Güncelleme Tarihi:
Gemi inşaat yüksek mühendisi Kenan Kolat, 30 yıl önce Almanya’ya yerleşti, 22 yıl çeşitli STK’larda çalıştı. Yedi yıldır ise pek çok derneğin bağlı bulunduğu, ülkenin en sayın göçmen derneği, 80 bin üyeli Almanya Türk Toplumu’nun genel başkanlığını yürütüyor. Eşi Dilek Kolat da Berlin Eyaleti Uyum Çalışma ve Sosyal İşler Bakanı. Geçen yıl iki Nazi’nin intiharıyla çözülen ve Alman derin devleti tartışmalarına neden olan dönerci cinayetlerinin araştırıldığı Federal Parlamento ve üç eyalet parlamentosundaki komisyonlara çağrılan, 40 bin sayfalık raporlara ulaşan tek Türk. Geçen ay, “Almanya’da kurumsal ırkçılık yükseliyor” başlıklı deklarasyonuyla bomba etkisi yaratan, “Almanya’da postal ırkçılığından, kravat ırkçılığına geçiş var” diyen Kolat ile konuştuk.
EŞİT HAKLAR VE ŞANS EŞİTLİĞİ
“Almanya Türk Toplumu 1995’te kuruldu. Eski Batı Almanya olarak bilinen 11 eyalette örgütlüyüz. Kamu statüsünde bir dernek. Biz STK’yız, herhangi bir ülke ya da kuruma bağlı olmayan, ne Türkiye’ye, ne Almanya’ya bağlı olmayan, onlardan siyasi, ideolojik destek almayan, politik bir kuruluşuz ama ideolojik kuruluş değiliz. İçimizde çok değişik dillerden, kültürlerden, dinlerden insanlar var. Türkiye mozaiği bizim toplumumuzda yer alıyor. Almanya-Türk Toplumu Türklerin Almanya’daki sorunlarıyla uğraşıyor, Derneğimizin birinci amacı, içinde yaşadığı toplumda eşit hedeflere ulaşmak, yani Türklerin Almanlarla aynı haklara ulaşmasına katkıda bulunmak. Bu da vatandaşlık ve yerel seçim haklarına dek pek çok hakka kavuşmaktan geçiyor. Kağıt üzerinde dahi eşit değiliz. Biz eşit haklar ve şans eşitliği diyoruz buna. Pozitif ayrımcılık istiyoruz, uyum kavramını reddediyor, katılım kavramını kullanıyoruz.”
IRKÇILIK, ALMANYA’DA YÜKSELEN DEĞER
“İkinci hedef ırkçılığa, ayrımcılığa, antisemitizme, Türk-İslam düşmanlığına karşı mücadele etmek. Bu çok önemli çünkü Almanya’da göçmenlere, özellikle Türklere karşı ciddi bir düşmanlık var. Bunlarla mücadele etmek gerekiyor. Irkçılık şimdi Almanya’da yükselen değer haline geldi. Toplumun ortasına yerleşmekte olan bir ırkçılıkla karşı karşıyayız. Üçüncü hedef Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecini desteklemek. Türkiye’nin AB’ye girmesi, Türklerin Almanya’daki hukuki statülerini sağlamlaştıracak. Çifte vatandaşlık olanağı, yerel seçimlerde, AP seçimlerinde oy kullanma, devlet memuru olma, ortak dolaşım hakları gelecek. İlk zamanlar sadece Almanya’daki Türklerin hak ve çıkarlarını savunuyorduk. Almanya’daki ırkçılıkla mücadelede demokrasi güçlerinin bir arada olma zorunluluğunu ortaya koydu. Bu nedenle kendimizi STK ve insan hakları örgütü olarak görmeye başladık.”
