Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 2003 00:00
Bu haftaki Albüm sayfasının konuğu, İstanbul'da 1976'dan bu yana çizgisini hiç bozmadan ayakta kalmayı başarmış bir sanat galerisi. O galeri ki, 114 kişisel, 34 temalı karma sergiye imza atarak, dört fuara katılarak Türkiye'de çağdaş sanatın tanınmasına öncülük etti. Pek çok Türk sanatçısının dünyaya açılmasına yardımcı ve destek oldu. İstanbul bienallerine en çok sanatçı veren oydu. Açtığı her sergi için çağdaş sanatla bütünleşen paneller, söyleşiler, dia gösterili konuşma ortamları yarattı. Bu konuşmaları, Türkiye'nin pek alışık olmadığı ‘‘sergi gazeteleri’’nde yayımladı. Katalogları yurtdışında müze kütüphanelerine girdi. Bir kültür merkezi gibi çalıştı ve izleyiciyi, başta dudak büktüğü, anlayamadığı çağdaş sanata alıştırdı, yakınlaştırdı. Yani tarihi, bir anlamda Çağdaş Türk Sanatı'nın da tarihi. Bugün adı birçok ünlü sanatçımızla bütünleşen ve 20 Kasım'da 27'nci yaşını kutlayacak olan Maçka Sanat Galerisi'nin başında, hálá ilk günkü heyecanını yitirmemiş biri var: 63 yaşındaki Rabia Çapa. Zaten Maçka Sanat Galerisi demek, her sergi açılışına, sergisi olan sanatçının desenlerini kullanarak kendi elleriyle diktiği bir giysiyle gelen Rabia Çapa demek.Rabia Çapa'nın Maçka adıyla ilk bağı, doğduğu gün kurulur aslında; dünyaya gözlerini, Kemal ve Vuslat Sadıkoğlu’nun çocuğu olarak 1940 yılında İstanbul Maçka'da, Maçka Palas'ta açar. Gerçi üç yaşında Ortaköy'e, sonra Bebek'e taşınacak, bir süre Ankara'da yaşayacaktır ama hayatının önemli bir bölümünü Maçka'da, halen ‘‘ilk günkü gibi’’ duran galerisinde geçirecektir. Rizeli, armatör bir ailenin altı çocuğundan biri, küçük yaşlarından itibaren resme düşkün olanıdır. Nitekim büyüyünce ne olacağını, Bebek'te, bahçesinde oynadığı evlerinin bodrum katında resim sergileri açarak gösterir. O zamanlar, sonradan olamayacağı şekilde, ‘akıllı’’ bir galericidir; çünkü pingpong salonundan bozma ‘‘galerisi’’ne giriş, kişi başı bir sarı 25 kuruşluktur! O paralarla kendine resim malzemesi alır ve akademi öğrencisi olmanın hayalini kurar. Ancak babası Kemal Sadıkoğlu, sanata meraklı, koleksiyoncu bir aileye mensup olmasına, başta Sabahattin ve Bedri Rahmi Eyüboğlu kardeşler olmak üzere pek çok sanatçıyla dostluk etmesine, her haftasonu evine Münir Nurettin, Müzeyyen Senar, Yahya Kemal gibi sanatçıları davet edip alaturka ya da şiir muhabbetleri düzenlemesine rağmen, sonuçta bir Rizeli'dir. Kızının akademi öğrencisi olmasına izin vermez. Dolayısıyla Saint Pulcheri'den sonra Dame de Sion sınavlarına sokulan Rabia, Akademi'ye gitme hayalleri ve ‘‘Aman bir soruya cevap verir de kazanırsam’’ korkusuyla sınav kağıdına sadece resim yapıp çıktığından, ortaokuldan sonra okuyamaz.Yine de babasından, arkadaşı Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ndeki atölyesine misafir öğrenci olarak girme izni koparır. 1957-61 arasında devam ettiği atölyeyi, Çapamarka Ailesi'nden,
