Güncelleme Tarihi:
Pop dünyasında iyi beste mücevher değerinde. Bu yüzden ‘‘kuyumcular’’ oldukça faal. Kulak zevki gelişkin olanlar için her zaman en hoş zevklerden biri, ‘‘mücevher avcılığı’’. Besteciler de, dinleyiciler de, o ‘‘mükemmel şarkı’’nın peşinde.
Kolay bir iş değil, üç-dört dakikaya kusursuz olanı yerleştirmek. Her pop yıldızının, grubunun rüyası, bu sayede ebediyete intikal etmek.
1970'leri 80'lere bu anlamda taşıyan Steely Dan'in ardından, hem yenilikçi hem de gelenekçi olarak, daima iki gruba dikkat çektim. İkisi de 1980'ler ortamının içinde geliştiler, ama, her zaman bir uçlarıyla 1960'ların Kinks, Byrds, Beatles ve The Band çizgisiyle bitişik kaldılar: Prefab Sprout ve Crowded House.
Bu iki grup -Prince ve George Michael'ı bir yana bırakırsak- bence son 20 yıllık dönemin en yaratıcı iki bestecisi sayesinde ebediyete intikal etmeye aday. Prefab'in lideri Paddy McAloon -tıpkı Stevie Wonder gibi- yeteneği ne yazık ki albümlerine bir türlü sığmayan bir müzik yaratıcısı. Hınzır, zeki ve kalıp-dışı.
Crowded House'un motoru Neil Finn de benzer özelliklere sahip. Müthiş bir hayalgücü, hep alışılmışın ötesini kurcalayan bir enerji. Gallagher biraderlerin Lennon-McCartney mirasını sürdürdüğünü öne sürenler, Oasis fırtınasının pili bitince, Neil Finn'in asıl mirasçı olduğu gerçeğine bir kez daha dönmek zorunda kaldılar.
Gerçekten öyle. Yoksa, ülkesi Yeni Zelanda'da son derece ‘‘out’’ bir kent olan Auckland'da çoluk-çocuk gayet mazbut ve sakin bir hayatı hala ısrarla sürdüren bu mütevazı pop yıldızı, bu haliyle, grubu Crowded House'u dünyaya nasıl kabul ettirebilirdi?
Müziğin gelişkin kulakları, 1979 yılında ‘‘I Got You’’ adlı parçayla dikildi. Neil'in biraderi Tim'in Auckland'da kurduğu Split Enz grubunun kısa süreli serüveni bu parçayla başlamıştı.
Mazbut Neil'in tam zıddı olan azgın ve çılgın Tim, Avustralyalı fıstık Greta Scacchi'ye gönlünü kaptırınca, Split Enz'in ömrü noktalandı.
Neil beklemedi. Crowded House grubu ile 1987'de bomba gibi patladı. İki parça ile önce ABD'yi (‘‘Don't Dream It's Over’’ ve ‘‘Something So Strong’’) fethetti, ardından da bir melankoli başyapıtı olan ‘‘Weather With You’’ ile İngiltere ve dünyanın geri kalan bölümünü. Crowded House, yakın pop tarihine Beatles'vari bir şarkı makinesi olarak yerleşti, kaldı.
Neil Finn'i özel kılan, bestelerindeki derin hüzün. Sık sık ifade ettiği gibi, ‘‘en güzel gün bile içinde hüznü saklar.’’ Besteleri bir bilinçaltı akımı gibidir: Hani uykuya dalmadan binbir düşünce zihninizde zıplar durur ya, öyle. Finn'in sihri, gerçek ile ötesini müthiş bir lezzete tercüme edebilmesinde.
Biraderi Tim ile sorunlu bir ilişkisi var. 1995 yılında çıkardıkları ‘‘Finn’’ albümünün güzelliği ile kavgalar içiçe geçmişti. Bu kez Neil Finn, kötü bir başlık zevkini ifade eden ‘‘Try Whistling This’’ albümüyle yeniden gündemde. Albüm tam anlamıyla solo: Ritmler, gitar fragmanları, mellotron, tümü programlı. Ama, ilk dinleyişte gizli olan, her dinleyişte biraz daha güzelleşerek dönüşüyor sanki: Keder ekseninde bütünleşen besteler, özellikle ‘‘Addicted’’, ‘‘Dream Date’’ve albümle aynı adı taşıyan parçada bir şarkı kuyumcusunun imzası var. Finn'in yeni albümü, tüm dünyanın yerkürenin dibindeki Yeni Zelanda'ya yıllardır kulak vermesinin nedenini açıklıyor.