Rahşan çiçek suluyor ben şiir yazıyorum

Güncelleme Tarihi:

Rahşan çiçek suluyor ben şiir yazıyorum
Oluşturulma Tarihi: Şubat 15, 1998 00:00

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Demokratik Sol Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'in şiir kitabı ‘‘Elele Büyüttük Sevgiyi’’ yayınlandı. İlk kez 1976 yılında ‘‘Şiirler’’ adıyla bir kitap yayınlayan Bülent Ecevit'in yeni kitabında eski şiirleriyle, Sunuş, Niçin Şiir?,

Siyaset Şiir ve Tasavvuf gibi bölümler de yer alıyor. Bülent Ecevit'le bir öğleden sonra, onun şiir ve kültür dünyasında gezinti yaptık.

Hint edebiyatını, felsefesini seviyorum. Hint toplumu uzun yıllar Türklerle içiçe yaşamış. Kültürlerinde çok önemli aşamaların yapıldığı dönem Babür Hanedanlığı. Bu kültür, gerek Orta Asya kültürünü gerekse Türk tasavvuffunu etkilemiş. Bizim aslında yakın tarihimizi sadece Osmanlıya indirgememiz yanlış. Yavuz Selim'in şiirlerini anlamıyoruz ama Şah İsmail'in şiirlerini çok zevk alarak okuyabiliriz.

Edebiyatı, düşünceyi, felsefeyi okuyan bir politikacısınız. Benim için politikacılar arasında şairliğinizden ötürü ayrı bir yeriniz var. Şiir yazmaya başladığınızda etkilendiğiniz şairler var mıydı?

- Beni en çok etkileyenler genellikle Türkh halk şairleri oldu. Bir kere Osmanlıya karşın, Osmanlı dönemine karşın, Türk dilini yaşatmışlar, Türk dilinin olanaklarını çok iyi değerlendirmişler. Osmanlı'da felsefe yok. Fatih'ten sonra İslamda, İslam aleminde maalesef bir felsefe yok. Bizim özellikle Tasavvuf ağırlıklı Halk Şiiri'nde bir felsefi temel var. Bugün Divan Şiiri'ni sık sık sözlüğe bakmadan anlayabilme olanağımız yok, fakat 12'inci, 13'üncü, 14'üncü yüzyılda üretilmiş halk şiirlerini ister Yunus Emre olsun, ister Hatayi olsun, ister Aşık Paşa olsun bugün yazılmış gibi aşağı yukarı anlayabiliyoruz. Fakat en çok Türkçeyi kullanış biçimleri beni etkiledi.

Halk şairlerinin yazdıklarını herhalde daha geniş bir kitlenin anlaması, şiir tadı alması da bu yargınızı oluşturmada önemli bir rol oynuyor.

- Halkın zevkinin gelişmesine ve bilinçlenmesine çok büyük katkıda bulunmuşlar. Onun dışında, bu yüzyılın başlarında Türk şiirinin gelişmesine çok büyük katkıda bulunmuş ozanlar var. En başta tabii Nazım Hikmet, Fazıl Hüsnü Dağlarca. Bir de epik şiir, epik denebilecek şiir yazmaya başladığımdan beri Homeros'tan yararlandım.

Çeviride zorlandım

Sizin aslında şiir dışında da, yararlandığınız kültür kaynaklarınız var. Hatırlarım, ben Hürriyet Yayınları'nı yönetirken Bhavad Gita'yı çevirecektiniz, anlaşmıştık.

- Efendim, Bhavad Gita'nın büyük bir bölümünü çevirdim. Çok zorlandım, çünkü Türkçe'de karşılığı olmayan Hint tasavvufunun kendi sözlüğü var, kendi terminolojisi var. Bhavad Gita, çok yönlü bir yapıt, eylem açısından, siyaset açısından bana güç katan ögeler var onda. İçime sindiremediğim ama zorunlu saydığım mücadelelere başlarken, tereddüt aşamasında bana çok yararı olmuştur.

Politik yaşamınızın bazı aşamalarında önemli bir yeri var...

- Zaten Nehru da, onun için bir kriz şiiridir, diyor. Bir yöneticinin zor kararlar almayı içine sindirebilmesine katkıda bulunacak bir şiirdir.

Gerilim şiir yaratıyor

Peki o zaman soruyu şöyle sorayım. Zor zamanlarda, politik sorunların düğümlendiğinde, şiire mi başvurursunuz?