Beşiktaş'ın ünlü sağ açığı Vecdi Çapa'yla evlenince bırakır. Ankara'daki yıllarından sonra İstanbul'a döndüğünde, yeniden eski hocası Eyüboğlu'nun karşısına çıkar ama artık resim treni kaçmıştır. Bu onu resimden koparır mı, hayır. Kızkardeşi Varlık Sadıkoğlu'yla birlikte Maçka Sanat Galerisi'ni (MSG) açtığında yıl 1976'dır. GALERİNİN MİMARİSİ BİLE DENEYSELGaleri, ‘‘Beş Gerçekçi Türk Ressamı’’, Cihat Burak, Nedim Günsür, Neşet Günal, Nuri İyem ve Turgut Zaim sergisiyle açıldığı yıllarda, Türkiye'de sanat pazarı yavaş yavaş canlanmaya başlayacaktır, ancak daha çok eski ustaların pazarıdır bu. O ve kardeşi ise o yıllarda Türkiye'deki sanat ortamıyla kesişmeyen bir yöne bakarlar: Çağdaş, avangard sanat. Çünkü bir galerinin ancak bugünün sanatını sergileyip, yarının sanatçısını yakaladığında sorumluluğunu yerine getireceğine inanırlar. Galeri bugünkü noktasına gelinceye kadar çeşitli dönemlerden geçer: Başlangıçta, önde resimler, arkada Rabia Çapa'nın bugün büyük bir koleksiyona dönüştürdüğü Anadolu halk sanatına dair objeler yeralırken, 1980'lerden itibaren dönemine göre ‘‘farklı’’ eğilimleri olan sanatçıların sergileri bir bir açılmaya başlar. O yıllarda kimine göre ileri, anlamlı ve şaşırtıcı eserler, modern atılımlardır bunlar, kimine göre ‘‘tartışmalı’’ çalışmalar. Doğaldır; henüz
yemek masasının arkasında natürmort, salonda peyzaja alışıktır sanatsever. ArkadaÅŸlarıyla beÅŸ çayına yetiÅŸmeye çalışan kadınlar, galeriden kafalarını uzatıp ‘‘Maçka Oteli nerede?’’ diye sorar ancak duvarlara göz atmayı, burası neresi demeyi akıl etmez. Kimi yerleÅŸtirme sergilerinde içeri girip ‘‘sergi yok mu?’’ diye soranlar da çoktur. Bu galerinin ne yapmaya çalıştığını anlamaya yarayacak Ä°stanbul bienallerine de daha çok vardır. Ama açtığı bu hiç de ticari olmayan sergiler, tartışma yaratan kavramsal sanat örnekleri, kimi çevrelerde hoÅŸnutsuzluk yaratsa da Rabia Çapa direnir ve çaÄŸdaÅŸ sanatın Türkiye'deki öncülerinden biri olur. Nitekim, galeri ilk açıldığında pek ilgiyle karşılanmayan Ömer Uluç'lar, Komet'ler, Mehmet Güleryüz'ler, daha sonra iyi satanlar arasına girer.Mimar Mehmet Konuralp'in çaÄŸdaÅŸ mimari çizgisi, Prof. Åžazi Sirel'in özel aydınlatma tekniÄŸi, Mengü Ertel'in grafik tasarımıyla oluÅŸan sergi mekanında da genel geçer ölçüler dışına çıkar MSG. Yer ve duvarları, baÅŸtan aÅŸağı fildiÅŸi renginde seramik karolarla kaplı mekanın kendisi deneyseldir bir kere. Sonsuzluk hissi veren seramikleri ve labirenti andıran haliyle öyle güçlü bir görüntü verir ki, sergilenen eserler ne kadar ilginç olursa olsun, görsel deÄŸerlerini kaybetmemek için önce mekanla hesaplaÅŸmak zorundadır. Nitekim kimi sanatçılar, kendi içinde gerilimlere sahip bu mekanı altedemez. Ama çoÄŸu, ona meydan okumayı seçer, kazanır. François Morellet ve Daniel Buren gibi iki Fransız sanatçının MSG'de sergi açması, belki daha çok bundandır. MSG'nin bir özelliÄŸi de sanatçı-galerici iliÅŸkilerinde farklı bir ton tutturmasıdır. Sanatçılarıyla arasında ‘‘dostluk ve dünya görüşü birlikteliÄŸi’’ kurar. Ve bu halka giderek büyür, içine yazarları, ÅŸairleri, eleÅŸtirmenleri, düşünürleri