Güncelleme Tarihi:
Askeri diktatörlerin yasaklanmasına rağmen Pire Limanı'nın karanlık köşelerindeki sisli tavernalarda çalınan, buzukilerin yarattığı bir efsane... İspanyollar'ın Flamencosu ya da Amerikan Blues'u gibi Yunan Blues'u... Bir zamanlar, Yunanistan'da horlanan, yasaklanan Rebetika müziği, bugün Atina'nın en lüks ve popüler tavernalarında çalınıyor...
Zaman tünelinde yolculuk
Palea Markiza, Atina'nın en popüler Rebetika tavernalarından biri... Her gece bu ilginç tavernaya gelenler sanki zaman tüneline de dalıyorlar. Palea Parkiza'ya girer girmez kendinizi 1900'lerin İstanbul meyhanelerinde ya da İzmir'in Rum tavernalarında hissediyorsunuz...
Kapıdan girince ilk göze çarpan 1800'lerin sonunda çekilmiş bir İstanbul fotoğrafı. Palea Markiza Osmanlı döneminden kalan bir Kervansaray. Salon öylesine renkli ki insan nereye bakacağını şaşırıyor... Duvarlarda ünlü rebetikacuların dev posterleri... Dev antik aynalar... Özenle seçilmiş eski tablolar...
Bir duvar boydan boya bir halıyla kaplı... Üzerinde aşk ve müzik tanrıları dans ediyor. Han odalarının altında, eski Rebetika tavernalarında görülmeyen ancak artık gece kulüplerinin ayrılmaz bir parçası haline gelen özenle dekore edilmiş bir bar...
Ortada ise renkli lambalarla aydınlatılmış bir sahne. Ve küçük tahta bir pist. Sahnenin arkasındaki duvarda asılı olan kocaman renkli halının üzerinde bir rembet zembetiko yapıyor. Etrafını saranlar coşkuyla el çırpıyor.
Gece yarısına doğru buzuki, bağlama, tumbeleklerini alan rebetikacular, sahnedeki tahta sandalyelerine kuruluyorlar... Ve muhteşem müzik kanun taksimiyle başlıyor.
Ve bir anda salonda Boğaz kokmaya Ege meltemleri esmeye başlıyor...
Rembetika'nın kökü İstanbul ve Ege. 1912'deki büyük müdahalede göç eden 1.5 milyon Anadolulu Rum Yunanistan'a gelmiş...
Rembetika hüzünlü gazel anlamına geliyor. Rembetler de Türk halk ozanları gibi buzikilerini alıp yüreklerinin derinliklerindeki hüznü acıyı ve ihtirası müziğe aktarıyorlar...
Tekkeler ve aman kahveleri
Rebetika şarkılarında hep bir türlü kavuşulamayan sevgililer, yakıcı tutkular, demir parmaklıkların ardında yaşayan ızdırap dolu yıllar ve esrar partileri anlatılıyor...
Rebetika, büyük göçten sonra, esrar içilen ve tekke denilen (Yunanca da tekkedes deniyor) ve çoğunlukla liman çevrelerinde bulunan fakir göçmenlerin buluştuğu, serserilerin de uğrak yeri olan kahvelerde çalınıp söylenirmiş. Yunanistan'da bu kahvelere ‘‘Aman aman kahveleri’’ adı verilirmiş... Türk halk ozanlarının buluştukları semt kahvelerini hatırlatırmış... Rembetis adı verilen müzisyenler bu kahvelerde buluşup acıklı şarkılar söylerlermiş...
Rebetika bestekarları serseri bir hayat yaşarmış ve yasak olduğu halde çoğu esrar içermiş. 1930'ların ortasında bütün Yunanistan'ı saran rebetikanun devleri Vamvakaris ve Artemis'in müziği hala kulaklarda yankılanıyor. Ama ilginçtir yıllarca milyonlarca plağı, kaseti satılan, son yıllarda da eski plaklardan CD'ler yapılan Vamvakaris gibi gibi rembetlerin çoğunun hayatı büyük trajedi. Armetis soğuk bir kış sabahı her gece çaldığı Pire'deki Serafim'in tekkesinin kapısında ölü olarak bulunmuş. Çok sevdiği buzukisine sıkı sıkıya sarılıymış. Aşırı dozda morfin 29 yaşında zirveyden yok etmiş Artemis'i...
Rebetika müziğinin bir başka devi Andreas Papandreu'nun hayran olduğu Sotiria Bellou, 76 yaşında kansere yenildiği zaman, geride esrar dumanları altında ve hapishane parmaklıkları arkasında geçen çalkantılı yıllar bırakmış... Ve milyonlarca kaseti satılan Bellou son yıllarında sokaklarda kasetlerini satarak hayatını kazanmaya çalışırmış...
