Ramazan bir özgürlük okuludur

Güncelleme Tarihi:

Ramazan bir özgürlük okuludur
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 2011 00:00

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’den Hürriyet’e özel ramazan söyleşisi: Hz. Peygamberimizin en büyük mucizesi yeryüzünün Bedevi toplumundan medeni bir toplum inşa etmesidir.

Haberin Devamı

BAŞLARKEN

“YAZ sonunda yağıp yeryüzünü tozlardan temizleyen yağmur (Er-Ramza); bir yılın ‘tozunu toprağını’ bedenlerinizden alacak. Taşlar güneş ışınlarından kızıp ‘ayaklarınız basmaz’ olacak (Er-Ramaz); tüm hastalık yapıcılar kaybolacak.”
“Bulutlar yaşlı kalabalıklar gibi/Sanki yağmurun yağacağı anı bekliyor” (Furuğ Ferruhzad) dizesinin anımsattığı olsun öyleyse ‘Ramazanın kökü’ olduğuna inanılan ‘Er-Ramza’ ve ‘Er- Ramaz’ sözcükleri. Ve belki de şu demektir Müslümanlar için ramazan: Günahlardan yağmurla temizlenme, günahların sıcakla yok olması için bir sabırsız bekleyiş.
Ki bekleyiş bugün sona erer; ay başlamıştır. Biz de bir ay boyunca kendi kişisel yağmurunuzun ve taşları kızdıracak güneşinizin eşlik edicisi olacağız. Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in yol açıcılığı ve başkanlığının katkılarıyla bu yıl da farklı bir ramazan sayfası hazırlayacağız.
Saygılarımızla...

Haberin Devamı

Her Evden Bir Fitre Bir İftar Afrika’ya

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Türk Diyanet Vakfı’yla ortaklaşa başlattığı “Her Evden Bir Fitre Bir İftar Afrika’ya” adlı kampanyaya arzu edenler tüm operatörler üzerinden katılabilecek. AFRIKA yazıp 5601’e gönderilecek olan SMS’ler 5 TL karşılığında olacak, 3 SMS gönderildiğinde bir fitre bir iftar parası verilmiş olacak.

