Güncelleme Tarihi:
Türkiye, Amerika'da yaşayan profesyonel çocuk bakıcısı Fügen Gülertekin'in dramını ilk kez gazeteci/ televizyoncu Haluk Şahin'den öğrendi. Çocuğun hayatını kurtardığı halde 8 yıl ağır hapis cezası alan bu kadın, cezasının bir kısmını evinde elektronik prangaya bağlı olarak geçirdi. Bugünse Marysville Kadınlar Cezaevi'nde yatıyor. Türkiye onun trajik öyküsünü yine Haluk Şahin'in kaleme aldığı romandan okuyacak. Hem de bir solukta... Elektronik Prangalı Kadın: Figen Gülertekin
Fügen Gülertekin'in kendini cezaevinde bulmasına yol açan bebek bakıcılığının öyküsü
Robert Kolej ve Boğaziçi mezunu, iki çocuk, bir torun sahibi Fügen Gülertekin, boğazına bir şey kaçtığı için nefes alamayan bir çocuğun hayatını kurtardı. Ancak onu hırpaladığı ve yaraladığı iddiasıyla Amerika'da bugüne kadar verilen en ağır cezayı aldı. 8 yıl hapis cezasına mahkum olan profesyonel bebek bakıcısı Fügen Gülertekin, cezasının bir bölümünü evinde elektronik prangaya bağlı olarak geçirdi. O halen Marysville Kadınlar Cezaevi'nde yatıyor.
CADI AVI GİBİ
Gazeteci-yazar Haluk Şahin bir gün tesadüfen emailinde bir not buldu. Amerika'da yaşayan Türkler bu Türk dadının uğradığı haksızlığı yazmışlardı. Bu not onu çok yönlü bir dramın en yakın şahitliğine taşıdı. Amerika'ya gitti, Gülertekin'i buldu, avukatlarıyla görüştü, mahkeme tutanaklarını inceledi... İnsan hakları konusunda öncü olduğunu savunan ABD'de adalet sistemi, basın ve kamuoyuyla birlikte Türk çocuk bakıcısına karşı çok yönlü bir ‘‘cadı avı’’başlatılmıştı. Böylesine ağır ve haksız bir ceza nasıl verilebildi? Küçük bir not, iki yıl süren bir araştırmanın sonunda 200 sayfalık bir kitaba dönüştü. ‘‘Elektronik Prangalı Kadın: Fügen Gülertekin’’ yalnızca yaşanmış ve kamuoyunu yakından ilgilendiren bir olayı anlattığı için değil, aynı zamanda edebi bir nitelik taşıdığı için de bir solukta okunacak ilginç bir roman...
Doğan Yayınları'ndan çıkan eserin tüm gelirini Fügen Gülertekin'i savunma fonuna bağışlayan yazarla romanını tartıştık:
Çok uzun yıllar Amerika'da akademisyenlik yaptınız. Amerikan adalet sistemini yakından tanıyorsunuz. ABD'de nasıl böyle bir haksızlık yapılabildi?
-O dönemde Boston'daki İngiliz dadı davası çok gündemdeydi. Bu İngiliz dadı davasındaki çocuk, ‘‘shaking baby sendrom’’ dedikleri sarsılmış bebek sendromu denen yaralama tarzından dolayı öldüğü saptanmış ve genç kıza ömür boyu hapis cezası verilmişti. Sonradan İngilizler örgütlenip bunu protesto ettiler ve genç kız özgür kalarak Kasım 1998'de ülkesine döndü. Bir Türk kadının da başına aynı şeyin gelmiş olması ve çocuk ölmediği halde ağır hapse mahkum olması ilgimi çekti. Çok ilginç bir haber potansiyeli vardı. Amerika'da özel çocuklar için özel bakım dersleri almış, bu konuda master yapmış, bir torun sahibi bir kadındı. Olaydan sonra hastaneye götürülen bebeğe konulan teşhis, kötü niyetle sarsıldığı ve bu yüzden bebeğin hırpalanmış olmasıydı. Hiçbir kanıt olmadığı halde böyle bir teşhis konmuştu. Çünkü diğer dadı davası gündemdeydi ve çok moda bir suçtu bu. Oysa ‘‘bebeği sarsma’’nın sendrom olup olmadığı tıp ve hukuk camiası içinde de halen tartışmalı. Fügen Gülertekin o moda suçun kurbanı oldu, günah keçisi seçildi. Yaralanan çocuğun babası Time Warner şirketinde çalışıyordu. Ailenin en yakın dostu Columbus'un en önemli gazetesinin sahibiydi. Bu kişinin aynı zamanda televizyon ve radyo istasyonları vardı. Ve Fügen Gülertekin'in yaraladığı iddia edilen çocuğun arkasında bütün Columbus oligarşisi vardı. O yıl seçim senesi. Fügen Gülertekin'in hakimi dikkat çekmek için sert hakim imajını yaratmak zorundaydı. Bu yüzden ona en ağır cezayı verdi.
Bu davaya ön yargılı mı yaklaşıldı?
-Amerikan halkının zayıf noktalarından biriydi bu: Yabancı dadı sendromu... Achille'in topuğuydu yani. Bu yüzden çocuğun hırpalandığıyla ilgili hiçbir kanıt olmadığı ve dadı çocuğun hayatını kurtardığı halde o eyalet mahkemesinin verdiği en ağır hapis cezasına çarptırıldı.
ŞİMDİ HÜCREDE
Bu davanın misyoneri oldunuz bir anda.
- Olaya aslında başından beri gazeteci şüphesiyle yaklaştım, araştırmanın sonuna kadar bu şüpheyi taşıdım. Ancak Fügen Gülertekin'le konuşunca, mahkemenin aldığı karara bakıp, Amerikan basınındaki ön yargılı yaklaşımı görünce onun çok büyük bir haksızlığa uğramış olduğunu anladım... Ne yapabilirim diye düşündüm. Bu kadının kendini savunması için paraya ihtiyacı vardı, haber yaparak onun mağduriyetini duyurabilirdim ve birtakım organizasyonları harekete geçirebilirdim. Ancak ne yapsam bir türlü bu müthiş akışı tersine çevirmek mümkün olmadı... Şu an hücre cezasında ve günü gününe 8 yılı dolduracak. Onun onayını alarak kitabını yazmaya başladım. İnternetten her gün onunla mektuplaşmaya başladım. Fügen Gülertekin'le aramızda enteresan bir yazar-konu işbirliği oluştu.
Fügen Gülertekin nasıl bir kadın?
-Karşıma çok enteresan bir kişilik çıktı. Dobralığının kurbanı bir kadın çıktı. Kendi doğru bildiği şey kendisine zarar vercek de olsa. Ona birçok kurtulma yolu önerildiği halde, o yaptığı şeyin doğru olduğunu sonuna kadar savundu. Şimdi hücre cezasında olmasına karşın hapishanede Türkiye'yi tanıtıcı programlar düzenliyor. Çok enerjik bir kadın.