Portre

Güncelleme Tarihi:

Portre
Oluşturulma Tarihi: Haziran 07, 1998 00:00

Haberin Devamı

Türk evi yazıyor plaza çiziyor

Tatsuya Yamomoto, 37 yaşında, İstanbul'da yaşayan, resimden kitap yazmaya kadar her şeyi yapan ‘‘dolu’’ bir Japon mimar. Tokyo'da mimarlık bölümünden mezun olduktan sonra, bina bilgisi üzerine master programı yapıyor. Ardından UNESCO'ya giriyor ve mimarisi yok olmaya yüz tutmuş ülkelere yolculuklar yapmaya başlıyor.

‘‘1983'te 40 ülke gezmiştim. Himalaya'nın tepelerinden Etyopya'da yamyamların ortasına kadar gittik. Birbuçuk sene sürdü bu araştırma. Ben değişik ülkelerde değişik mimariler öğrenmeye karar verdim. Japonya'dayken mimarlık tarihi filan okumuştuk ama Türkiye hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Bir Ayasofya, bir Süleymaniye o kadar...’’ Oysa Yamomoto, okuduğu kitaplardan Türkiye'nin mimari açıdan çok zengin ve enteresan olduğunu öğreniyor. ‘‘Türk mimarisi üzerine incelemeler yaptım ki, buradan hareket ederek güzel eserler yapabileyim diye...’’

1986'da kalkıp Türkiye'ye geliyor. Mimar Sinan Üniversitesi'nde bina bilgisi üzerine ders vermeye başlıyor. Bu arada restorasyon kürsüsünde ikinci yüksek lisansını da yapıyor. 1991'de Anadolu Üniversitesi'nde öğretim görevlisi oluyor. Türk Mimarisi ile Japon mimarisi arasında karşılaştırma yapamak amacıyla incelemelere başlıyor. Mimar Sinan Üniversitesi'ne bu konudaki tezini verdikten sonnra iki sene daha devam ediyor araştırmaya. İstanbul'dan Hakkari'ye kadar Türkiye'nin birçok yerini gezdikten sonra ‘‘Türk Evi’’ adında bir kitap yazıyor. Bu kitap Japonya'da yayınlanıyor. Sonra ‘‘üretmek’’ istediği için üniversiteden ayrılıp kendi şirketini kuruyor. Ve İstanbul'da görmeye iyice alıştığımız ‘‘plaza’’ları yapmaya başlıyor.

Mimar Sinan dünyada tek

Peki Türk Mimarisi'nde onun ilgisini çeken ne oluyor? ‘‘Türk mimarisi dünyada bilinmiyor. Hiç kimsenin yapmadığı şey daha enteresan geliyor. Sonra Japonya'da da bu konularda araştırma yapan yok. Birinci sebep buydu. İkinci sebep gerçekten Türk Mimarisi'ne hayran kaldım. Genelde Avrupa mimarisinde geometri iki boyutta kullanılır. Mimar Sinan'ın yaptığı eserler üç boyutlu bir geometri sistemi üzerine kurulu. Bu dünyada başka bir yerde zor görülecek bir olay.’’

Türkiye'ye yerleşmesinin birinci nedeni bu. Yamomoto, İstanbul'un trafiğinden nefret etse de buranın havasını seviyor, güneye gidip denize girebilmek, meyve ve sebze bolluğu onu daha da çekiyor. ‘‘Japonya'da domates iki tane falan alırdık ancak. Kavun falan çok pahalı sanki insanların son hakkı gibi. Mesela akrabalarınızdan biri kanserden ölmek üzereyse o zaman gider alırsınız. O kadar yani!’’

Japonlar'la Türkler'in yaşam tarzının birbirine benzediğini söylüyor: ‘‘Japonya'da hiç kimse yakın zamana kadar sandalye kullanmıyordu. Yerde oturuyorlardı. Türkler'le benzeştiğimiz en büyük özellik. Aramızda çok fark var tabii. Japonya'da arazi küçük ve hassas, ona göre yapılıyor evler. Türkiye'deki geleneksel eve baktığımızda yukarıdaki odalar 30 derece 40 derece açılarla, sanki elinle öylesine atmış ve bir daha ellememişsin gibi. Sizin kültürünüzden gelen hiç kimsenin görmediği, düşünmediği sofa gibi mekanlar var.’’