Bellou'nun yanık sesiyle tutku dünyasına da dalabilirsiniz:
‘‘Geceler uykusuz ve ümitsiz geçiyor’’
Yapayalnız sokaklarda dolaşıyorum...
Hüzün kaplıyor yüreğimi...
Pencerenin altında bekliyor, bekliyorum.''
Askeri darbeler ve Rebetika
1930'ların ortasında askeri diktatör Metaxa esrarı yasaklamış ve ‘‘Duman altı’’ kahveleri kapatmış...
İç savaş yıllarında Rebetika komünistlerin müziği olmuş... Alman işgali sırasında ise rembetler işgale karşı şarkılar yazmışlar. 1950'lerden başlayarak 1967'deki askeri cunta dönemine kadar Rebetika fırtınası esmiş Yunanistan'da... Ama artık aman kahvelerinde değil lüks gece kulüplerinde çalınıp söylenmeye başlanmış Rebetika... Müziğin nağmeleriyle coşup yüzlerce tabağın kırıldığı, şarkıcıların ayaklarına viski şişelerinin boca edildiği gece kulüpleri Rebetika'yu yıllırca hakir gören burjuva sınıfının uğrak yeri olmuş...
Yunanistan'ın yetiştirdiği en büyük kompozitörler olarak anılan Hacıtakis ve Teodorakis'in 1960'ların ortasında Rebetika'dan esintilerle yaptıkları müzik Yunanistan'da hem yeni bir dönem açmış hem de fırtınalar yaratmış...
1967'de askeri cuntacılar iktidara gelir gelmez ise yine Rembetika kulüpleri kapatılmış... Tabak kırma modası yasaklanmış.
Bugün artık Palea Markiza'da esrar içilmiyor... Sahnede tabaklar kırılmıyor. Çok şey değişmiş. Tabakların yerini rembetlerin başına serpilen sepet sepet gül ve karanfil yaprakları almış.
Rebetika tavernalarında değişmeyen tek şey müzik ve dans...
Bu dünya, hüznün, acının ve ihtirasın dünyası...
Buzukinin tellerinden çıkan nağmeler bağlamaya karışıp Palea Markiza'nın duvarlarında yankılanıyor... Uzun boylu, esmer, yapılı adam bir anda piste fırlıyor. Ceketini bir kenara atıp kollarını havaya kaldırıyor. Kendinden geçercesine dönmeye başlıyor... Dönüyor, bir daha, bir daha dönüyor... Zaman zaman sıçrıyor, hızla tokatladığı topuklarından çıkan tok ses Buzukinin nağmelerine karışıyor... Müzik alçalıp yükseldikçe dans eden adam adeta salonu dolduran kalabalıktan arınıyor, kendi iç dünyasına dalıyor... Bu dünya, hüznün, acının, ihtirasın dünyası... Bu dünya,
Rebetika dünyası...
Rebetika, sefaletin, acının hüznün müziği...
REBETİKA OYUNLARI
Zembekiko'yu erkekler tek başlarına oynuyorlar. Güneş batımından önce kesinlikle Zembekiko yapılmıyor. Hassapiko yani kasap havası da Türkçe kökenli. Osmanlı döneminde İstanbul'daki kasapların büyük bölümü Arnavutluk'tan gelen Rumlarmış. Çiftetelli de Türkçe bir kelime. Yine bildiğimiz çiftetelli dansı... İki telli bir kemanla çalınan bir müzikle yapılan dans olduğu için çiftetelli denmiş. Kadınlar oynuyor ve dünyaca meşhur olan göbek dansıyla hemen hemen aynı.
REBETİKA ÇALGILARI
Rebetika buziki ve bağlamayla (Yunancası bağlamas) çalınıyor. Daha sonraki yıllarda gitar da eklenmiş... Modern Rebetika kulüplerinde 9-10 müzisyen sahnede sandalyelerde yerlerini alıyorlar... Grubun as solisti her zaman davudi, yanık sesli bir erkek oluyor. Klasik Rebetika buzuki taksimiyle başlıyor sonra bağlama müziği renklendiriyor. Üç temel Rebetika dansı var: Zembekiko, hassapiko ve çiftetelli... Zembekiko'nun kökeni tam olarak bilinmiyor ama İyonyalılardan alındığı düşünülüyor. Zembekiko, Zeus ve Bekos sözcüklerinin birleşmesinden doğuyor.