Profesör borsası

Güncelleme Tarihi:

Profesör borsası
Oluşturulma Tarihi: Şubat 19, 2000 00:00

Haberin Devamı

Konu bugünün meselesi değil. Bundan birkaç sene öncesine kadar yarının meselesi de değildi. Ancak vakıf üniversiteleri kurulup, yüksek öğrenim eğitmen kadrolarıyla bir borsa şekline dönüştükçe, ülkenin en hayatiyet arzeden sorunlarından biri haline geldi.

Türkiye'de şu anda yüksek öğrenime devam eden bir buçuk milyon öğrenci var. Bu bir buçuk milyon öğrenci, 54'ü devlet, 18'i vakıf üniversitesi olan 72 üniversitede, lisans eğitimi alıyor. Ülkede yüksek öğrenim alanında yeni kurumlar açıldıkça, üniversite sayısı çoğaldıkça, eğitmen kadroları kıymete biniyor. Üniversiteler arasında bir çekişme yaşanmaya başlıyor. Bu çekişme birbirlerinden maddi açıdan bir farkı olmayan en fazla prestij avantajı olan devlet üniversiteleri arasında yaşanmıyor tabii. Rekabeti yaratan çoğu paralı eğitim veren vakıf üniversiteleri. Tıpkı enflasyon gibi. Üretim az olunca malın değeri artıyor. Üniversite sayısı çoğalıp, akademisyen altyapısı büyümeye ayak uyduramayınca, öğretim üyelerinin değeri yükseliyor. Öğretim üyesi kadrolarını titizlikle oluşturan vakıf üniversiteleri için devlet üniversitelerindeki kaliteli akademisyenler hedef haline geliyor. Böylelikle vakıf üniversiteleri çoğaldıkça üniversitelerdeki öğretim üyesi açığı her geçen gün büyüyor. Üstelik açığı kapamak için emekli olanların yerine yeni akademisyenler de yetiştirilemiyor.

Yetiştirilemiyor çünkü, üniversitelerde öğretim üyesi olarak kalmak artık gençler için ilgi çekici olmaktan çıktı. Devlet, yüksek öğrenim kurumlarına akademisyen yetiştirmekten gittikçe uzaklaştı. Yetişmiş üniversite hocaları da maaşların azlığından devlet üniversitelerinden kaçmaya başladı. Hocalar, ya özel sektörde kendi dallarıyla ilgili branşları ya da vakıf üniversitelerini tercih eder oldu. Böylece devlet yeni öğretim üyesi yetiştiremediği gibi elindekileri de kaybeder hale geldi.

Mesele, Yıldız Teknik Üniversitesi Senatosu'nun basına gönderdiği bir açıklamayla gündeme geldi. Senato bildirisinde üniversitelerden kopan öğretim üyelerinin durumuna seyirci kalınmaması ve yeni öğretim üyeleri yetiştirilmesi konusunda girişimde bulunulması için çağrıda bulunuyordu. Basın kuruluşlarının yanı sıra diğer üniversitelere de gönderilen metinde konunun aciliyeti vurgulanıyordu. Biz de yeni öğretim üyesi yetiştirme, varolanları elde tutamama gibi sorunlardan en çok zarar gören devlet üniversiteleri ve bu problemleri yaşamadan ihtiyaçlarını karşılayabilen vakıf üniversitelerinin rektörleriyle görüştük. Devletin rektörüne bu sorun nasıl aşılır dedik. Vakıf üniversitesi rektörlerine de öğretim üyesi politikalarını sorduk.

Koç Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Seha Tiniç

Herkese aynı para verilemez

Koç Üniversi-tesi'nin iddialı bir misyonu var. Bir mükem-mellik merkezi olmak istiyoruz. Bunda da iki önemli boyut var: Birincisi çok kaliteli eğitim. İkincisi de bilimsel araştırmalara ağırlık vermek. Üniversite öğretim üyesinin lise öğretmeninden farkı araştırmadır. Bu yüzden çok ince eleyip sık dokuyoruz. Ya kendini ispat etmiş olanları ya da ümit vaadeden genç öğretim üyelerini transfer ediyoruz. Dünya'nın her yerinde öğretim üyesi araştırıyoruz. Devlet üniversitelerine göre oldukça avantajlıyız. En önemlisi maddi kaynaklarımız yeterli. Amerika'dan getirdiğimiz öğretim üyelerine çok cazip teklifler sunuyoruz. Örneğin doktorasını yeni bitirmiş yıldız bir finansçı orada 120 bin-150 bin dolar brüt maaş alabiliyor. Biz bu rakamlara lojman da vererek yaklaşmaya çalışıyoruz. Ama sadece ona verdiğiniz maddi imkanlarla olmaz. Getirdikten sonra bu hocalara asistan, veri tabanı, bilgisayar donanımı da sağlıyoruz. Ya da yurt dışındaki konferanslara katılmak istiyor. Dünya'daki bilimsel hareketleri takip etmek istiyor. Biz bunları sağlıyoruz. Devlet üniversitelerinde bunlar da yeterli değil. Aslında devlet üniversitelerinin en büyük problemi herkese aynı parayı veriyor olmaları. Halbuki öğretim üyesi pazarı vardır. Bazı alanlarda öğretim üyelerine kaliteleriyle orantılı maaş vermek zorundasınızdır.

Türkiye'den aldığımız öğretim üyesi çok değildir. En fazla 8-9.

Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu

Yaklaşık yarısı yurtdışından

Sabancı Üniversitesi'nin akademik personel kabulu, yurt dışındaki öğretim üyelerini Türkiye'ye kazandırmaya öncülük etmektedir. Üniversitesimiz, felsefi olan ‘‘birlikte yaratmak ve geliştirmek’’ ilkesinde katılımcılığa inanan yenilikçi bilim ve teknolojik gelişmelere ve üretilen bilgilerin topluma yayılmasına katkıda bulunmayı hedefleyen bireyleri bünyesine katmayı hedeflemektedir. Üniversitesinin akademik personelinin son çalıştığı kurumlara bakıldığında bu tablo daha net görülmekte. Akademisyenlerimizin yüzde 43'ü yurtdışındaki kurumlardan, yüzde otuzu diğer vakıf üniversitelerden, yüzde 23'ü devlet üniversitelerinden, yüzde 4'ü ise TÜBİTAK'tan gelmiştir.

Boğaziçi Rektörü Prof. Dr. Üstün Ergüder

Yeni transfer yapamıyoruz

Bizim sıkıntımız yurt dışında doktoralarını tamamlamış kaliteli genç öğretim üyesi bulma konusunda. Boğaziçi Üniversitesi kendi yetiştirdiği araştırma görevlilerini almıyor. Yoksa kendi yağıyla kavrulan bir kurum olmaktan öteye gidemeyiz. O yüzden bizim için kaynak ABD'de eğitimini tamamlamış öğretim üyeleri. Fakat kaliteli genç öğretim üyeleri bir devlet üniversitesi yerine vakıf ve özel üniversiteleri tercih ediyorlar. Bu da gayet normal. Çünkü onlar öğretim üyelerine lojman veriyorlar, 2 bin doların üzerinde maaş bağlıyorlar. Bizim verdiğimiz paralar ise bin doların altında. Üniversiteler memur zihiyetiyle yönetilemez. Sözleşmeli adam alabilmeliyiz. Öğretim üyelerinin maaşları için, onlarla performansa dayalı pazarlıklar yapabilmeliyiz. Aksi takdirde Boğaziçi Üniversitesi büyük sıkıntılara gebe. Kadro seçiminde titiz davranamaz hale geleceğiz. Bu da doğrudan eğitime yansıyacak. Boğaziçi prestijli bir okul. Bizimle çalışmayı kabul eden öğretim üyeleri, bizden mezun olup doktorasını dışarıda tamamlayan idealist arkadaşlarımız. Ayrıca üniversitenin kapasitesi de çok büyük değil. Yoksa Boğaziçi'nde eğitim kalitesi çoktan düşmüştü. Fedakarlıklarla ayakta kalıyoruz.

Boğaziçi, öğretim üyesi kaybediyor diye yanlış bir kanı var. Emekli olup başka yerde çalışanlar olduğu doğru. Ama zaten bunu sistem teşvik ediyor. Ben de gayet normal karşılıyorum.

Yıldız Teknik Rektörü Prof. Dr. Ayhan Alkış

En olgun çağında kapmak olmaz

Bu güncel bir konu değil. Ama üniversiteler için yaşamsal bir konu. İki temel sorun var. Birincisi, akademisyenler aldıkları ücretleri yetersiz bulduklarından vakıf ve özel üniversitelere geçiyorlar. İkincisi gençleri öğretim üyesi olmaları konusunda teşvik edemiyoruz. İkinci sorun, uzun vadede devlet üniversitelerinin köküne kibrit suyu ekecek derecede büyük bir mesele. Üniversite hocalarının maaşları 1989'dan beri devamlı değer kaybediyor. Bugün için aldıkları net maaş bin doların altında. Öğretim üyelerinden bazıları devlet üniversitelerinde kalmakta ısrar ediyorlarsa fedakarlıklarından oluyor. Ayrıca artık biz fakirliğe de alıştık. Ama gençleri bu konuda ikna edemezsiniz. Kaliteli gençler dışarıda 2-3 katı kazandıklarından haliyle araştırma görevlisi olmayı tercih etmiyorlar. Asistanlık eskiden en iyinin seçildiği bir alandı. Hoca sen üniversitede kalabilirsin dedi mi, o kişi için bu büyük bir onurdu. Şimdi tam tersine döndü. İyi öğrenciler mezun olmadan iş teklifi alıyor. Biz adam bulmak için elimizde ne kalırsa ona razı oluyoruz. Vakıf üniversiteleri hazıra konuyorlar. El olgun çağında bizim elemanımızı alıyorlar. Onları suçlamak için söylemiyorum. Ama bu böyle. Bunun için profesörlerin bonservisleri olmalı. Eğer almak istiyorsa, onu yıllardır yetiştiren devlete bunun bedelini ödemeli.

Hocalara ek gelir kapısı

Devlet üniversitelerinde çalışan öğretim üyeleri yetersiz maaşlar yüzünden özel sektördeki birçok şirkete danışmanlık hizmeti veriyor. Boğaziçi Üniversitesi Rektörü Ergüder, bu durumun bazı dallar için teorinin pratiğe geçirilmesi konusunda iyi bir fırsat yarattığını söylüyor. Ancak uygulamanın akademik araştırmaları sekteye uğrattığını, öğretim üyelerinin odalarına hiç uğramayıp, öğrencilerini ihmal etmelerine neden olduğunu söyleyenler de var. Koç Üniversitesi gibi öğretim üyelerine dolgun maaş verebilen vakıf üniversiteleri uygulamaya çözüm bulmuşlar. Haftada en fazla bir gün danışmanlık hizmeti verebiliyorsunuz. Bir günden fazla görüşme yapmak istiyorsanız, dekanlığınızdan izin almanız gerekiyor.

Hayat şartlarının üniversite hocalarını ittiği başka bir alan da birden fazla üniversitede çalışma durumu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!