Güncelleme Tarihi:
Kenneth Starr ile Bill Clinton'ın yaşamları birbirine paralel. İkisi de aynı yıl yaz mevsiminde küçük Amerikan kentlerinde doğdular. İkisi de Vietnam Savaşı'na gitmedi, hukuk okudu, genç yaşta önemli görevlere geldi. İkisi de Amerika için tipik iki kanadın iyi birer temsilcisi.
Amerikan Kongresi'ne sunulan Clinton'la ilgili rapor, bir haftadır bütün dünyanın dilinde. Bundan daha az sıkıcı hiçbir iddianame yazılmamıştı bugüne kadar. Herhangi bir devlet başkanının özel hayatı hakkında da hiçbir zaman bu kadar çok ayrıntı öğrenmemiştik.
Bu raporun arkasındaki adam, Başkan'ın suçlarını araştırmakla görevli Özel Savcı Kenneth Starr da, İtalya'nın Temiz Eller savcısı Antonio Di Pietro'dan sonra, dünyanın tanıdığı en ünlü hukukçu.
Kenneth Starr, Amerika'nın seçkin kesimi göz önüne alındığında, Bill Clinton'ın karşı cenahtaki bir kopyasına benziyor. Üvey kardeş gibiler: İkisi de 1946 yılının yaz mevsiminde, küçük birer Amerikan kentinde doğuyor. Bill Clinton Arkansas eyaletinin Hope kentinde, Starr da Texas eyaletinin Vernon kentinde. İkisi de hukuk eğitimi görüyor, parlak gençler olarak erkenden önemli görevlere geliyorlar.
İkisi de 68 kuşağından, ama birbirlerinden fersah fersah uzaktalar.
Kenneth Starr, üç kardeşin en küçüğü. Babası Willie Douglas Starr bir berber, ama aynı zamanda radikal bir protestan papazı ve vaiz. Din, küçük Kenneth'in (kısaca Ken) hayatında başlangıçtan itibaren çok önemli bir rol oynuyor. Arkadaşlarına göre parlak, okumaya meraklı, çok dindar, sporla hiçbir alakası olmayan, buna rağmen okulda çok sevilen (Amerikan okullarında sporla ilgilenmeyip popüler olmak pek kolay değil!), yaşından büyük gösteren, olgun bir çocuk.
Ken o kadar popüler ki, sınıf mümessili oluyor. Cumhuriyetçilerin efsanevi lideri Richard Nixon'ın bir hayranı. Liseyi bitirince Church of Christ adlı bir tarikatın kolejinde okuyor, kapı kapı dolaşıp İncil satarak çıkartıyor harçlığını...
KRAVATLI 68'Lİ
Sonra George Washington Üniversitesi'ne gidiyor. 68 kuşağı üniversitelerde iş başında o zaman. Saçlar uzatılıyor, kravatlar atılıyor, etekler kısalıyor, gizlice marihuana içiliyor ve Vietnam Savaşı'na karşı sürekli protesto gösterileri yapılıyor. O sıralarda genç Bill Clinton da bu kuşağın bir parçası. Bir yıllığına okumaya gittiği İngiltere'de esrar içiyor örneğin. Vietnam Savaşı'na da katılmıyor.
Kenneth Starr da Vietnam'a gitmiyor, ama kaçtığı için değil, hastalık nedeniyle. Üniversiteye bir gün bile kravatsız gelmiyor. Okulu bitirince, Alice Mendell adında bir kızla evleniyor. Beyaz, protestan bir Amerikalı muhafazakar için tipik olmayan tek şey de bu evlilik: Çünkü Alice bir yahudi... Çağdaş bir muhafazakar olarak bu ayrıntıyı umarsamayan Kenneth Starr'ın Alice'le 28 yıldır süren mutlu bir evliliği var. Zaten Amerikalı muhafazakarların evliliklerinin mutlu olması bir zorunluluk!
Karısının Kenneth Starr üzerinde olumlu etkileri de oluyor. Örneğin dans etmesini öğretiyor bu ciddi gence. Alice, Clinton davası sürerken bir kere televizyona çıkıyor ve yakınıyor: ‘‘Bazen herşey bana hiç bitmeyecek bir karabasan gibi geliyor. Hep kendi kendime, bundan daha kötüsü olamaz diyorum. Ama oluyor. Her gün daha da kötüye gidiyor.’’
