Rahman’da ‘adalet’ selam’da ‘barış’

Güncelleme Tarihi:

Rahman’da ‘adalet’ selam’da ‘barış’
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 26, 2014 01:56

Kızılabdullah, Kuran kıssalarının ve Allah’ın isimlerinin, çocukların “değer” eğitimindeki önemine dikkat çekiyor.

Haberin Devamı

Yrd. Doç. Dr.
Yıldız Kızılabdullah

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

‘DEĞER’ Türk Dil Kurumu tarafından “Bir varlığın ruhsal, toplumsal, ahlaksal ya da güzellik yönünden taşıdığı düşünülen yüksek ya da yararlı nitelik” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu yönüyle, adalet, güven, doğruluk gibi bir kısım değerler evrensel bir nitelik taşırken, milli-manevi veya toplumlara göre değişebilen değerler ise kültürel nitelik taşımaktadır.
Kuran ağırlıkla hangi değerlere vurgu yapıyor?
Bu çerçevede düşünüldüğünde Kuran’ın özellikle evrensel değerlere oldukça vurgu yaptığını söyleyebiliriz. O halde bu aşamada sorulacak soru, “Değer edindirmede Kuran’dan nasıl ve ne kadar yararlanabiliriz?” sorusudur. Kuran’ın bu anlayışla yeniden düşünülmesi ve bir de bu gözle okunması bu bağlamda oldukça faydalı olacaktır. Bu soru çerçevesinde düşünüldüğünde Kuran kıssaları bu konuda birer hareket noktası olabilir.
Çocuklar bu kıssalardan nasıl yararlanır?
Kuran’ın muhatap aldığı hedef kitle çoğunlukla yetişkinler olmasına rağmen, özellikle bir takım değerleri kazanmada çocukların da bundan faydalanabileceği muhakkaktır. Kuran’ın hedeflediği ve oluşturmak istediği toplumun, belli değerleri bünyesinde barındıran, bunu hayatına aktarabilen bireylerden oluştuğu düşünüldüğünde… Bu durum özellikle değer eğitimi açısından ele alındığında, Hz. Muhammed örneğinde çocuklarımıza güven ve sevgiyi, Hz. İbrahim’de aklın ve doğru düşüncenin önemini, Hz. Eyüp’te sabır değerini çocuklarımız için birer mesaj olarak işleyebiliyorsak, bilgilendirmenin ötesinde bir farkındalığa ulaşıyoruz demektir. Kıssaların örnekliğini, somut olaylar içerisinde çocuklarımıza kazandırabiliyorsak, Kuran’ın amacına ulaşmışız demektir.
Kıssalar dışındaki diğer alanlar nedir?
Bir diğer hareket noktası ise
Allah’ın güzel isimleri de denen ‘Esma-i Hüsna’nın değer eğitiminde bir vasıta olarak kullanılmasıdır. Allah’ın birer ismi olmasının yanı sıra ve hatta ötesinde bu isimlerin taşıdığı anlam örüntüsü yeniden ele alınarak işlenmeli ve taşıdığı değerler eğitim sürecine aktarılabilmelidir. Örneğin, “Rahman” ve “Rahim” isminde merhamet değeri, “Selam” isminde barış değeri, “Mü’min” isminde güven değeri ve “Adl” isminde adalet değerini, gerek aile içi eğitimde, gerekse örgün ve yaygın alanda yapılan eğitimde, referans olarak kullanılabilmelidir. Değer yozlaşmasından bahsettiğimiz bu yüzyılda, yetişkinlerin değerlerden yoksun olmasının köklerinin ilk çocukluk döneminde yattığını hatırda tutarak, bireyi muhatap alan Kuran’ı değer eğitiminde ana kaynak olarak belirleyip, gerek aileyi gerek diğer eğitim alanlarını değer edinilen bir ortama dönüştürmek çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras olacaktır.

Haberin Devamı

ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİDİNİZİ KESMEYİN

Haberin Devamı

ZÜMER SURESİ: Mekke döneminin ortalarında nazil olmuştur. Adını 71’inci ayetinde geçen, zümreler / topluluklar anlamına gelen Zümera sözcüğünden almıştır. “Ana tema, tabiatın bütün tezahürlerinde mevcut olan Allah’ın varlığının ve birliğinin kanıtlarıdır ve buradan yalnızca O’nun insanın kaderini belirleyebileceğine ve yalnızca O’na karşı sorumlu olacağına geçilmektedir. Temel fikir, 53’üncü ayette ifade edilmiştir: ‘Ey kendilerine karşı haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Allah bütün günahları bağışlar’.” (Esed, 935)

KOMŞUNU RÜZGÂRDAN VE GÜNEŞTEN MAHRUM ETME

HZ. MUHAMMED (SAV) yüzlerce yıl önce “Bilin ki, zaruri olmayan her bina sahibine bir vebaldir” demişti. “Evini komşunun evinden yüksek yapma ki komşun havadan, rüzgârdan ve güneşten mahrum kalmasın” şartını koşan Hz. Muhammed için kentin silueti de önemliydi. Buhari şu hadisi nakleder: “Kim oldukları belirsiz deve çobanlarının yüksek bina kurmakta birbiriyle yarışmaları kıyametin alametidir.” İslam bilginleri bu hadisi “Ahlaki ve estetik duyguların yitirilişi” üzerinden yorumlar. Ki Hz. Muhammed kentleşmede ısrarla “İhtiyacı” öne çıkarır. Binaların bir övünç vesilesi olmaması gerektiğini vurgular; evlerin yüksekliği kadar, niteliğine dair ahlaki ve estetik şartlar sunar. Özetle; Hz. Muhammed için evlerin soğuktan ve/ veya sıcaktan korumak amacıyla yapılması kâfidir, evler birer övünme ve gösteriş amacıyla kullanılamaz, evler komşuların güneşini ve temiz hava akışını engellememeli, hiçbir bina şehrin siluetini bozmamalı. Yani İslam için ev ‘sade’dir.