Yamomoto, geleneksel Türk Evi üzerine araştırmalar yapıyor olmasına rağmen bugün modern binalar ve plaza'lar yapıyor. Üç yıl içinde İstanbul'da Güneşli, Pendik, Maslak ve Şişli'de dört plaza yaptı: Güneşli'de Ser Plaza, Pendik'te Parsan Genel Müdürlük Binası, Şişli Oto Sanayi'de Kalsın Genel Merkezi, Florya'da Akçam İş Merkezi... Şu sıralar ise yine İstanbul'da bir gökdelen ve Romanya'da Japon İmparatoru Akihto adıyla bir restorasyon projesiyle uğraşıyor. ‘‘Geleneksel eski eve saygım var ama eski malzeme kullanmak da istemiyorum. Çağımız teknolojisini geldiği yere kadar kullanmak istiyorum. Ama eski eve baktığım zaman o güzelliklere bayılıyorum. Güzeller çünkü belli bir düşüncesi var, belli oranları var. Ben onları öğrenmek için yazıyorum, araştırıyorum. Türk Mimarisi'nin geometri sistemleri, belli oranları var, onları kendime göre ayarlayıp, modernleştirerek proje çiziyorum.’’

Türkiye’de eğitim kötü

Türkiye'deki mimarlık eğitim sisteminin çok kötü durumda olduğunu söylüyor. Devletin memurlara verdiği maaş çok az olduğundan iyi hocaların hepsi okuldan gidiyor. Ayrıca okulda çalışırken dışarıya iş yapılamadığı için, kendini geliştirmenin de mümkün olmadığını düşünüyor. ‘‘Japonya'da Üniversite bitirmek sadece mimar olmak için bir kapı demek. Oradan mezun olduğu zaman teknik ressam olarak kabul ediliyor. İmza hakkı yok. Ama Türkiye'de mezun olunca istediği her şeye imza atma hakkına sahip oluyor. Japonya'da önce en az iki yıl bir mimarın yanında staj görmeniz gerekiyor, sonra sınava giriyorsunuz sınavı kazanırsanız iki kat binaya kadar imza hakkınız oluyor. Tekrar iki sene çalışıp bir sınava daha giriyorsunuz, kazanırsanız gökdelene kadar her şeyi yapabiliyorsunuz.’’

Üniversitede öğretim görevlisi olduğu dönemde okulun eğitim sistemini çok eleştirdiğini ve biraz da oradaki kavgalardan dolayı okuldan ayrıldığını söylüyor.‘‘Üniversitedeyken bir arkadaş, senin yeteneğin bu kadar olduğu için buradasın dedi ben de o zaman görelim yeteneğimizi deyip istifa ettim.’’

Buraya ilk geldiğinde farklı bir kültürde yaşamak, buraya alışmak zor olmuş. Ama kısa sürede üstelik de sadece üç ay kursa giderek, kendi deyimiyle ‘‘sokaklarda’’ Türkçeyi öğrenmiş. ‘‘Ezan sesi ilk duyduğunuzda çok garip geliyor, neler oluyor diyorsunuz. Ben artık Kuran da okuyorum, Müslüman oldum. Anlamını anlayınca hoşuna gidiyor. Namaz kılıp kılmamak başka konu. Ama ezan, bu şehire hakim olan birinin, bir nöbetçisinin olduğunu söylüyor.’’

Kastamonu İsmailbey Camii ve Divriği Abdullah Paşa Konağı. İstanbul, İzmir, Göynük, Edirne, Afyon... Ankara'da Kaleiçi, Safranbolu, Kastamonu, Erzurum, Trabzon Artvin, Hakkari, Van, Urfa... Tatsuya Yamomoto, gezdiği yerler hakkında araştırmalar yapıyor, gittiği evlerde yaşayanlarla sohbet ediyor, bol bol fotoğraf çekiyor.

Japon mimar Tatsuya Yamomoto, geleneksel Türk Evi üzerine araştırmalar yapıyor olmasına rağmen bugün modern binalar ve plaza'lar yapıyor. Üç yıl içinde İstanbul'da Güneşli, Pendik, Maslak ve Şişli'de dört plaza yaptı. Sadece proje çizip, araştırma yapmakla da yetinmiyor. Türkiye'de açtığı iki kişisel resim sergisi var. Soyut çalışmalarında amacı, bütün çizgileri en basite indirmek.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!