Güncelleme Tarihi:
"Ne olduysa Suriye’nin kuzey hattında açılmak istenen koridora izin vermediğimiz için oldu" diyen Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, "Suriye’nin kuzey hattında bir oldu bittiye getirilerek, adına kantonlaşma denilerek, kendileri gibi düşünmeyen Kürtlere de zulüm ederek terör örgütü eliyle, özellikle küresel hesap yapanların desteğiyle bir koridor açılmak istendi. Türkiye buna çok sert cevap verdi ve kararlılıkla bu işe asla izin verilemeyeceğinin altını çizdi, sahada da bunu gösterdi. Zaten ne olduysa bundan sonra oldu. Bütün bunlar da hiç kuşkusuz 15 Temmuz gerçeğinden ayrı değerlendirilemez. Düşünün ki Türkiye’de terörle mücadele etmesi gereken güvenlik birimlerinin içerisine kümelenmiş, kadrolaşmış, en üst düzey makamları ele geçirmiş bir ihanet şebekesiyle mücadele ediyorsunuz. Bu noktada açık olarak bilinmelidir ki; FETÖ ihanet şebekesi şimdilerde, içerde- dışarda kirli ve karanlık ilişki ağılarıyla biriktirdiği elinde kalan hangi imkan ve kabiliyet varsa bunları Türkiye aleyhine kullanmakla meşgul. Kendisi gibi diğer tüm terör örgütleriyle iç içe geçerek, Türkiye’de bir iç çatışmayı başlatabilmenin tezgahında" diye konuştu.
"EN SONUNDA BU KALE DÜŞMÜYOR DİYECEKLER"
Türkiye’nin demokrasiyi daha da ileriye götürmeye çalışan bir ülke olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, şöyle konuştu:
"Sonuçta biz demokrasiyi daha da ileriye taşımak isteyen bir coğrafyayız. Böyle bir anlayışımız var. Bunu aynı zamanda istiklalimizi koruyarak yapmak istiyoruz. Türkiye’yi Türkiye’den yönetmek istiyoruz. Buna direneceğiz. En sonunda bu kale düşmüyor diyecekler. Çünkü sistem böyle işler. Ondan sonra gerçek anlamda diplomatik ilişki kurmanın yolları aranır. Şimdikilerin hepsi sahtelikler içerisinde."
MASKELİ TERÖR ÖRGÜTLERİ ELİYLE ASLINDA DEVLETLER SAVAŞI İÇERİSİNDEYİZ
Terör örgütlerinin kapsamlı ve birbirini besleyen mekanizmalar olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Hacısalihoğlu, şöyle devam etti:
"Çok kapsamlı ve adeta birbirini besleyen bir mekanizma ile Türkiye’ye yöneltilen bir büyük terör dalgası. Bugünkü uluslararası güç mücadelesinde maalesef terör örgütleri için çok uygun iş iklimi üretildi. Bugünkü sistemde hiçbir terör örgütü arkasında devlet desteği olmadan varlığını sürdüremez. Reina’daki insanlara yönelik bu alçak terör saldırısında da aslında aynı mekanizmanın işlediğini görmek gerekir. Burada mutlak suretle bir istihbarat networkü var. Bu istihbarat networkünün etkinliğinden aldığı cesaretle bu terör tetikçisirolünü üstlenenlerin sahaya sürüldüğünü görmek gerekir. Terör sadece tetiği çekenin ve ortadaki vahşetin denklemiyle anlaşılmaz. Bu önemlidir ama ’Bununla ne istenmektedir?’,’Bu denklem nasıl kurulmuştur, neden kurulmuştur?’ sorularının cevabını sadece kriminal denklemle bulamazsınız. Meselenin stratejik ve siyasi tüm boyutları ve buna bağlı olarak güç ilişkileri irdelemelidir.Aslında Türkiye’nin coğrafyası hedeftir. Çünkü bu coğrafyada güçlü bir devletin sahne alma çabaları başkaları için alan daralmasına yol açacaktır. Aynı anda birçok coğrafi kimliği kendisiyle içselleştirerek barındıran bu yönüyle de biricik konuma sahip olan Türkiye kabına sığmıyor, gelecek hedefi koyuyor. Bunu yaparken Ortadoğu’nun bütün karmaşık, karanlık ve kirli olarak oluşturulan denklemlerine karşı pozisyon almaya bunu da kendi bekası ve tüm mazlum milletler adına yapmaya çalışıyor. Bütün bunlar son derece önemli ve başkaları için son derece rahatsızlık unsuru oluşturuyor. Maskeli terör örgütleri eliyle aslında devletler savaşı içerisindeyiz. Türkiye bu açıdan hedeftir.Suriye gerçeği ile terör örgütleri üzerinden bir bilek güreşinin yaşandığını görüyoruz aslında bir terör örgütünün diğer terör örgütüyle durdurma görüntüsü altında meşrulaştırma çabasına girildiğini görüyoruz. Yani PYD, PKK, DAEŞ ilişkisine baktığımızda aslında bunu görüyoruz. Aslında hepsi emanetçi işgalciler. Birinin alan hakimiyetini ortadan kaldırmak için diğerinin alan hakimiyetine dönüştüğünü görüyoruz.Aynı amaca hizmet ettikleri çok açık."
İSTİHBARAT BİRİMLERİNİN DAHA SOFİSTİKE OLARAK ÇALIŞMASI GEREKİYOR
Yapılması gereken çok şey olduğunu söyleyen Hacısalihoğlu sözlerini şöyle noktaladı:
"Mutlak surette yapılması gereken çok şey var. Bu açıdan bütün istihbarat ve güvenlik birimlerinin daha sofistike olarak çalışması, liyakat ve sadakatle yoğrulmuş kadrolarla güçlendirilmesi ve yerli ve milli reflekslerin hiçbir güç ve baskı altında sarsılmaması gerekiyor. Hepimizin de buna destek olması gerekiyor. Dolayısıyla burada kenetlenme esas olmalı. Kürt-Türk çatışmasına yönelik kirli senaryolarla , bir ev öteki eve düşman olsun çabasının halkımızın yüksek ferasetiyle hiçbir zaman itibar görmemiştir. Türkiye için kirli ve karanlık unsurların iç savaş senaryoları hiç eksilmemiştir ama hep kazanan bu topraklarve bu millet olmuştur. Unutmamak gerekir ki; Anadolu kir, pas tutmaz. Türkiye öyle kolay kolay Suriye, Irak yapılamaz. Kuvvetli bir mayası vardır ama sürekli ülkemizin zorlandığını görüyoruz. Bu saldırıdan sonra da aynı kirli hevesi güttüler. Bu sefer hayat tarzı ve inançlar üzerinden bir iç çatışma senaryonun sahneye sürülmek istendiğini görüyoruz. Bu da bir oyun bunu görelim. Yani o alçak saldırı gerçekten hayat tarzına yönelik mi yapıldı? Zaten bunlar konuşulsun diye o saldırı yapıldı."