Oluşturulma Tarihi: Aralık 04, 1997 00:00
Yetiştirme yurtlarında geçirdiği çocukluktan sonra opera ve şan eğitimi aldı. Türküleri kendisine yakın buluyor. Kendini türkülerle ifade ediyor.Ferhat Livaneli'nin düzenleyip, Şükriye Tutkun'un söylediği türküler, ‘‘Sevin Gayrı’’ adında bir albümle piyasaya çıktı. Aradan 10 ay geçti, pop yağmuru altındaki müzik piyasasında hakettiği yeri hemen bulamadı. Ama albümdeki Arda Boyları türküsünün klibi yayınlanmaya başladığında, daha çok farkedildi. Bir de: ‘‘Hele insanların değer verdiği yazarlar da ilgilendiğinde daha farklı ses getiriyor.’’Şükriye Tutkun. Adında ısrar eden, imaj mimaj için hiç değilse soyadını ad yapmayan bir kadın. O, popun reyting devrinde türkü söylüyor. Teyzesinin öldüğü gün doğduğu için teyzesinin adını vermişler. ‘‘Zaten ismimle yaptığım işin bağdaştığını düşünüyorum’’ diyor. Şükriye Tutkun, Mimar Sinan Üniversitesi Devlet konservatuvarı'nın Opera Şan Bölümü'nde altı yıl ses eğitimi almış.Neden türkü? ‘‘Türkü söylemek için başladım zaten’’ diyor. Türküyle büyümek gerekmez mi türküyü sevmek için? Yanıt ise oldukça etkileyici. ‘‘Aile görmedim ki. İki yaşımdan 15 yaşıma kadar 13 yıl, yetiştirme yurtlarında kaldım.’’ Mutsuz bir çocuk olduğu için radyo dinlermiş, radyodaki türkülere kaçarmış. Bilerek ön plana çıkarmamış kimsesiz geçen çocukluğunu. ‘‘Hiçbir zaman sömürü aracı olarak kullanmam, kullandırtmam. Doğuş sokakta büyüdüm diye ağlıyor.’’ Yetiştirme yurtlarında geçen hayatından şikayet etmiyor, çocukluğuna acımıyor. ‘‘Benim şekillenmemi sağladı. Oradan vardım bugünlere.’’ O yıllarında, müsamere salonunda türküler söylermiş. Öğretmenleri melodika çalmayı, notaları öğretmişler. Lise yıllarında Neşet Ertaş, Çekiç Ali, Ruhi Su ve Sümeyra Çakır'ı dinlemeye başlamış. ‘‘Türküler bana daha yakın. kendimi ifade ediş biçimim.’’Emekleme dönemi, ayakları üzerinde doğruluş ve basamaklara ilk adım... Şükriye Tutkun, kazandığı burslarla konservatuvara girmiş. Bir yandan da çalışmış. Çocuk yuvalarında müzik öğretmenliği yapmış. Sonunda, ‘‘Sevin Gayrı’’ albümünü yapmış. Diyor ki, ‘‘Dinleyenler ağlıyormuş. Çocukluk günlerimi hissediyorlar. Sesimde hüzün varsa, geçmişte yaşadığım sevgi yoksunluğundan, siz adam olmazsınızlardan...’’NASIL GERÇEK OLDU?Sevin Gayrı albümünün yönetmeni ve aranjörü Ferhat Livaneli, projenin gerçeğe dönüşme öyküsünü anlatıyor. Bir gün bir telefon gelmiş. ‘‘Ben Şükriye Tutkun. Bir kaset yapmak istiyorum’’ demiş, öbür yandaki ses. Şükriye adını duyduğunda etkilenmiş Ferhat Livaneli. 10 yaşındayken kaybettiği annesinin adı da Şükriye'ymiş çünkü. ‘‘Bugüne kadar Şükriye adında kimseyle karşılaşmamıştım’’ diyor. Sonra Ferhat Livaneli, Şükriye Tutkun'a randevu veriyor. Kendisine sunulan proje, kafasındakilere ‘‘cuk’’ oturuyor. Livaneli, sonuçtan memnun. ‘‘Doğru bir çalışma, doğru bir paralellik yakaladığımıza inanıyorum.’’ Bu çalışma, tam iki yıl sürmüş. Aylarca yazılmış, çizilmiş. Öyleki Ferhat Livaneli, her bir türkünün düzenlemesi için birkaç ay çalışmış. ‘‘Seçimi büyük ölçüde Şükriye yapmıştı. Benim de bazı önerilerim oldu.’’ Şükriye Tutkun'un albümünde, Balkanlar'dan Kırım'ı, Dersim'den Karadeniz'i kucaklayan türküler yer alıyor. Tutkun, ‘‘Her yöreden olsun diye özel bir çabamız olmadı’’ diyor. Sunduğu repertuarda yer alan türküleri elemişler. Sonunda 12 türkü kalmış. Ortaya bu albüm çıkmış. ‘‘Ferhat Ağabeyle çok uçuk şeyler yapmadık. Kulağı yormayacak, bağırmadan, konuşur gibi türkü söyledim.’’ Tutkun, türkünün özünü bozmadan ancak Klasik Batı'dan bir şeyler katarak söylediğinde günümüz insanına seslenebileceğini görmüş ve bunu uygulamış. Ferhat Livaneli, Şükriye Tutkun'un şan tekniğinin avantajına değiniyor. Kasette yer alan sözleri Nazım Hikmet'e ait Dağlara Çıkma Karadeniz'i şan tekniğiyle söylemiş. ‘‘Çok sanatçıyla çalıştım. Ama Şükriye'nin söyleyişini, yorumunu çok takdir ediyorum.’’ Şükriye Tutkun, Ferhat Livaneli'yle çalışmayı büyük şans olarak niteliyor. Öyle ya, yönetmen ve aranjör olarak Livaneli'ye o kadar çok teklif geliyor ki. Tutkun ve Livaneli karşılıklı konuşurken çok heyecanlanmışlar. Tutkun, ‘‘Sesimi bile dinlemedi. Projeyi çok mükemmel buldu’’ diyor. Ciddiyetini, hevesini hemen anlamış Livaneli. ‘‘Orijinal notalarıyla geldi. Bunu çok kişi yapmaz. Yıllardır aranjörlük yapan arkadaşlarımın bulamadığı notalardı.’’ Mesela albümde yer alan Arda Boyları'nın notalarını çoğaltıp dağıtmış Livaneli. Şükriye Tutkun'un, albüm fikrini Ferhat Livaneli'ye açmasının yıllar öncesine dayanan bir öyküsü var. Livaneli'nin yıllar önce enstrümantal olarak yaptığı ‘‘Kökler ve Dallar’’ından çok etkilenmiş. Livaneli'yle birlikte çalışmayı garantilemek için de ‘‘donanımlı’’ çıkmış karşısına. POP YAĞMURUSevin Gayrı, geçtiğimiz şubat sonunda piyasaya çıktı. Albümle ilgili bazı
haberler yer aldı. Ancak albüm, çıkışından 10 ay sonra hakettiği yeri buldu. Basının ilgisini çekti. Şükriye Tutkun, ‘‘Güzel tepkiler bekliyorduk ama geç oldu’’ diyor. Ferhat Livaneli de aynı kanıda. ‘‘Az sattı ama alanlar çok beğendi.’’ Şükriye Tutkun, pop furyası içinde albümün fazla şansının olmamasını doğal karşılıyor. ‘‘Çok pop sanatçısı vardı ortada. Bizim yaptığımız müziğe önem verilmedi.’’ Hâl böyle olunca da Şükriye Tutkun yerine yeni popçularla röportaj yapmak tercih edilmiş. Firmalar da pop sanatçılarını ön plana çıkarıp desteklemiş. Tutkun, satışın azlığında kendi payının da olduğunu söylüyor. ‘‘Davet edildiğim her televizyon programına çıkmadım. Yaptığım müzikle örtüşmeyen programlardı. Kaliteli olana ulaşmak istediğinde de pop furyasında sönük kaldım.’’ Arda Boyları türküsünün klibinin yayınlanmaya başladığını, böylece albümün duyulma şansının arttığını anlatıyor. ‘‘Hele insanların değer verdiği yazarlar da ilgilendiğinde daha farklı ses getiriyor.’’Şükriye Tutkun, söylediği türkülerle bizi yüreğimizden yakalamayı başardı. Bunda türküye bakış açısının büyük rolü var. ‘‘Yurttan Sesler Korosu'yla türkü sevdirilemez. Bunlar geride kaldı artık. Bir zamanlar bunlar seviliyordu. Herşey değişiyor. Olumluya doğru gidiliyor.’’ Ferhat Livaneli de Yurttan Sesler Korosu'nun, kentte yaşayan insanlara türküyü sevdiremediğini anlatıyor. Türkünün doğduğu köylerdeki aşık geleneğinin kent insanına yansıtılamadığını söylüyor. ‘‘Daimi, Mahsuni gibi doğal gelenekten yola çıkanlar tuttu. Ama bu arada milyonlara da türküleri sevdiremediler. Sevecek insanları da körelttiler.’’ Livaneli karamsar değil elbet. Arif Sağ geleneğini örnek veriyor. Övünçle Sevin Gayrı'yı da ekliyor bu örneğe. ‘‘Dinleyenler, biz neden sevmiyormuşuz diyorlar. Otantik yapıyı bozmadan alıyoruz. Belki de alt yapının da etkisi var.’’ Livaneli, doğru yerde, doğru şekilde kullanıldığında, özüne de sadık kalındığında türkünün sevildiğini söylüyor. Tutkun, Yurttan Sesler Korosu'ndaki sanatçıları anlatıyor. Hepsinin sesinin, gırtlak yapılarının aynı olduğunu, adeta tornadan çıkmış gibi olduğunu anlatıyor. ‘‘Bu durumda 18 yaşındaki bir gence böyle bir türküyü sevdirebilir misiniz? Özünü bozmadan modernize etmeniz gerekiyor.’’ Şükriye Tutkun da albümün tutulmasında, altyapının yanı sıra kendisinin klasik türkücü gibi söylememesinin de etkili olduğunu belirtiyor. ‘‘Ama soprano gibi de yorumlamadım. Orta çizgiyi bulduk.’’Tutkun Ali Khan gibi olmak istiyorYetiştirme yurtlarından albümlere giden yolda, mutlu mutlu ilerliyor Şükriye Tutkun. Beyoğlu'ndaki insan selinde yürürken kendi sesini avaz avaz duymak, onu çok sevindiriyor. Herkes kendisini tanıyacak sanıyormuş. Kaset satan mağazalara gidip ‘‘İşte bu benim kasetim. Dinleyin, destekleyin. Popüler müziğin arasında böyle bir iş yaptık. Sahip çıkın’’ diyormuş. Bu sözleri duymak hoşlarına gitmiş. Kendiliklerinden çalmaya başlamışlar. Klip parçasını seçmeden önce de gidip danışmış. Yakın çevresine, anneler, babalara, büyükannelere en çok hangi türküyü sevdiklerini sormuş. Ortak kanı, Arda Boyları olunca, bu türkünün klibinin yapılmasına karar verilmiş.Hakettiği ilgiyi görmeye başlayan 12 parçanın yer aldığı Sevin Gayrı, iyi bir başlangıç oldu Şükriye Tutkun için. Peki bundan sonra
button