- Özellikle o zamanlarda, ama ben oturayım da şiir yazayım diye anlaşılmasın. Şiiri bir rahatlama aracı olarak kullanmıyorum. Ama o sırada çok esin geldiğini söyleyebilirim.

Gerilim şiir yaratıyor yani...

- Evet, belki olayların dışına çıkıp dışarıdan bakma güdüsü olabilir. Bunu bilinçli olarak yapmadığımdan ben de tahmin yürütüyorum.

Evet şiirin öyle bir yaratılma prosesi var. Peki sizin bu şiirler arasında bir de T.S. Eliot çeviriniz var.

- Evet. Cocktail Party ve Four Quartet'den bölümler var.

Dünya şiirinden en çok sevdiğiniz Eliot sanırım.

- T.S.Eliot başta geliyor, diğeri de Dylan Thomas.

Yeni şiir kitabınızda sizi etkileyen Brancusi'nin Altın Kuş, Sonsuz Sütun heykelinin, Monet'nin Buzların Çözülüşü tablosunun fotoğrafları ve şiiri var.

- Beni bu iki sanatçı çok etkiledi. Brancusi'nin beni en çok etkileyen özelliği, heykelde, yani yontuda soyutlamayı en son sınırlarına götürmesine rağmen, özünde doğadan hiçbir zaman kopmamış olması. Romanya'da yaşadığı şehirden sonra, Paris'e gitmiş. Son heykellerinin esin kaynağı olarak yüzyıllardır ırmağın, suyun yonttuğu taşlardan esinlenmiş. O taşları toplamış, doğayı soyutlarken, doğanın özüne varmış. Ve bir de bir mistik tarafı var, deyim yerinde ise bizim tasavvuf anlayışımıza varan herşeyi tekliğe indirgemiş. Monet de soyut doğa resminin sınırlarını aşmış.

Tasavvufla ilgileniyorsunuz, Türk-İslam sentezinden bahsediyorsunuz. Peki sizi etkileyen başka düşünceler var mı? Mesela Çin, Hint gibi.

- Hint edebiyatını, felsefesini seviyorum. Hint toplumu uzun yıllar Türklerle içiçe yaşamış. Kültürlerinde çok önemli aşamaların yapıldığı dönem Babür Hanedanlığı. Bu kültür, gerek Orta Asya kültürünü gerekse Türk tasavvuffunu etkilemiş. Bizim aslında yakın tarihimizi sadece Osmanlıya indirgememiz yanlış. Yavuz Selim'in şiirlerini anlamıyoruz ama Şah İsmail'in şiirlerini çok zevk alarak okuyabiliriz.

Halk şiiri heyecanlı

Yani Osmanlı herşeyin başlangıcı değil size göre.

- Tabii. Sadece Türk imparatorluklarından birisi, çok önemli bir tanesi.

Bugünün şiirini izleyebiliyor musunuz?

- Son yıllarda şiir okuma gereksinimi duyduğum vakit, yine halk şairlerine dönüyorum. Onlar beni daha çok etkilemeye başladı.

Türk şiirinden Nazım Hikmet'i, Fazıl Hüsnü Dağlarca'yı söylediniz. Başkaları...

- Orhan Veli'yi eklemek lazım.

Şiire okur ilgisi konusunda ne düşünüyorsunuz?

- Entelektüel denen zümrede az ama halkta şiire ilgi devam ediyor. Benim köylülerden aldığım mektupların çoğu manzumdur. Zaten şiir diliyle konuşuyoruz. Köylü bugün dili, çok sade ve etkileyici biçimde kullanıyor. Özellikle dilimizdeki olanakları keşfetmemde ve kullanmamda halk şiirinin yeri büyüktür. Halk şiiri yazmıyorum, o tarzda yazmıyorum ama beni en çok heyecanlandıran halk şiir geleneği. Allah ve insan sevgisini ön plana çıkaran bir Tasavvuf anlayışı. Bu, Türkiye'de laikliğin tutunabilmesinin en önemli sebebi.

Şiir dışındaki türlerle de ilgili olduğunuzu biliyoruz. Sözgelimi yeni filmleri izliyor musunuz? Yeni Türk filmlerini seyredebildiniz mi?

