Güncelleme Tarihi:
MÜCADELENİN YOĞUN OLDUĞU 4-5 YER KALDI: Daha 2013 yılı kasım ayında yaptığımız değerlendirmede 12 kritik ilçeyi öngörmüştük. İki üç ay önceki mücadeleye bakarsanız, Lice, Silvan, Varto, Kulp var, Cizre devam ediyor, Doğubeyazıt, Yüksekova var. Bu kritik ilçelerin çoğunda kontrol sağlandı. Şimdi mücadelenin yoğun olarak seyrettiği 4-5 yer kaldı: Sur, Cizre, Silopi, Nusaybin, Dargeçit... Şu anda oraya yoğunlaşmış durumda. Bunların özelliği ne? Nusaybin, Cizre, Silopi sınır ilçeleri. Nusaybin, Kamışlı’nın devamı. 10 adım atsan Suriye tarafına geçiyorsun zaten.
MÜCADELE BÜTÜN CİZRE, BÜTÜN SİLOPİ’DE: Başta biz çok uzun süreli bir müdahale olmasın arzu ettik. Sivil, asker, polis zayiatına mahal vermemek için daha temkinli yürüdü. Mesela Cizre’de Nur mahallesi etrafında yoğunlaştı mücadele.
Şimdi dün ve bugün başlayan mücadelede bütün Cizre ve bütün Silopi ve Nusaybin ama özellikle Cizre ve Silopi’de mutlak olarak bunlardan temizleninceye kadar mücadele sürecek.
ASKER-POLİS KOORDİNASYONU MÜKEMMEL: İyi olan taraf, asker-polis koordinasyonu mükemmel. Asker, polis, istihbarat çok iyi bir koordinasyon yürüyor. Bu geçmişte kolay olmayan bir şeydi ve tamamıyla demokratik hukuk kuralları içinde, asker de buna dikkat ediyor. Özel birimler, tabii bir de polis, asker, komando var, özel kuvvetler var, polis var, özel harekât var, yani bütün o birimlerin koordinasyonu içinde yürüyor.
YENİ HENDEĞE İZİN VERİLMEYECEK: Diyelim Cizre’de sadece Nur Mahallesi’ne operasyon yaptığınızda operasyon sonrasında tabloyu değiştiremiyorsunuz. Bütün hendeklerin barikatların ve diğer el yapımı bombalardan ilçenin temizlenmesi ve operasyon sonrasında da kalıcı bir şekilde orada bir daha bunların yapılmaması için orada kalıcı olunacak. Yeni karakollar gerekiyorsa inşa edilecek. Ama kesinlikle yeniden hendek kazmalarına ve barikat kurmalarına izin verilmeyecek.
BORDO BERELİLER DE KULLANILIR: (Bordo berelileri de görevlendirme konusunda Bakanlık Kurulu’na direktif verdiği haberleri hatırlatılınca) İhtiyaç olan her güvenlik birimi kullanılır. Ama netice alıncaya kadar da bu devam ettirilecek.
ÇİFT BAŞLILIK HEP VARDI
ÇİFT başlılık yeni bir konu değil. Daha önce Evren Cumhurbaşkanı iken Evren ile Özal arasında sıkıntı vardı. Demirel ile Özal’ın yaşadığı süreç de var. Özal’ın ömrünü tüketen bir süreçtir o. Demirel’in de zorlandığı bir süreçtir. 28 Şubat döneminde Demirel, kendisi Cumhurbaşkanı idi ve bu sefer kendisi Erbakan’a aynı otoriteyi uyguladı. Ahmet Necdet Sezer, kendisini Cumhurbaşkanı yapan Başbakan Ecevit’le nasıl bir kriz yaşadı, anayasa kitapçığı üzerinden... Sezer’in ilk dönemde sayın Başbakanımıza nasıl engel olduğunu hepiniz hatırlarsınız. Bu çift başlılık hikâyesi sanki bugün çıkmış gibi bir yaklaşım, yanlış.