HÜRRİYET’in ramazan sayfaları bu yıl Diyanet İşleri Başkanlığı’nın katkılarıyla hazırlanıyor. Ve ramazanın ilk gününün konuğu da başkanlığının ilk ramazanını yaşayan Prof. Dr. Mehmet Görmez. Görmez’le yarın da devam edecek söyleşimizin ilk gününü, Kuran’ı Kerim, Hz. Muhammed’in yaşamı ve ramazanın anlamına ayırdık.
? Kuran’ı Kerim’in mesajı ve Hz. Muhammed’in hayatı bağlamında ramazanı nasıl tanımlıyorsunuz?
- Ramazan her yıl bütün müminleri irade eğitimine tabi tutan bir özgürlük okuludur. Oldukça zengin bir programı, müfredatı olan bir okuldur. Her türlü gafletten sıyrılmayı sağlayan imsakıyla, sahuruyla, her biri bir gök sofrası. İftarıyla, gönül dünyamızı rahatlatan, teravihiyle bir Cebrail Peygamber geleneği olan mukabelesiyle, bize Kuran’ı getiren bin aydan hayırlı Kadir Gecesi’yle, varlığımızın sadakası olan fitresiyle, kendimiz üzerinde tefekkür etmemizi sağlayan itikâfıyla ve nihayet inancı, ibadeti tarihi bir sevinç atmosferinde buluşturan bayramıyla gerçekten her yıl bizi yenileyen, arındıran, yücelten bir okul, aynı inançla, aynı yüce duygularla bizi birbirimize bağlayan, fakiriyle, zenginiyle, yaşlısıyla, genciyle aramızdaki bağları güçlendiren bir okul.
? “Özgürlük okulu” tanımınız bağlamında “Müslüman-ramazan” ilişkisi...
- Ahlak filozofları hürriyeti, özgürlüğü üç kısma ayırırlar; cismanî ve bedenî hürriyet, siyasi ve medenî hürriyet, ahlakî ve vicdani hürriyet. Birincisi hürriyetin en basit şeklidir. Bedenimizi, organlarımızı herhangi bir engel ve sınırlama ile karşılaşmadan kullanma hürriyetidir. Doğuştan ve sonradan sahip olduğumuz hakları özgürce kullanmamıza da siyasi ve medenî hürriyet denilmiştir. Ahlakî ve vicdanî hürriyet ise basit arzularımızın boyunduruğundan kurtulmak, geçici menfaatlerimizin esiri olmamak, aşırı tutkularımızın kölesi olmayı reddetmektir. İşte ramazan ve oruç ibadetinin asıl gayesi her müminin iradesini özgürleştirerek hürriyetin bu çeşidini yaşatmaktır.
? Peki, Hz. Muhammed’in hayatını hangi anlayışla “okumalı, düşünmeli ve anlamlandırmalı” bir Müslümlan?
- Sevgili Peygamberimiz Muhammed İkbal’in ifadesiyle eski dünya ile yeni dünyanın ortasında bir yerde durur. O getirdiği mesajın kaynağı itibariyle eski dünyaya ait olabilir ancak getirdiği mesajın ruhu bakımından gelecek dünyaya aittir. Öncelikle onun hayatını bu anlayışla okumak gerekir. Onun bu çağa dönük yüzünü tespit ederek okumak önemlidir. Onun örnekliğini mucizelerle donatılmış tılsımlı yollarda değil, hayatın tabii akışı içinde okumak ve anlamak esastır. Onun en büyük mucizesi yeryüzünün bedevi toplumundan medenî bir toplum inşa etmesidir. Yesrib köyünü Medine’ye, Medine’de bir medeniyet inşa etmesidir.
? Bu yıl ramazan ayı kapsamında başkanlığınız “komşuluk” temalı iki önemli kampanya başlattı.
- Modern yaşam biçimleri, hızlı kentleşme, göç dalgaları, nüfus yoğunluğunun artması, ölçüsüz maddileşme eğilimleri, güç tutkusu, bencillik, bireycilik, gündelik hayatın her alanında olduğu gibi komşuluk ilişkilerinde de derin sarsıntılara yol açmıştır. Modern çağın modern şehirlerinin, metropollerin yeni bir komşuluk aşısına ihtiyacı olduğunu düşündük. Her ramazan bir temayı öne çıkaran Diyanet İşleri Başkanlığımız bu yıl komşuluk konusunu işlemeye karar verdi. Amacımız vaaz ve nasihatlerle teorik bir komşuluk edebiyatı yapmak değildir. Pratik, uygulamalı bir seferberlik başlatmaktır. İftar sofralarımızı sahur çorbalarımızı yeniden komşularımızla paylaşmaya çağrıda bulunmaktır. Bugün artık komşuluk konsepti değişmiştir. Yeni bir komşuluk kuramına ihtiyaç var. Peygamberimiz ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir’ buyurur. Tok yatmamıza engel komşumuz değişmiştir. Artık Afrika’daki açlar da komşumuz olmuştur. Tokluk, açlık kavramları değişti; sevgi açlığı, şefkat açlığı, ilgi açlığı da giderilmeyi, paylaşılmayı gerektiriyor.
? Kampanyanız kapsamında Afrika’yı da hedef alan bir yardım seferberliğiniz var? Üstelik şatafatlı iftar sofralarına dikkat çekerek duyurdunuz bu seferberliğinizi. Bu konuda da bir şeyler söylemek ister misiniz?
- Türkiye’de yakın komşularımız için bir seferberlik başlatmışken, ramazanın manevi atmosferine girerken, hem de aç insanların hali ile hemhal olmayı öğreten oruç ibadetini yaşarken Afrika’da binlerce, hatta milyonlarca çocuğun açlık sebebiyle ölümlere mahkûm edildiği bir dünyada buna bigâne kalamazdık. En azından her evden bir fitre bir iftariye parasını Afrika’ya göndermek için çağrıda bulunduk. İlan ettiğimiz andan itibaren halkımızın gösterdiği ilgi bütün insanlık adına ümit verici olmuştur. Bütün operatörlerden Afrika yazıp 5601’e üç mesaj gönderildiğinde bir fitre bir iftar gönderilmiş olacaktır. Şahsen katılacağım bütün iftarlarda bu kampanyamızı dile getirmeye çalışacağım. Davetlere bu şartla katılacağımı beyan ettim.

Haberin Devamı

Görmez’in odasındaki masanın sırrı

DİYANET İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in makam odasında dikkaç çekici bir masa da bulunuyor. Görmez’i, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın koleksiyonundan çıkıp makamına getirttiği bu masa II. Abdülhamit’in imzasını taşıyor. II. Abdülhamit, marangozluğunun en seçkin örneklerinden biri olan bu masayı dönemin Şeyhülislamlık makamı için yapar. Masa Cumhuriyet’in kurulmasının hemen ardından Ankara’ya gelir. 4 Nisan 1924’te kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ilk başkanı Mehmet Rıfat Börekçi’nin makam masası olur. Masa, 1987 yılında Diyanet’in 14. başkanı olan Prof. Dr. Mustafa Sait Yazıcıoğlu tarafından da kullanılır. Şimdi II. Abdülhamit tarafından yapılan ve Diyanet İşleri Başkanlığı tarihinin en önemli kararlarının alındığı masa Görmez’in odasında sergileniyor. Masanın üzerinde II. Abdülhamit’in tuğrasını taşıyan bir yazı takımı buluyor.

