Güncelleme Tarihi:
Aynı zamanda Hristiyan Demokrat Parti milletvekili olan Polenz, Türkiye'den gelen diplomasi muhabirleri ile Almanya Parlamentosu binasında görüştü.
“İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilerin kötüleşmesi bizim için çok büyük bir endişe uyandırıyor. Almanya'nın İsrail ile çok özel bir ilişkisi var” diyen Polenz, bu ilişkinin Yahudi soykırımı nedeniyle bütün Alman hükümetlerinin 1949 yılından beri özel bir sorumluluk duyması ile kurulduğunu anlattı.
Polenz, İsrail'in ABD'den sonra Almanya'yı en önemli ortağı ve dostu olarak gördüğünü, öte yandan Türkiye'nin de Almanya'nın çok yakın bir dostu olduğunu belirterek, “Şimdi iki arkadaşı kavga etmeye başlayan bir ülke durumundayız. Biz burada biriniz geri adım atsın diye bir yaklaşımda bulunacak değiliz, ama kimse geri adım atmazsa gerçekten durum kötüleşecek. İlişkilerin kötüleşmesinin iki ülke için de kötü olacaktır” dedi.
ABD ve AB nezdinde de Türkiye'ye fayda sağlamayacağını dile getiren Polenz, İsrail karşıtı duyguların Arap dünyasında yöneticiler tarafından zaman zaman kullanıldığını, ancak uzun vadede başarı getirmediğini kaydetti.
İki ülke arasındaki ilişkilerin Mavi Marmara'da Türk vatandaşlarının öldürülmesi öncesinde gerildiğini ifade eden Polenz, “Bir ihtilafı ortadan kaldırmak istediğimizde kim başladı gibi geçmişe gitme gibi bir yaklaşım doğru olmuyor, çözüm getirmiyor. Bu ihtilafın gerçekten büyük sorunlar getirdiğini görmemiz gerekiyor” diye konuştu.
“TÜRKİYE ÖNCELİKLERİNİ İYİ BELİRLEMELİ”
Alman hükümetinin, Türkiye'nin AB müzakerelerini desteklediğini söyleyen Polenz, bu amaca yönelik hareket etmese bile Türkiye'yi en olabildiği şekilde Avrupa'ya bağlamak ve AB ile ilişkilerini geliştirmek istediklerini dile getirdi.
Polenz, Türkiye ve AB için, Türkiye'nin AB'ye tam üye olmasını isteyenlerden biri olduğunu belirterek, “Hristiyan demokratlar arasında farklı düşünenler var, ben partimde bir azınlığın üyesiyim. Parti içinde büyük bir çoğunluk Türkiye için imtiyazlı ortaklık düşünüyor. Benim gibi farklı düşünenler ise partinin fikrini değiştirmeye çalışıyoruz” diye konuştu.
Türkiye'nin AB müzakere sürecindeki performansını da değerlendiren Polenz, sürecin önündeki en büyük engelin Kıbrıs sorunu olduğunu ifade etti.
Türkiye'nin izlediği komşularla sıfır sorun politikasına işaret eden Polenz, Kıbrıs konusunda da bu politikanın izlenmesi ve Ankara Protokolü'nün uygulanması gerektiğini dile getirdi.
Türkiye'nin önceliklerini daha iyi belirlemesi gerektiğini söyleyen ve AB sürecinde Türkiye'nin modernleşeceğini ifade eden Polenz, bir AB üyesi olarak Türkiye'nin Kıbrıs sorunun çözümünü de çok daha iyi bir şekilde etkileyebileceğini kaydetti.
Polenz, sadece Kıbrıs sorununun çözülememesi yüzünden AB müzakere sürecinin başarısız olmasının çok üzücü olacağını söyledi.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz arama çalışmalarına başlama yönünde tek taraflı kararının yeni bir gerginliğe yol açıp açmayacağına ilişkin bir soru üzerine Polenz, Güney Rum Kesimi'nin uluslararası düzeyde adanın tamamı hakkında konuşma hakkına sahip olduğunu belirterek şöyle konuştu:
“Şimdi Ege'de ve Kıbrıs etrafında, Akdeniz'de kim, deniz tabanında, karadan ne kadar uzaklıkta, hangi ham maddeyi arayabilir, kullanabilir? Bununla ilgili ortak bir görüş söz konusu değil ve tartışmalar sürüyor. Uluslararası kararlara uyulduğu zaman çok daha kolay çözülebileceğini düşünüyorum. O zaman sondaj yapıldığında bir tahkim kararı çerçevesinde yapıyoruz denilebilir.”
Polenz, bir soru üzerine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun “Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin 2012'de AB dönem başkanı olması durumunda AB-Türkiye ilişkilerinin donma noktasına geleceği” şeklindeki ifadelerini değerlendirdi.
Polenz, “Herkesin akıllıca davranacağını umut ediyorum. Müzakereleri dondurmak korkunç, çok yanlış bir şey olur. Çünkü bu müzakere süreci Türkiye'nin reform motoru” dedi.