ABD’li MUHAFAZAKAR
Kenneth Starr, günümüzün tipik bir Amerikalı muhafazakarı. ‘‘Amerikalı muhafazakar’’ kesin çizgilerle portresi çizilebilecek bir tip. Başlıca özellikleri: Oyunu Cumhuriyetçi Parti'ye veren, Amerikan bayrağına bağlı, Amerika Birleşik Devletleri'nin yeryüzünde bütün diğer uluslara karşı öncelikli hakları olduğuna inanan, çok dindar (genellikle protestan, ama katolik ve yahudi de olabilir), mümkünse ev kadınlığı yapan bir kadınla evli, çocuklarıyla ilgilenen, mutlaka onlara beyzbol öğreten ve öğütler veren, otoriter bir baba. Karşı olduğu şeyler: Boşanma, kürtaj, eşcinsellik, feminizm. Çok kızdığı şeyler: Devletin yoksullara yönelik sosyal harcamalar yapması, vergilerin arttırılması, üçüncü dünya ülkelerinden ABD'ye göçmenlerin akın etmesi, idam cezasının kaldırılması.
Bu özelliklerin hepsi var Kenneth Starr'da. Üç çocuğu olan Kenneth Starr, onları disiplinli bir şekilde yetiştiriyor. İki yıl önce karısının Kenneth için verdiği 50'nci yıldönümü partisinde, büyük oğlu Randall anılarını anlatıyor. En çok hatırladığı da, küçükken ailece yaptıkları seyahatlerde babasının araba teybine hep aynı kasedi takarak Amerikan tarihinin ünlü söylevlerini tekrar tekrar çocuklarına dinletip eziyet etmesi. Kenneth Starr, kızı Carolyn'i de 5-6 yaşlarındayken hep aynı konuda sorguya çekermiş: Amerikan Başkanlarını say bakalım, sırayla!
HIRSLI HUKUKÇU
Kenneth Starr, o sıralar iktidarda olan Cumhuriyetçi Parti'nin bilinen bir taraftarı olarak 1982'de henüz 36 yaşındayken Adalet Bakanı'nın personel müdürü oluyor. Bundan sonraki hukukçuluk kariyeri hep belli bir çizgide gidiyor. ABD'de hukuk, iktidarı ve başarıyı hedefleyenlerin ilk elde seçtikleri alanlardan biri. Hırslı Kenneth Starr da hedefini gençliğinde belirliyor: Amerikan Yüksek Mahkemesi Başkanı olmak! Bizdeki Anayasa Mahkemesi'nin bir benzeri olan, ABD'nin en yüksek, en yetkili, en bağımsız kurumu Yüksek Mahkeme'ye değil başkan olmak, üye yargıç olmak bile çok zor. Ama Kenneth Starr yılmıyor. Arkadaşları onun için ‘‘dahi değildir, ama çok çalışkandır’’ diyorlar. Örneğin akşam 8.5'ta bir kokteyle gidiyor, sonra ofisine dönüp çalışıyor, ertesi sabah da 7.5'ta masasının başında oluyor. ‘‘İşkoliklik’’ de hırslı Amerikalıların tipik bir özelliği.
1996 yılında verdiği vergi beyannamesine göre Kenneth Starr'ın yıllık ücreti 1.14 milyon, mal varlığı da 7.9 milyon dolar. Starr ailesi 21 yıldır dört yatak odalı, konforlu ama sıradan bir evde oturuyor.
1983'de Starr, Columbia Yargıtay Başyargıcı oluyor. Tabii ki bir muhafazakar olarak, hastane standartlarının yükseltilmesi, kadınlara eşit haklar tanınması gibi konularda karşı tavrını açıkça belirtiyor. Ama ilginç davalarda da kendisinden beklenmeyecek tavırlar alıyor. Bir tazminat davasında Washington Post Gazetesi'ni, metroda yaptığı duvar resimleriyle Başkan Reagan'la alay etmekle suçlanan bir duvar ressamını, üniformasıyla birlikte takke giymek isteyen Yahudi bir assubayı destekliyor...