Haberin Devamı

Masaya eşlik eden dizeler

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, tarafından odasına getirilen II. Abdülhamit’in eseri masaya “Erzurumlu Alvarlı Efe” namlı Muhammed Lütfi Efendi’nin bir dizesi eşlik ediyor. Görmez’in, Diyanet İşleri Başkanı olarak sürdürdüğü görev anlayışının ipuçlarını veren dizeler şöyle: “Aşık der incidenden, incinme incidenden, Kemâlde noksan imiş, incinen incidenden..”

ESMA-İ HÜSNA

ALLAH: “İsim”, varlıkları birbirlerinden ayırt etmek için kullanılan gösterge ve işaretlerdir. Allah, yüce yaratıcının özel ismidir, başka bir varlığa, Allah ismi verilemez. Yani Allah’ın adaşı yoktur. (Meryem, 19/65) “İlâhlar/tanrılar” ve “rablar” misallerinde olduğu gibi Allah’ın diğer isimleri çoğul yapılabilir. Çünkü hak veya batıl ma’buda tanrı ve ilâh denmiştir. Ancak “Allah” lafzı çoğul yapılamaz. Arap müşrikleri de tanrılarına “ilâh” ismini vermişler ama “Allah” dememişlerdir. Yaratıcı ve rızık verici olarak Allah’ı ikrar etmişler (Ankebut, 29/61), hatta ilâhlarını kendileri ile Allah arasında şefaatçi kabul etmişlerdir. (Zümer, 39/3) Yüce Yaratıcının “Allah” özel isminin dışındaki isim ve sıfatları Allah’ı niteler hatta bu isim ve sıfatlar kadîr, âlim ve rahîm gibi insanlara isim olarak da verilebilir. “Allah” isminin çeşitli asıllardan türediği ileri sürülmüşse de “el-ilâh” kelimesindeki hemze olan elifin düşürülmesiyle elde edildiği ve her hangi bir kökten türemediği görüşü tercih edilmektedir. “el-ilâh” belirli olan ve bilinen gerçek tanrı demektir. Yüce Yaratıcı’nın en ulu ismi olan, bütün ilâhî sıfatları kendisinde toplayan, Yaratıcı varlığa delalet eden ve odak kavram olan “Allah” lafzının her harfi O’nu ifade eder. Allah lafzının elifi kaldırıldığında “lillâh” olur. Yine o yüce Yaratıcı’yı ifade eder. Elif ve lam birlikte kaldırıldığında “lehû” olur. Yine O yüce Allah’ı ifade eder. Elif ve iki lam birlikte kaldırıldığında “hû” kalır.  Allah ismi Kur’an’da 2697 defa geçmektedir. Kâinatın yaratıcısı ve yöneticisi olan Allah, zihnî bir varlıktan ibaret olmayıp, zihnin dışında fiilen de vardır. Fakat insan onun görememektedir. İnsanlar, Allah’ın zâtını, hakîkat ve mahiyetini bilemezler. O’nu eserleri ve eserlerin delalet ettiği sıfatları ve isimleriyle tanıyabilirler. Allah’ın eserleri isimlerine, isimleri sıfatlarına, sıfatları da zatına delalet eder. Allah’ın güzel isimleri, Allah’ı çeşitli yönlerden tanıtan sıfatlarıdır. Allah, kemal sıfatlarla muttasıftır. Her türlü noksanlıklardan ve fanilikten münezzehtir.
Eşi Hz. Aişe validemize şöyle dua etmesini tavsiye etmiştir; “Allah’ım! (Ya ) Allah Sana dua ediyorum. (Ya) Rahman! Sana dua ediyorum. (Ya) Berr! Ya) Rahim! Sana dua ediyorum. Bildiğim bilmediğim bütün güzel isimlerinle Sana dua ediyorum. Beni bağışlamanı ve bana merhamet etmeni (istiyorum).” (İbn Mâce, Dua, 9, II, 1268, No: 3859)

Haberin Devamı

Hazırlayan Doç. Dr. İsmail Karagöz

Din İşleri Yüksek Kurulu kararlarından

- Hastanın oruç tutması
Uzman bir doktorun, oruç tutmasının sağlık açısından zararlı olacağı teşhisini koyduğu bir hasta, Ramazanda oruç tutmayabilir. Şayet hastalığı geçici ise iyileşince tutmadığı oruçlarını kaza eder. Hastalığı kalıcı ise tutamadığı oruçlar için fidye verir. Bu kimseler, fidye vermiş olsalar bile ileride tutabilecek duruma gelirlerse, tutamadıkları oruçlarını kaza etmeleri gerekir. Önceden verdikleri fidyelerin hükmü kalmaz, bunlar sadaka sayılır. Bir günlük fidyenin tutarı, bir fıtır sadakası miktarıdır. Fidyeler Ramazanın başlangıcında verilebileceği gibi, Ramazanın içinde veya sonunda da verilebilir.

Haberin Devamı

YARIN: Kuran’ın kahramanı Kuran’ın kendisidir, Kuran’a göre tabiat Müslüman’dır

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!