- O kadar vakit ayıramıyorum. Siyaset çok zaman alıyor. Eve geç saatlerde geliyorum. Daha çok radyodan, televizyondan takip edebiliyorum. Yurt dışına gittiğimde müzelere çok az vakit ayırabildiğim için Rahşan'la birlikte çok geniş bir slayt koleksiyonu oluşturduk. Sinemayı televizyondan izliyoruz. Ben genel sekreter olduktan sonra, hayatımızın eskisi gibi olacağını düşünerek, bir gece Rahşan'la birlikte sinemaya gittik. Oturunca bir baktık ki, sağımızda parti yönetiminden biri, solumuzda bir başkası. Ne tesadüf dedik. Sonradan anladık ki gişeden haber verilmiş. O akşam ne kendimizi unutabildik, ne gülebildik. O zamandan beri sinemaya gidemedik. Ancak televizyordan izleyebildiğimiz kadar biliyorum. Epey bir atılım var.

Rahşan benim için halk

Peki şiir yazdıran durumlar, nedenler var mı?

- O kendiliğinden geliyor. Siyasetin en sinir gerici dönemi, adayların belirlendiği dönemdir. 95 seçimlerinde bu işi yaparken, ben ve Rahşan, sinir geren bir ruh hali içindeydik. Eve döndük, baktım Rahşan çiçek suluyor, ben de oturdum şiir yazmaya başladım.

Her şeyin bir nefes alma yeri var. Demek ki şiir de bir nefes alma yöntemi. Peki eşiniz şiirlerinizi eleştirir mi?

- Ben Rahşan'ın zevkine çok güvenirim, o bir nevi halktır benim için. Şiirlerimi bitirince ona gösteririm, o bana, burası oturmamış gibi yorumlar yapar, ben de bazen aylarca düzeltmek için uğraşırım.

Peki gezilerinizde, size şairliğinizle ilgili sorular soraralar mı?

- Elbette, özellikle köylerde, insanlar yaptıklarını getirir, bir hatam var mı diye sorarlar.

Barok’u çok severim

Ya müzik? Çok çeşitli müzikler var. Cemal Reşit Rey derdi ki ‘‘Bir tek müzik vardır o da Klasik Batı Müziği’’.

- Bu bence doğru değil, batı müziği çok zengin. Bizim klasik müziğimiz ile batının barok müziği arasında akrabalık görüyorum. Zaten Türk halk şiirinde dizeler melodiyi yaratıyor. Bach'tan, Mozart'tan, Vivaldi'den aldığım zevki, Klasik Türk Müziği'nden de alabilir oldum.

Peki batı müziğinden zevk aldığınız bir dönem var mı?

- Barok, barok'u çok severim. Musikide de bir tıkanma var. Dikkat edersiniz orkestraların repertuarları hemen hemen değişmiyor. Bir dönem de doruğa vardı ancak artık modern eserler daha revaçta gözüküyor. Azerbaycan'da çağdaş müzik konusunda çok iyi gelişmeler var. Ruslardan çok beğendiğim besteciler var.

Dediğiniz gibi belli dinleyicilerin belli alışkanlıkları var, bu da müzikte tıkanmaya yol açıyor.

- Sadece o da değil, belli bir dönemde Klasik Batı Musikisi doruğuna ulaşmış, resimde de çağdaş anlayış ön planda. Eve giren resim 17. yüzyıl Hollanda resmi. Çünkü laik, arkasında kilise yok, prensler, krallar, burjuvazi yok.

Burjuvazi resimi, sanatı destekler. Türkiye'de bir burjuvazi oluştu mu sizce?

- Oluşuyor ama yerine oturmadı.

Oturacak mı?

- Bilemiyorum. Belki Osmanlı döneminin son çağında daha çok vardı. Çağdaşlaşmış Osmanlı Efendisi, şehirlisi vardı.

Rahşan’ın zevkine güvenirim

Siyasetin en sinir gerici dönemi, adayların belirlendiği dönemdir. 95 seçimlerinde bu işi yaparken, ben ve Rahşan, sinir geren bir ruh hali içindeydik. Eve döndük, baktım Rahşan çiçek suluyor, ben de oturdum şiir yazmaya başladım. Ben Rahşan'ın zevkine çok güvenirim, o bir nevi halktır benim için. Şiirlerimi bitirince ona gösteririm, o bana, burası oturmamış gibi yorumlar yapar, ben de bazen aylarca düzeltmek için uğraşırım.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!