Oluşturulma Tarihi: Şubat 12, 2001 00:00
MHP'de bir süredir devam eden "Türklerin sembolü kurt mu keçi mi?" tartışması sürüyor. Tartışmaya Türk dili ve edebiyatı bölümü bilimadamları da katıldı. Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, kurdun, tüm Türk milletinin ortak ve kutsal sembolü olduğunu, ilk Türkler'in kayalara keçi ve geyiğin dışında bulunan domuz ve at figürlerini işlemelerinin bu hayvanları sembol olarak kullandıkları anlamına gelmeyeceğini bildirdi. Gülensoy bu nedenle Keçi'nin Türklerin sembolü olamayacağını savundu.
Erciyes Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Üyesi ve TİKA'nınMoğolistan Türk Anıtları Araştırma Projesi'nin ilk bilim kurulu üyesi Prof. Dr. Tuncer Gülensoy, kurdun Türkler'in sembolü olup olmadığı tartışmalarının bilimsellikten uzak kaldığını kaydetti.
Türkler'in Yaradılış, Su, Bozkurt, Ergenekon, Hun destanlarının anamotifinin kurt olduğunu, kurdun, tüm Türk milletinin tarih boyunca ortak ve kutsal sembolü olduğunu bildiren Prof. Dr. Gülensoy, şunları söyledi:
''İlk Türkler döneminde kurt o kadar kutsal bir hayvandı ki kurdun ilk adı olan börü kelimesini kullanmak, bu hayvanı el ile işaret etmekbile yasaktı. Bu yasak nedeniyle kurt adı türetildi. Anadolu'da bile kurdun yerine orijinali Farsça olan canavar kelimesinin kullanılmasının nedeni budur. Türkler kurdu, özgür, eşine bağlı, kışkırtmadıkça çevresine zarar vermediği için kendilerine sembol olarak seçtiler. Bunun en güzel örneği ünlü Sovyet Tarih Bilimci Eleonora Nougorodova'nın 'Moğolistan'da Türk Sanat Eserleri' adlı Almanca yayımlanan eseridir. Bu eserde Altay dağlarının zirvesinde birkayanın üstünde dişi kurttan süt emen kolları kesik bir çocuk tasviri bulunuyor. Yıllarca gizlenen bu motifte Yaradılış ve Türeyiş destanlarındaki kurt motifinin aynısını görüyoruz.''
Prof. Dr. Gülensoy, Moğollar'ın köpeği, Alman ve Ruslar'ın ayıyı, Selçuklu ve Bizanslılar'ın çift başlı kartalı kutsal hayvan saydıklarıgibi Türkler'in de kurdu kutsal gördüklerini bildirdi.
DOMUZ DA KAYALARA İŞLENMİŞ Keçi ve geyiğin Türk milletinin sembol hayvanı olmasının olanaksız olduğunu belirten Prof. Dr. Gülensoy, şöyle devam etti:
''Türkler sadece keçi ve geyiği değil, at ile sevmedikleri domuzu da kayalara işlemişler. Bunları sadece çevrelerinde gördükleri için işlemişler. Ayrıca, abidelerin altında sonsuzluğu sembol etmesi için kablumbağa heykeli koymuşlardır. Bu hayvanlar hiçbir zaman tanrısal güç olarak görmemişlerdir. Türk destanlarında sadece kurdun yanında gökten inen ışık motivi vardır. Bu motifte de tanrısal güç ifade edilmek istenmiştir.''
KURDUN AYRICALIĞI Prof. Dr. Gülensoy, Türkler'in tarih boyunca kurt kelimesini, kutsallığına inanıldığı için boy adlarına vermediklerini, 11. Yüzyıl'dan sonra Karakeçililer, Sarıkeçililer, Karakoyunlular, Akkoyunlular gibi adlar kullandıklarını, 24 Türk, Oğuz boyundan biri olan Alayuntluların adının da eski adı yunt olan attan geldiğini ifadeetti.
Gülensoy, bir tür geyik olan sıgının, Kültigin anıtında aile damgası olarak görüldüğünü de vurgulayarak, ''Kurt tüm Türk milletininortak sembolü olduğu için kurdun dışındaki hayvanlar boy damgası ve adı olarak kullanılmıştır'' dedi.
Gülensoy,
Atatürk tarafından kurulan Türk Ocakları'na sembol olarakbozkurt başının verildiğini, ilk basılan para ve pullarda kurdun da kullanıldığını anımsatarak, ''Kurt kesinlikle bir partiye mal edilmemeli. Partilerüstü bir sembol olarak görülmelidir'' diye konuştu.