ÖZEL SAVCI
Üçbuçuk yıl önce, Kenneth Starr'a bugün meşhur olmasını sağlayan yol açılıyor: Özel Savcı oluyor. Başlangıçta işinin seksle hiçbir ilgisi yok. Clinton ailesinin eski ortakları olan Vincent Foster'ın ölümünü araştırmakla görevli. Clinton'ların Arkansas'da giriştikleri bir emlak operasyonunu ve Madison Guaranty Savings and Loan adlı bir tasarruf fonunun batışını araştırıyor. Bu işlerde Clinton'ların ortağı olan ve Bill Beyaz Saray'a gelince onun danışmanlığına getirilen Vincent Foster intihar ediyor. Starr bu intiharın perde arkasını ve Başkan'la karısının yolsuzluklarını araştırıyor. Uzun çalışmalar sonucu, Clinton'ların emlak işindeki ortakları James ve Susan McDougal'ı mahkum ettirmeyi başarıyor.
Kenneth Starr ve ekibi o akşam bir lokantaya gidip kutlama yapıyorlar. Bütün erkekler puroları ağızlarında poz veriyorlar, Kenneth Starr dahil... Bu kutlama partisi, onun Clinton'ın peşine asla bırakmayacağını gösteriyor.
Yolsuzluk olayında Clinton'ların sorumluluğunu doğrudan kanıtlayamayacağını anlayan Kenneth Starr, bu defa Monica Lewinsky adında bir Beyaz Saray stajyerine takıyor. Monica, Paula Jones adındaki bir başka kadının Başkan aleyhine açtığı cinsel taciz davasında ifade vererek, kendisinin Clinton'la hiçbir ilişkisi olmadığını belirtince, Starr harekete geçiyor. Monica'nın bu ifadede yalan söylediğini, onu Başkan'ın azmettirdiğini ispatlamaya çalışıyor...
Aradan aylar geçiyor. Bu arada Kenneth Starr'ın devlet kasasından yaptığı harcamalar 30 milyon doları buluyor. Yardımcılarından ikisi artık bu işin peşini bırakmasını istiyorlar, ama o bırakmıyor. Bu azmin sonunu hepimiz biliyoruz. Kenneth Starr Başkan'dan nefret mi ediyor? Yakınları, ilk kez Özel Savcı olduğunda nefret etmediğini, ama zamanla iki adam arasında başlayan suçlama düellosunun onu çıldırttığını söylüyor.
Clinton'ın seks skandalları Kenneth Starr'ın ahlaki duygularını rencide edip kızdırdı mı? Avukatlar, verilen ifadeler sırasında Özel Savcı'nın detayları duydukça irkildiğini iddia ediyor. Ama tek bir yorumda bile bulunmuyor Özel Savcı. En azından görünürde hukukçunun başlıca özelliği olan tarafsızlığını koruyor. Bütün bu çabaların sonucu da, bir muhafazakarın elinden çıkmış en pornografik yazı olarak kabul edilecek yüzlerce sayfalık bir rapor. Bunu Kongre'ye gönderdiği gün Kenneth Starr da zaferini ilan ediyor.
Özel Savcı ne işe yarıyor?
Özel Savcı (independent counsel) müessesesi, Başkan Richard Nixon'ın başını yakan Watergate skandalından sonra oluşturuldu. Amaç, Başkan ya da yürütmenin önde gelenleri herhangi bir suç işlediklerinde bu suçu hiç baskı altında kalmadan soruşturabilecek olağanüstü bir merci yaratmaktı. Clinton hakkında da emlak yolsuzluğu skandalı patlayınca, Adalet Bakanı Janet Reno bir özel savcı atamayı kabul etti. Üç federal yargıçtan oluşan bir kurul 1994 başında Robert Fiske'yi bu göreve getirdi. Ama adam birkaç ay sonra işi bıraktı, yerine Starr atandı. Özel Savcı'nın büyük yetkileri var: Bütçesi sınırsız olduğu gibi, Amerikan federal polis teşkilatı FBI da itirazsız onun emrinde çalışıyor. Starr özel savcı olarak bütün rahatlığına rağmen baskı altında da kaldı. Geçen yıl bir ara umutsuzluğa kapılarak işini bırakıp Pepperdine Üniversitesi'nde bir öğretim üyeliği görevini kabul etti. Ama kısa süre sonra toparlandı, işinin başına döndü ve işi bitirdi...