Oluşturulma Tarihi: Kasım 11, 2001 00:00
Ãœnlü Queen grubunun beyni ve vokalisti Freddie Mercury hayranlarını bırakıp gideli 10 yıl oldu. 24 Kasım 1991'de AIDS'ten öldüğünde, arkasında, hepsine de kiÅŸiliÄŸini sindirdiÄŸi 18 albüm, rengarenk anılar, yaptığı resimler, çektiÄŸi fotoÄŸraflar, Bohemya Rapsodisi, Monserrat Caballe'yle birlikte seslendirdiÄŸi Barcelona ve bir dolu soruyla müthiÅŸ bir efsane bırakmıştı. Rock'un en yüksek oktavlı sesi, teatral yorumlarıyla sahne dünyasının en kendine özgü kiÅŸiliklerinden biriydi. Biraz duygusal, biraz kasıntı; biseksüel ve maço; her ÅŸeyi satın alabilecek kadar zengin ve büyük yalnızlıkların adamıydı. Kendini müzik dünyasının erkek orospusu olarak tanımlamış; hatta hayatı güçlü bir ÅŸekilde sürdürebilmek için bunun gerekli olduÄŸunu söylemiÅŸti. Tabii ki pek çok rock'çı gibi hızlı yaÅŸadı; genç öldü. Nitekim ölmeden birkaç yıl önce yazdığı bir ÅŸarkıda Who Wants to Live Forever (Kim sonsuza dek yaÅŸamak ister) diyordu. Son ÅŸarkılarından birinde ise adeta vasiyetini yazar gibi, Show Must Go On (Åžov devam etmeli)... Afrika'nın batı kıyısındaki Zanzibar adasında doÄŸduÄŸunda takvimler 5 Eylül 1946'yı göstermektedir. Bulsara soyadlı Hint anne babası, sonradan kullanmayacağı Farookh (Faruk) adını verirler ona. Faruk Bulsara'nın çocukluÄŸu, Hindistan'ın Bombay kenti yakınlarında, Ä°ngilizler'in yoÄŸun yaÅŸadığı bölgede geçer. OkuduÄŸu St. Peter yatılı okulu da bir Ä°ngiliz okuludur. Belki de bu yüzden, hayatı boyunca Hintliler'den ‘‘onlar’’ diye sözedecek, onlardan nefret ettiÄŸi söylenecektir.Genel olarak sanata, özel olarak da müziÄŸe ve resme olan ilgisi o çok küçükken farkedilir. Yedi yaşında piyano dersleri almaya baÅŸlar. Ama asıl 1964'te ailece Ä°ngiltere'ye göç, sanat hayatını belirleyecektir. Ä°ngiltere'de Earling Sanat Okulu'nun grafik sanatları ve dizayn bölümüne yazılır. Okulda yaptığı ilk iÅŸlerden biri yine grup kurmaktır; heavy blues tarzında ÅŸarkılar yapan Wreckage (Hurdalık) adlı grubuyla söyler ilk ÅŸarkılarını. Okul yönetiminin hakkında yazdığı bir raporda şöyle tanımlanır: ‘‘İyi bir boksör, iyi ÅŸarkıcı, dikkat çekici bir piyanist, yenilmez bir masa tenisçisi, ülkeyi baÅŸtan baÅŸa koÅŸabilecek ciÄŸerde bir koÅŸucu!’’ Bu özelliklerinin çoÄŸunu sahne hayatında kullanacaktır.VE QUEEN DOÄžUYORO yıllarda kesiÅŸir yolları, Smile (Tebessüm) adında bir grubu olan Brian May ve Roger Taylor'la. Smile'a katılır. Onu basçı John Deacon takip eder. Bütün bunlar 1970'lerin başında olup bitmiÅŸ; vokal ve keyboard'da Freddie, gitarda Brain, davulda Roger ve basta John olmak üzere Queen, 1972'de doÄŸmuÅŸtur. 1973'te rock tarihinde yeni bir çığır açacak olan çıkış albümlerini yaparlar: Queen. 