Haberin Devamı


Bilime sırt çeviren toplumlar helak olur

Prof. Dr. Hasan ONAT

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

RAMAZAN en ilginç yönlerinden birisi, başta uyku düzenimiz olmak üzere, pek çok şeyi altüst etmesidir. Beslenme tarzımız, insan ilişkilerimiz alışılagelmişin dışına çıkmaktadır. Bu sebepten ilk yazılarımızda sizlere şöyle bir öneride bulunmuştuk: Gelin hep birlikte bir keşif turuna çıkalım. Önyargılarımızı bir kenara bırakalım. Kendimizi yeniden keşfedelim; hayatın daha önce gözden kaçırdığımız güzelliklerinin yeniden farkına varalım. Dinimizi, din anlayışımızı gözden geçirelim. Bu doğrultuda, birlikte düşünmeye, olup biteni anlamaya çalıştık.

HADİSLERİN KURAN’A UYGUNLUĞU

Haberin Devamı

Bir tespitimizi paylaşmak isteriz: Din denildiği zaman, her ne hikmetse, dindar olanın da, din karşıtı olanın da anlama süreçleri, maalesef yeterince iyi işlemiyor. Neyin din olup olmadığı, hiç sorgulanmıyor. Dine yönelik eleştirilerin bilgi temelli olması gerektiğinin hatırlatılması rahatsızlık yaratıyor. Bazı geleneklerin din gibi algılandığının hatırlatılması, düşünmeyi, sorgulamayı gerektirdiği için, pek hoş karşılanmıyor. Mesela, hadislerin sahih kabul edilebilmesinin en mühim koşulunun akla ve Kuran’a uygunluk olduğunu söylemek, hadis karşıtlığı olarak yorumlanabiliyor. Bazı kimselerin Kuran’ı yüzünden okumakla, Arapça bilmeyi birbirinden ayıramadıklarını fark etmek gerçekten çok üzücü...

Haberin Devamı

DİN ALANINDAKİ CEHALETİN TAHRİBATI

Din alanındaki bilgi boşluğu, maalesef tahmin edilenin çok daha ilerisinde. Sağlıklı dindarlık da, tutarlı din karşıtlığı da, en azından doğru düşünmeye yetecek kadar bazı temel bilgilere sahip olmayı gerektirir. Akıl bilgi ile işlem yaptığı için, uzlaşı kültürü yaratılamamasının da, din konusundaki kutuplaşmanın da, hatta insanları kolayca İslam’ın dışına itmenin de temelinde bilgisizlik ve cehalet yatmakta. Hiç kuşkusuz her türlü cehalet kötüdür; ancak din alanındaki cehaletin tahribatı daima çok büyük olur. Bazı okurlarımız, belki de haklı olarak, akıl konusunda, cihat konusunda Kuran’dan hareketle dile getirmeye çalıştığımız bazı düşüncelerimizi, İslam’ı güzel gösterme çabası olarak değerlendirdiler. Oysa İslam’ın böyle bir şeye ihtiyacı yok. Ancak “Müslümanım” diyen kimsenin İslam hakkında doğru bilgiye ihtiyacı var.

ANLAŞILMAK İÇİN İNDİ

Din alanındaki bilgi boşluğunun en mühim sebeplerinden birisinin, en küçük anlama çabası göstermeksizin Kuran okumanın ibadet olarak kabul edilmesi olduğunu düşünüyoruz. İslam, hiçbir şeyi insan aklından kaçırmaya çalışmaz. Kur’an kendisinin anlaşılmak için indirildiğini söylerken, anlamaksızın Kuran okumanın, her şeyin, hatta dinin bile önüne geçmesini anlamak pek mümkün değildir. Kuran’ın “Oku!” diye başlaması, ısrarla düşünmeyi teşvik etmesi, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını ilan etmesi, bize çıkış yolunu göstermektedir: Akıl ve doğru bilgi. Din konusunda bir aydınlanma süreci yaşamadan, Müslümanların mazinin prangalarından kurtulmaları pek mümkün olmayacak gibi görünmektedir. Dinin, insanların tertemiz inançlarının sömürülmesini önlemenin tek yolunun da, bu aydınlanma olacağını söylemek istiyoruz.

VAHİY VE BİLİMİN AYDINLATICILIĞI

Akıl ve doğru, sağlam, güvenilir bilgi ile yola çıktığımızda, yolumuzu aydınlatacak olan iki ışık vardır: Vahiy ve bilim. Vahiy, aklın doğrularına yaptırım gücü kazandırır. Bilim, insanlığın ortak tecrübesini içinde barındırdığı için, hem medeniyetin omurgasını temsil eder, hem de geçmişten geleceğe uzanan ana damarları bize gösterir. Kur’an ve insanlığın tecrübesi bize, aklını kullanmayan, akla ve bilime sırt çeviren toplumların helak olduklarını söylemektedir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!