DİYASPORA DEĞİLİZ, İKİ ÜLKE ARASINDA KÖPRÜYÜZ
“Örgütlü gücümüzle Almanya’da göçmenleri, Türkleri ilgilendiren bütün komisyonlarda yer alıyoruz. İKÖ, Federal Uyum Konseyi, Uyum Zirvesi’nin üyesiyiz. Federal Meclis’te görüşü alınabilir dernekler listesinde yabancı tek kuruluşuz. Yılda 300 bine yakın insan hizmetlerimizden yararlanıyor, danışma, meslek eğitimi, Almanca kursları vb. Almanya’da 3 milyona yakın Türk nüfus var, çok yüksek rakamda kitlelere ulaşıyoruz. Türkiye’de de projelerimiz var. Azınlık hakları değil, vatandaşlık hakları istiyoruz. Almanya’da yaşayan Türkler diyaspora değiliz, Türk hükümeti bize böyle bakıyor. Biz Türkler artık Almanya’nın vazgeçilmez parçası haline geldik. İçinde yaşadığımız toplum için de çalışmamız lazım, iki ülke de ülkemizdir artık.”
YABANCILAR İÇİN HERŞEY YASAK, İSTİSNAİ HAKLAR VERİLEBİLİR
“Almanya’da zihniyet şöyledir: ‘Her şey serbest, istisnalarda kısıtlanabilir. Yabancılar için her şey yasaktır, istisnai haklar verilebilir.’ Yabancıları uzun süre gelip, geçici, konuk işçi olarak görüyorlar. Biz de öyle başlıyoruz ama sonra yerleşmeye başlıyoruz. Bu kez insanların kültürel, dinsel gereksinimleri ortaya çıkıyor. Kürtler, Aleviler, Sünniler dillendiriyor isteklerini. Bakıyorlar ki resimde bir değişiklik oluyor. Buna hazır değiller. Çünkü yıllarca Almanya’ya denilmiş ki; Almanya bir göç ülkesi değildir, göçmen ülkesi hiç değildir. Size bir sayı vereyim, duyan herkes çok şaşırıyor. 1945-2006 yılları arasında Almanya’ya 36 milyon göçmen geliyor, 27 milyon göçmen de gidiyor, 9 milyon kalıyor. Almanya’nın bugünkü nüfusunun yüzde 40’ı komple değişiyor yani. Türklerden geri dönenlerin sayısı 4 milyon civarında. Almanya’da yaşayıp da Türkiye’ye dönmüş olanların sayısı Almanya’da yaşayanlardan daha fazla, bir de ailelerini sayın. Almanya uzun yıllar göçmen ülkesi olduğu gerçeğini kabul etmedi, göç yasasını 2005’te istemeyerek kabul etti. O güne kadar ‘biz Almanlar, siz yabancılar’ söylemi dillendirildi hep. Almanya’da geçmişte de ırkçı bir taban vardı, bugün Toplumun yüzde 25-30’u ırkçı eğilimli insanlardan oluşuyor. Bu hamur toplumun alt tabakalarındayken, orta ve üst tabakalarına yerleşti.”
POSTAL IRKÇILIĞINDAN, KRAVAT IRKÇILIĞINA GEÇİŞ OLDU
“Ben onun için şöyle diyorum; postal ırkçılığından, kravat ırkçılığına geçiş oldu. Bu çok önemli; ırkçılık artık sokakta iki tane Nazi kılıklı, postallı adam değil, kravatlı, beyaz yakalılar oldu. Devlet kurumlarına ve şirketlere yayıldı. Buradaki temel sorun; sokakta iki Nazi’nin saldırıp öldürmesi kötü bir olay ama size laf atması, sözle taciz etmesi çok önemli değil. Daha önemlisi, toplumun aydın kesimlerinin bu Nazi kılıklılar için; ya bu adam söylediği şeylerde o kadar da haksız değil demesidir. İki Almanya’nın birleşmesi sonrası bir milliyetçilik rüzgarı esti. Almanya 2. Dünya Savaşı ve öncesinde ırkçılık, soykırım yapmış bir ülke olduğu için her türlü milliyetçi değeri reddeden bir yapılaşma oluşmuş. Alman bayrağını elinde taşımaktan utanan bir halk Almanlar. Haklı bir mahcubiyetleri var. Yüzde 25-30’u kendi milli takımlarına karşı çıkar, yenilsin isterler. Bu bir duruş, her türlü milliyetçiliğe karşıyım diyor.“
İKİ ALMANYA’NIN BİRLEŞMESİ GERİYE DÜŞÜŞ GETİRDİ, IRKÇILIĞI HORTLATTI
“Türkiye geçmişte nasıl Osmanlıyı komple reddederek bugün geriye bir düşüş yaşıyorsa, Almanya’da da iki Almanya’nın birleşmesiyle böyle bir geriye düşüş oldu. Siz ulusal olan her şeyi reddettiğiniz zaman geriye düşüş olur. ‘Biz Almanlar’ diye başladılar, bir değer haline geldi milliyetçilik yeniden. 1992-93 yılında Mölln ve Solingen’de yakılan insanlarımızı 20. yılında anacağız. Bu olaylar Türklere karşı ırkçılığın en çok yükseldiği dönemdi. Göçmenlere karşı genelde bir düşmanlık hep vardı. İlk İtalyanlar geldi, onlara ‘Spagetti’, Türklere ‘döner yiyenler’ diye alay etmeler başladı. Bu dışlamalar politikanın yanlışlığından başlıyor. Politika bunlar yabancı, bize ait değil dediği için halk da çok fazla sorgulamadan politikanın etkisi altında kalıyor.”