1975'te çıkardıkları A Night at the Opera (Opera'da Bir Gece) albümü ve albümdeki Bohemian Rhapsody (Bohemya Rapsodisi) ise müzik dünyasını altüst eder. O zamana dek eÅŸi benzeri görülmedik bir ÅŸarkıdır bu; çok uzundur ve operayı çaÄŸrıştıran bölümleri vardır. Yapımcılar bu yüzden olsa gerek, tereddüt gösterirler yayımlamak için ama vokal performansını konuÅŸturan Freddie bastırır. Parça asıl uzunluÄŸunda olmasa bile yayımlanır ve yer yerinden oynar. Ä°ngiltere listelerinde dokuz hafta bir numarada kalarak rekor kıran Bohemya Rapsodisi, tarihte ilk klibin çekildiÄŸi parçalardan biri de olur.Ä°FLAH OLMAZ MAÇOQueen kısa sürede Ä°ngiltere sınırlarını aşıp, Avrupa, Japonya ve Amerika listelerinde de zaferler kazanmaya; bu arada Freddie de özgün yetenekleriyle dikkat çekmeye baÅŸlar. Bir kere rock dünyasının en yüksek oktavlı sesidir. Önceden tahmin edilemeyen bir kiÅŸiliÄŸi vardır; özellikle sahnede, kendi deyimiyle ‘‘canavar’’laşır. Kasıntı ve serttir ama aynı zamanda humoru da yerindedir. Ä°lginç giysileri, sahneyi baÅŸtan sona katederek, teatral bir havayla gerçekleÅŸtirdiÄŸi ÅŸovları, dansları ünlerine ün katar. O Queen'in tartışmasız beynidir. Queen’in müzik tarihine kazandırdığı ilklerden biri de stadyum konserleri olur. Mesela Brezilya'nın San Paulo kentinde 230 bin kiÅŸiye verdikleri konser bir rekordur. Bir rekoru da Ä°ngiltere'nin en pahalı grubu olmakla kırarlar, hatta Guinnes Rekorlar Kitabı'na geçerler. 80'lerde bir yeniliÄŸe daha imza atar grup; dağılmadığı halde her elemanı kendi solo albümünü çıkarmaya baÅŸlar. Elemanların ayrı albüm yapması genellikle grubun dağılacağını gösterir. Ama Queen asla dağılmaz. Sadece, Freddie'nin ölümünden sonra, Queen olarak anılmak istemediklerini açıklarlar.1980'lerde, artık dünya çapında fenomendirler. News of the World, Jazz, Live Killers, The Miracle albümlerindeki pek çok parça listelerden inmek bilmez. Bu arada Freddie solo kariyerinde ilerlemeye baÅŸlamıştır. 1985'te Bad Guy'ı yapar, The Great Pretender'in cover versiyonu The Platters'ta o çok sevdiÄŸi kendi parodisini yapma duygusunu iyice tatmin eder. Eh, pek sevecenlikle anılan biri de deÄŸildir doÄŸrusu; sefahat içindeki hayatı, biseksüelliÄŸini hiç saklamaması, düzenlediÄŸi çılgın seks partileri, uyuÅŸturucuyla yakın iliÅŸkisi, Ä°ngiliz basınıyla arasına her zaman kara kediler girmesine sebeptir. 1990'lara gelmeden bir rüyasını gerçekleÅŸtirir; operanın divası Monserrat Caballe ile Barcelona düetini yapar. Caballe bu düeti yapmamak için uzun süre direnmiÅŸtir. Belki de eÅŸcinsel bir rock ÅŸarkıcısıyla düet yapmanın ÅŸanına leke süreceÄŸini düşünmüştür. Ancak düet gerçekleÅŸtikten ve büyük ilgi gördükten -hatta açılış ÅŸarkısı Barcelona, 1992 Barselona Olimpiyatları'nın marşı olduktan- sonra direnmekle hata ettiÄŸini kabul eder.Freddie Mercury biseksüeldir ama sahnede genellikle erkeksi görüntüsünü belirginleÅŸtirir, hatta en seksi erkek seçilir, hatta ve hatta ‘‘sahnelerin en iflah olmaz maçosu’’ olarak