunu da beğenmiyorlar. Meslek lisesinde okusalar da, gerçekten meslek edindiklerine inanmıyorlar. Çünkü, özel örnekler dışında, meslek verilemediği kanısı çok yaygın bu okullarda.
YÖK Yasası tartışmalarının sadece İmam - Hatip liselerine endekslenmesi yanlış. Cumhuriyet tarihiyle yaşıt mesleki eğitimin sorunlarını göz ardı etmek, aysbergin altını görememek oluyor. Hem öğrenciler, hem öğretmenler ve hem de sanayicilerin çok dert yandığı mesleki eğitim, bir "kapalı kutu" gibi önümüzde duruyor. Kapak açılınca dertler, sıkıntılar ve karmaşa yaşanıyor.
Bu dizi - araştırmada, mesleksizleşen meslek okullarının kapısını aralıyoruz. Meslek liseleri yanında sanayi kesimiyle iyi işbirliği kuran örnek meslek yüksek okullarına da yer veriyoruz. Öğrenciler, mezunlar, öğretmenler ve sanayicilerle görüştük.
Sonuçları değerlendirmede herkese görev düşüyor. İletişimsizlik, koordinasyonsuzluk at başı gidiyor. Tek tek dinlediğimizde Nasreddin Hoca misali, "herkes haklı" görünse de, tümüyle fotoğrafa bakıldığında verimsizlik, kalite düşüklüğü ve "bana necilik" hâkim oluyor.
Bir yanda işsizlik, bir yanda nitelikli eleman sıkıntısı çeken sanayiciler var. Sanayici, kaliteli ürün için kaliteli, vasıflı ve iyi yetişmiş ara eleman arıyor. Başvuracağı kaynak, adının başında "endüstri" sözcüğü olan meslek liseleri. Ancak, bu okullardan mezun olanları sanayiciler, hem donanım hem de çarkı döndürecek nitelikte bulmuyor ve tercih etmiyor.
Önce sözü bir sanayiciye verelim: "Burası bir sanayi kenti. Şayet, 30 bin talebe varsa ve sanayiciler, bu talebeleri tercih etmiyorsa bizim eğitim sisteminde çok büyük sorun var demektir. 17 – 18 yaşındaki bir gence yaşamda ne ekerseniz, sonra onu biçersiniz. Üniversite mezunu olmanın anlamı yoksa ve yine de gençler, buraya yöneliyorsa mesleki eğitim görmenin de anlamı yoktur. Sanayiciler, endüstri meslek lisesi mezunlarına çok büyük ihtiyaç duyuyorlar ama bu okullardan gelenlerde de aradıklarını bulamıyorlar. Çünkü, buralarda okuyanlar, cazibeli görmedikleri mesleğe yönelmek yerine üniversiteyi istiyorlar."
Kocaeli Sanayi Odası Başkanı Yılmaz Kanbak, böyle diyor ve meslek eğitimi için "maskeli eğitim" deyimini kullanıyor. Bu işi tam anlamıyla yapan, sanayi ile entegre okulları konu dışı tutarken, işin özünde mesleki ve teknik eğitimin "sözde ve göstermelik" kaldığını düşünüyor.
Kanbak, meslek liselerinden tam verim almak için çok sözü edilen ancak bir türlü uygulanamayan "okul - sanayi" işbirliğinin Avrupa ülkeleri normlarında gerçekleşmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Meslek liselerinden mezun olurken, gözünü fabrikaya değil de üniversiteye girmeye çeviren gençler ise farklı bir gözlükle bakıyorlar.
"Bizim okullarda okumak hem iyi hem değil. Belki, iş bulmak fazla sorun olmuyor ama çalışmaya başladığınız anda eşitsizlik başlıyor. Adımız "ara eleman" olsa da, çıraklık, getir - götür işleri yaptırıyorlar. Aldığımız eğitimi beğenmiyorlar. Bu yüzden üniversiteye girmek istiyoruz. Bu sınır kapısını geçmeden bir şey olmuyor. Hoş, geçseniz de bir şey olmuyor ama imaj sorununu çözüyorsunuz."
Bu sözleri söyleyen Fatma Gümüş ile Merve Reka, Kocaeli Endüstri Meslek Lisesi Bilgisayar Bölümü'nü yeni bitirmiş, üniversite sınavına girmişler. İki yıllık meslek yüksek okuluna, sınavı kazanamazlarsa gideceklerini ifade ediyorlar. Çünkü, gençler ilerleme şansı göremiyorlar.
400 milyonluk tekliften gururlu!
Kale Kilit'ten ve Mercedes'ten ayda 400 milyon liraya iş teklifi aldığını gururla belirten İhsan Türün, İstanbul Bağcılar'daki Abdurrahman ve Nermin Bilimli Endüstri Meslek Lisesi'nin tesviye bölümünden yeni mezun olmuş.
"Üniversite sınavına girdim. Kazanamazsam, devlet kesiminde çalışmak istiyorum. Özel sektörde hem beğenmiyorlar hem de çok çalıştırıyorlar. Sürekli işçi kalmak işime gelmez. Başbakan Tayyip Bey, bizi anlıyor. Onun için katsayıyı eşitlemek istiyor."
Doğalgaz tesisatçılığında okuyan Mustafa Bulut, inşaat bölümünde okuyan Ramazan Erel de arkadaşları gibi düşünüyor. Daha çok ailelerinin isteğiyle girmişler okullarına. Meslek öğrenmek onları kurtarmıyor. Fazla ilgi duymadıkları da hissediliyor.
Öğretmenlere bunun nedenlerini sorduğumuzda, meslek eğitiminin zorluğunun da burada başladığını anlatıyorlar. Yıllardır, aynı çelişkiler yaşanıyor. Sanayileşmede hangi sektörlere hangi alanlarda ve hangi niteliklerde eleman planlaması yapılmadığı için gençler, el yordamıyla gelecek tayinine çalışıyor. Bilgisayar sektöründe firmalar yazılımcı arıyor, meslek liseleriyle bu anlamda koordinasyon olmadığı için sadece iyi bilgisayar kullanmayı öğrenenler yetiştiriliyor. Tesviye, kimya, motor, inşaat gibi öteki alanlarda da aynı sorunlar yaşanıyor. Bunu gören öğrenciler de, üniversiteye girmeyi kurtuluş sayıyorlar.
Sanayi kesiminin önemli firmalarından çoğu, "ara eleman" açıklarını kapatmak için birkaç sınav ve deneyden geçirerek meslek lisesi öğrencilerini alıyorlar. Alsalar da, belli bir süre fabrikada yine özel eğitim vermek zorunda kalıyorlar.