ALMANYA’DA OLANLAR DERİN DEVLETTEN DAHA TEHLİKELİ, YAPISAL BİR SORUN
“Almanya’daki ırkçılığın yükselişi yapısal. Derin devlet mi diye soruyorlar bana Türkiye’de, bu derin devletten daha tehlikeli bir şey, yapısal, kurumsal bir ırkçılık var. İki Almanya’nın birleşmesiyle 20 yıllık süre içinde devletin kabul ettiği ırkçı cinayet sayısı 50, bunların 14’ü Türk. Ama bu işi ciddi anlamda araştıran, ortaya çıkaran sivil toplum kuruluşlarına ve basına göre bu sayı 160-182 arasında değişiyor. Bu cinayetler, Almanya’da toplumsal ırkçılığın, militarize bir ırkçılığa dönüştüğünü, Nazizme doğru kayan bir tehlikenin olduğunu gösteriyor. Bu hep küçümsendi Alman devleti tarafından. Neden; çünkü kendi geçmişleri akla geliyordu. Biz o dönemi hallettik, yüzleştik diyorlar, onun için ırkçı cinayet olamaz diyorlar. Kurumsal ırkçılık dediğim olay bu zaten.”
ALMANYA’DA DEVLETİN SAĞ GÖZÜ KÖRDÜR
“Almanya’da devletin sağ gözü kördür diyoruz biz onun için. Devlet sağcılara bakmıyor, hep solda aradılar failleri. Bunda tabi yapıların içinde sağ kesimden insanların olması da etkili. Demirel’in bir zamanlar söylediği, ‘Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz’ sözünü hatırlatıyor bu. Cinayetleri yok sayıyor, bilinçli ya da bilinçsiz görmezden geliyorlar, bu partisel bir olay değil, yapısal bir mesele. Almanya Türk Toplumu olarak ‘kurumsal ırkçılık, yapısal ırkçılık’ tespitini 1-2 ay önce deklare etti.“
NAZİ ÇETESİ 23 YIL ÖNCE BOMBAYLA YAKALANIP BIRAKILMIŞ
“Dönerci cinayetlerinin geç aydınlanmasında istihbarat örgütlerinin birbiriyle bilgiyi paylaşmaması etkili oldu, ajanlarım ortaya çıkar diyor, vermek istemiyor bilgiyi. Böyle çuvalladılar. Trio denilen üçlü grup, hani biri diğerini öldürüp intihar etti, üçüncüsü yakalanan Nazi teröristler, destekçileri de var. Bunlar 26 Ocak 1989 tarihinde, bir garajda 1,5 kilo bombayla polis tarafından baskın yapılıp yakalanacakken, bir polis memuru gidin diyor. Bunlar çok eskiden beri biliniyor ama yeni ortaya çıktı. Bütün bunlar Anayasayı Koruma Örgütü’nün (AKÖ) bilgisi dahilinde ama bu bilgileri polise vermiyor. Tutanaklara geçmiş her şey, Alman devleti her şeyi kayda alıyor. 11 Kasım’da o dönemin belgeleri yok ediliyor. Bu da yeni ortaya çıktı.”