anılır. Pek kırılgan bir görüntüsü yoktur ama ‘‘nehirler gibi aÄŸladığı’’ çoktur. ‘‘Money Can't Buy Happiness’’ (Para MutluluÄŸu Satın Alamaz) diye ÅŸarkı yapar, yine de paranın olanaklarını sonuna kadar göstere göstere kullanır. Hatta bir röportajında öldükten sonra kimseye para bırakmayacağını, onlarla gömülmek istediÄŸini söyler. Kadın ve erkek pek çok sevgilisi olmuÅŸtur (her iliÅŸkisi de kötü bitmiÅŸtir) ama bir erkeÄŸe, hiçbir zaman bir kadına aşık olduÄŸu gibi heyecanla aşık olamamıştır. Ona göre, sahnedeki baÅŸarısını, hayatına yansıtamaz. DoÄŸrusu deÄŸiÅŸken bir kiÅŸiliÄŸi vardır. Onunla pek çok röportaj yapan gazeteci David Wigg, Mercury'nin arka arkaya, söylediklerinin tamamen zıddını söyleyebilecek bir insan olduÄŸunu düşünür. Mercury, bir açıklamasında bu düşünceyi doÄŸrulamıştır; ‘‘Bir çeÅŸit bukalemunum. DeÄŸiÅŸirim ve çeÅŸitli moodlarım vardır. Ve sanıyorum ki bu çok farklı karakterler bir kiÅŸiyi kiÅŸilik yapar. Çok yumuÅŸak olabilirim, fakat bu beni daha saldırgan yapabilir!’’KORKTUÄžU AIDS’TEN ÖLDÜ‘‘Parayı seviyorum, orama burama sürmekten büyük sevk alıyorum’’, ‘‘müzik dünyasındaki erkek oruspuyum’’ gibi açıklamaları yüzünden ondan pek hazzetmeyen Ä°ngiliz bulvar basını, 1986 yılında HIV testi yaptırıp yaptırmayacağını soran bir gazeteciye ‘‘s.tir git başımdan’’ diye bağırdıktan sonra onu ‘‘yüzyılın baÅŸbelası’’ ilan eder. O da o günden sonra basınla iliÅŸkisini kesecektir ve tersine tüm dünyayla... Irkçı ve faÅŸist olduÄŸu yolundaki eleÅŸtirilere ise hiçbir zaman cevap vermez, hatta ‘‘cevabı benden baÅŸkasının bilmesini istemiyorum’’ diyerek soru iÅŸaretlerinin sürmesini saÄŸlar. Mercury, David Wigg'le yaptığı son röportajlardan birinde, o zamanlar dünyada yeni yeni korku yaratmaya baÅŸlayan AIDS meselesinden sonra seksi bıraktığını söyler. Neredeyse bir ‘‘rahibe’’ gibidir! Halbuki seks onun için her zaman önemli olmuÅŸtur, hem de en uç noktalarda. Seks makinesi gibi yaÅŸamak, dünyanın yarısını bilmemne yapmak istemiÅŸtir hep. Ama bu da kendisidir iÅŸte; aniden siyahtan beyaza geçebilen biri. KorktuÄŸunu, seksi bıraktığını, mastürbasyon yaptığını anlatır. Ama bir süre sonra yakın arkadaÅŸları AIDS'ten ölmeye baÅŸlar, onun hakkında da söylentiler çıkar. Takvimler 1991'i iÅŸaret ettiÄŸinde, Queen'le birlikte yaptığı Ä°nnuendo albümü yayımlanmıştır. Bohemya Rapsodisi gibi bu da ölümsüzlüğünün bir belgesidir adeta. Vokal performansı doruktadır artık ama ruh hali karamsardır biraz. Bu albümdeki Show Must Go On (Åžov Devam Etmeli) ÅŸarkısını, bir vasiyet gibi yazdığı düşünülür. O oyunu bırakıyordur artık. 23 Kasım 1991'de AIDS olduÄŸu açıklanır. Bir gün sonra da AIDS'e baÄŸlı zatürreeden öldüğü... Ardında büyük bir AIDS kampanyası ve çoÄŸu bu kampanya için harcanan 25 milyon poundluk bir servet bırakır. Ve tabii inanılmaz ÅŸekilde yorumladığı ÅŸarkıları...Â
button