de alır. Panellerin, söyleÅŸilerin yanında, eÄŸer sevilmeyen bir zat yoksa, mutlaka içecek bir votkanın bulunacağı 17.00 toplantıları ünlenir. Öyle ki bu toplantıların müdavimi olan Sabri Berkel, Mengü Ertel, Füreya Koral, galerinin kurumsal kimliÄŸinin bir parçası olur.Tabii ki her ÅŸey güllük gülistanlık deÄŸildir. Gün gelir, Rabia Çapa kardeÅŸi Varlık SadıkoÄŸlu'nu kaybeder (1989), baÅŸka bir gün gelir, 36 yıllık eÅŸini (1997)... Ä°kinci kayıpta, sorumluluklar ve ekonomik problemler iyice bastırır ve MSG'yi kapatmak gibi ‘‘yanlış’’ bir karar verir (1998). KardeÅŸiyle ilk açtıklarında beÅŸ bin lira kira verdikleri, mal sahibi 1985'te satışa çıkarınca, koleksiyonlarını sergi salonuna yığıp üç günde satarak 35 milyona satın aldıkları, hayatlarının anlamı mekanın kapısına kilidi vurur.Ama, çoÄŸu ‘‘Biz bakınca görmeyi, görünce anlamayı bu galeride öğrendik, nasıl kapatırsınız?’’ diyen gençlerden olmak üzere üç çuval mektup alır. Ardından Fransız Kültür Merkezi Müdürü Philippe Pialoux evine kadar gelip, ‘‘Bu mekan yıllardır sanatçı ve aydınların uzlaÅŸmasız ve bitimsiz bir diyalog için buluÅŸtuÄŸu yer’’ deyip Fransız Kültür Merkezi'nde bir sergi önerir. Böylece MSG’nin kendisi bir sergi konusu olur. Ãœstüne bir de Mudo'nun sahibi Mustafa TaviloÄŸlu beÅŸ yıllık bir sponsorluk anlaÅŸması önerince, galeri yeniden hayata döner. Gerçi sponsorluk anlaÅŸması birkaç ay sürer ama sonrasında her sergi için bulduÄŸu sponsorlarla ayakta kalmayı sürdürür MSG. BÄ°REBÄ°R KOPYASI FRANSA'DA YAPILIYORBugün yılda beÅŸ sergiyle, Türk izleyicisine ve özellikle yabancı uzmanlara Türk ÇaÄŸdaÅŸ Sanatı'nı tanıtma iÅŸlevini sürdürüyor Maçka Sanat Galerisi. Kuzgun Acar'ın, ‘‘Bizim memlekette önce uluslararası olursun, sonra ulusal’’ sözünün gerçekliÄŸini bizzat yaÅŸayarak, uluslararası sanat camiasında daha çok tanınıyor. Rabia Çapa'nın ÅŸimdiki hedefi, daha önce Avrupa'da müzelere, sergilere soktuÄŸu Türk sanatçılarını, Avrupa'nın galerilerine de sokmak. Åžu sıralarda koÅŸturduÄŸu iÅŸlerden ikisi ise 2004 Mayıs'ında Fransa'nın Cholet kentindeki ÇaÄŸdaÅŸ Sanat Müzesi ve Tekstil Müzesi'nde açılacak sergiler. Birinde daha önce Türkiye'de sergilerini açtığı Daniel Buren, Sarkis ve François Morellet'le birlikte 10-15 Türk sanatçısının eserleri yeralacak ve Maçka Sanat Galerisi'nin, mimarisi, seramikleri, tavan yüksekliÄŸi dahil ‘‘birebir aynısı’’ Cholet'deki müzeye kurulacak. DiÄŸerinde ise Rabia Çapa'nın giysi koleksiyonu sergilenecek.Rabia Çapa, bir yandan bunlara koÅŸtururken, bir yandan da Anadolu giysilerinden gelin baÅŸlarına, Selçuklu yüzüklerine uzanan dev koleksiyonunu gözü arkada kalmadan teslim edebileceÄŸi vakfı birlikte kuracağı bir sponsor peÅŸinde. KoÅŸtururken, kafasında ÅŸu sorular dönüp duruyor: Neden hálá bir modern sanat müzesi kuramadık? GüneydoÄŸu'da o kadar zengin giysiler, takılar olmasına raÄŸmen neden bir tane bile etnik müze yok? Ãœnlü kumaÅŸlarımız, konfeksiyondan kazandığımız onca para var ama kimsenin aklına niye bir tekstil müzesi kurmak gelmiyor? Â
button