NAZİLERİN HEPSİ FİŞLİ, BİLİNEN İSİMLER AMA SAKLADILAR
“Bu cinayetlerin 5 tanesi Nürnberg’te, Bavyera eyaletinde oldu. O zaman içişleri bakanı Gunther Backsthein not yazıyor yabancı polisi ve AKÖ’ye; arkasında yabancı düşmanlığı olabilir mi, bakın diyor. Ama bir daha da sormuyor. Polis bu cinayetlerin arkasında Nazi gruplarının olabileceğini düşünüyor, bir ipucu yakalıyor, bilgi istediği AKÖ vermiyor. Aylarca sürüyor yazışmalar, bakanın haberi yok. Sonuçta AKÖ Nürnberg’in iki ilçesindeki Nazilerin listesini veriyor. Bütün Naziler fişlenmiş, bilinen isimler. Şöyle düşünün; İstanbul’da araştırma yapılacak, Gültepe ile Şişli’deki Nazilerin listesini veriyor AKÖ. Rastlantı bu ya, o isimler de bunların içinde var. 160 tane isim var listede ama doğum tarihi ve isim var, başka da bilgi vermiyor.”
ALMAN İSTİHBARATI DÖNERCİ DÜKKANLARI AÇIP İŞLETMİŞ
“Daha sonra AKÖ polise bu iş mafya işidir diyor, Türkiye ile de iletişime geçiyorlar. Öldürülen dönercilerden bir tanesi Kürt kökenli olduğu için bu işte PKK ve kara para aklama olabilir diye düşünüyorlar. 200 memur görevlendiriliyor, bunlardan sadece 12-15’i ırkçılıkla ilgili boyuta bakıyor, diğerlerinin tamamı Türkiye bağlantısına ve mafya bağlantısına odaklanıyor. Türkiye’ye gidiyor bu memurlar, 13 köyde akrabalarını geziyor, görüşmeler yapıyorlar Kürt dönercinin. Tabi bir şey çıkmıyor. İki tane döner dükkanı açıyorlar Nürnberg ve Münih’te, 3-4 ay çalıştırıyorlar, kendi adamlarını çalıştırıyorlar, belki Türk’türler. Şunu düşünüyorlar; toptancıdan et alırız, parasını ödemezsek mafya gelir baskı yapar, oradan da ilişkiyi kurarız. Bunu düşünen istihbarat örgütü şu listeyi doğru dürüst incelese çıkacak ortaya bu isimler. Çok ilginç, gelip öde diyen de yok, sonra ödersin diyorlar, dükkanları da borcu da kapatıyorlar. Polisiye önlem olarak yapılabilir böyle bir şey, haraç filan düşünüyorlar, çıkmıyor, çünkü böyle bir şey yok. Bunlar komisyona gelen raporlarda ortaya çıktı. Şu an Federal Meclis ve üç eyalet meclisi cinayetlerin devlet içi bağlantılarını araştırıyor, ben de katılıyorum bu komisyonlara, orada ismimiz var, yerimiz var.”
KARAVANDAKİ İNTİHARLAR DA KUŞKULU
“Nazi çetesi üçlüden ikisi bir karavanda önce biri diğerini vurdu, sonra vuran intihar etti. Böyle açıklandı ama acaba böyle mi gerçekten? Bu üçlüyle ilgili eski bilgilerin intiharlardan bir hafta sonra yok edilmesi, karartılan bu belgeler acaba bu üç kişinin (üç Nazi) AKÖ’nün adamı mıydı kuşkusuna neden oldu. Eğer böyleyse devlet öldürtmüş oluyor o zaman bu Nazileri. Yeşiller hala kuşkulu. Almanya’da meclis bunun üzerine ciddi şekilde gidiyor ama AKÖ, içişleri bakanlığı kapatmak istiyor. Türk hükümeti de bu konuda sınıfta kaldı. Nedense bir çekingenlik gösterdiler. Türkiye’de bir Alman Marko olayı oldu, Başbakana kadar açıklama yapıldı. Sen bir kere her ay büyükelçini çağır bilgi iste neler oluyor bu cinayetlerle ilgili soruşturmada diye. Biz komisyon toplantılarına katılıyoruz, büyükelçiler gelmiyor, gelin bir boy gösterin, orada bir ağırlık oluyor otomatikman, bak izliyorlar diyorlar, çok önemli.”