Oluşturulma Tarihi: Temmuz 07, 2002 00:00
OLAY Manisa'da geçiyor. Yıl herhalde 1800'lerin sonu. Manisalı zengin Rumlardan birinin oğludur Kostanti Efendi.Türkler arasında da müthiş forsu vardır.O nedenle sadece Türklere tanınan bir hak ona da tanınmıştır.Yani kafayı çekip sarhoş olduğu günlerde atıyla kahvehaneye girebilmek.Manisa'nın en güçlü Türk yöneticilerinden birinin oğlu onun arkadaşıdır.Birlikte kafa çekerler, çapkınlık yaparlar.* * *Birçok kız Kostanti Efendi'ye áşıktır, ama onun gözü yakındaki köyün papazının kızı olan İrini'dedir.Babasını papaza gönderip, kızıyla evlenmek istediğini söyler.Ama kız reddeder.İşte o günlerde iki arkadaşın arasına kara kedi girmesine neden olan bir gelişme olur.Kostanti'nin Türk arkadaşının da aynı kıza áşık olduğu ortaya çıkar.Bir pazar günü, köyde düzenlenen şölen sırasında iki arkadaş içip, iyice sarhoş olurlar.Köy sakinleri ikisini, son olarak kuyunun başında oturup ağlarken görürler.İşte o pazarın ertesi günü papazın kızı İrini ölü bulunur.Boynu kesilmiş ve kalbinden bıçaklanmıştır.Kimin öldürdüğü bilinemez.Polis yetkilileri, kiliseyi soymaya kalkan birinin öldürdüğünü iddia ederler.Ama o olaydan bir süre sonra Kostanti Efendi, Manisa'dan ayrılıp İstanbul'a yerleşir.Bir daha da oralara dönmez.Kısa bir süre sonra Türk arkadaşı da İstanbul'a gönderilir.İrini'yi kim öldürmüştür?Hálá bilinmez. Ama dedikodulara bakılırsa, bunun cevabını, o pazar günü kuyu başında ağlayan iki arkadaşta aramak gerekirmiş.* * *Geçen pazar günü öğle saatleriydi.Pırıl pırıl bir güneş vardı ve beni her yılki tatil alışkanlıklarıma tahrik ediyordu.Yani bir bardak buz gibi soğuk biraya.Andreas Scholl, Bach'ın Mathieus Passion'undan bir bölüm söylüyordu.Ve ben bu müthiş şarkının beni yavaş yavaş Manisa tren istasyonuna götürdüğünü aklımdan bile geçirmiyordum.Nikoli Efendi'nin sıradan hayat hikáyesini işte o pazar günü okumaya başladım.* * *Nikoli Efendi, o zamanlar Osmanlı toprağı olan Yanya'nın kuzey batısındaki Siatista'da doğmuş.Kaç yılında doğduğunu önceleri öğrenemedim.Ama hayatı onunla kesişen insanlardan biri, yıllar sonra, 1898'de Nikoli Efendi'nin 28 yaşında olduğunu söylemiş. Demek ki 1870'te doğmuş.* * *Doğduğunda adı Nikola'ymış.Osmanlı coğrafyasında oradan oraya dolaşıp, sonunda Manisa'ya yerleştiğinde bütün bölgenin Nikoli Efendi'si olmuş.Onu Manisa'ya ne veya kim getirmiş diye sorarsanız ben, ‘‘kaderden’’ başka inandırıcı bir cevap bulamam.Felç olup yatağa mahkûm olan zengin bir Manisalı Rum çiftçinin oğlu, onu Midilli'den alıp getirir.Hayatını hiçbir zaman kendisi anlatmaz. Hep başkaları onun adına söz alır, başkaları onun hayatına değil, o başkalarının hayatına girer.Ama olayları anlatan başkaları olsa da, kahramanı hep Nikoli Efendi'dir.Yukarda anlattığım aşk hikáyesi de, ona teğet geçen iki insanın hayatından alınmıştır.Nikoli Efendi'nin hikáyesini, Nikos Temelis'in ‘Arayış’ adlı romanında okudum.Uzun yıllardan beri okuduğum en güzel romandı.Diyorum ki, eğer bu yıl bir tek kitap okuyacaksanız, mutlaka bunu okuyun.Ben kitabı okumaya başlarken, CD çalarıma Mathieus Passion'u koymuştum.Ama onu koyarken, kitabın sonlarına doğru bir yerde bu şarkının Manisa tren istasyonunda karşıma çıkacağını bilmiyordum.Demek ki, romanın bütün öteki kahramanları gibi Nikoli Efendi bir yerde benim de hayatıma girmiş.Manisa tren istasyonunda karşılaşmışız.Çünkü Nikoli Efendi, 1894 yılının sonbaharında yağmurlu bir günde, Manisa tren istasyonunda herkese çok güzel bir sürpriz hazırlamış.İzmir'den trenle getirttiği orkestraya istasyonda konser verdirmiş.İşte o konserde çalan parça Bach'ın Mathieus Passion'uymuş.Yıllar sonra Manisa'dan Yunanistan'a göç eden Rumların, hálá bu konseri hatırladıkları söyleniyormuş.* * *Ha Nikoli Efendi'nin ölümünü anlatmayı unuttum.Ölüm tarihini bilmiyorum. Galiba 1900'lerin başında üzüm bağlarının arasında, Rahel adlı bir Yahudi kadının koynunda ölmüş.Not: Bu kitabı bu kadar güzel Türkçe'ye çeviren Panayot Abacı'ya teşekkür ediyorum.
button