CUMHURBAŞKANI İLE BAŞBAKAN ARASINDA EN AZ SORUN: Üstelik Sayın Cumhurbaşkanımızla bizim aramızda yaşanan, belki de en az sorun yaşanan dönemlerden birini yaşıyoruz. Eğer Türkiye, 1980’den beri bu sistemi götürmüşse bu, sistemin iyiliğinden kaynaklanmıyor. Muhalefetin öyle bir yaklaşımı var ki sanki bu yapı yeni çıkmış gibi davranılıyor. Bunu telafi etmek, doğru rayına oturtmak lazım.
SİYASİ SORUMLULUK BİRLİKTE, HUKUKİ SORUMLULUK BENDE: Bunun en fazla ağırlığını hisseden benim herhalde. Çünkü hukuken sorumlusunuz. Alınan her kararın hesabı Başbakanlık makamı tarafından verilir. Nihai kertede 20 sene sonra biri bugünlerde niye terörle mücadele başlattınız diye sorarsa, sorumlusu biziz. Çünkü direktifini nihayet siz vermek durumunda kalırsınız. Peki bugün ne oluyor? Biz Cumhurbaşkanımızla bunları istişare ederek yapıyoruz. Siyasi sorumluluk birlikte. Fakat böyle bir dengesizlik olduğunu herkesin görmesi lazım. Benim de kanaatim Cumhurbaşkanımızla aynı. Hukuki sorumluluk kimdeyse, yetki de onda olmalı. Sorumluluk ve yetki arasında karmaşa ortadan kalkmalı.
ÖNEMLİ OLAN BAŞKANLIK DEĞİL SİSTEMİN İÇ BÜTÜNLÜĞÜ
ŞİMDİ benim tercihim, sistemin en net sistem olması. Partili cumhurbaşkanlığı veya başka modeller şu anki krizi aştı zannedilir ama 20 sene 30 sene sonra da bu sistem yaşayacak. Yani 30 sene sonra bizler olmayacağız. O zaman Türkiye en iyi şekilde nasıl idare edilir diye düşünüp konuşmamız lazım.
KILIÇDAROĞLU’NUN AÇIKLAMALARI: (CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Hürriyet’e, anayasanın ilk dört maddesinin kırmızı çizgileri olduğunu belirterek, ‘Başkanlık sistemiyle gelecekse hiç gelmesin’ demeci) Mülakatı okuduğumda olumlu yönlerini görmeye gayret ettim. Açıklamalarının olumlu unsurlar taşıdığını düşünüyorum. ‘İlk dört madde dışında her şey tartışabiliriz, hatta destek veririz’ diyor. Bu önemli bir husus. Başkanlığın zaten muhalefetle üzerinde ihtilaf ettiğimiz bir husus olduğu hepimizce bilinen bir başlık. Eğer Sayın Kılıçdaroğlu bu söylediği noktada durursa, bu şu demektir: Meclis çalışmalarının hızlanması için içtüzükte yapılacak değişikliğe birlikte yaklaşabileceğiz demektir. AB (hedefleri) çerçevesinde hazırladığımız kapsamlı demokratikleşme paketine Kılıçdaroğlu’nun olumlu yaklaşacağı mesajını ben alıyorum.
UZLAŞMAYLA OLMASI LAZIM: Kılıçdaroğlu ne teklif ediyorsa getirsin bana. Başkanlığa hayır diyorsa, ne getiriyorsa getirsin. Başka bir parti ne getiriyorsa getirsin. Rahatlıkla konuşabiliriz. Tek başına AK Parti’nin yapabileceği bir şey değil bu.
SABAH AKŞAM BAŞKANLIK KONUŞAMAYIZ: Peki o zaman ne yapacağız? Bu tartışmayı bir uzlaşı olana kadar sükunetle götürmek ama kesinlikle ülke gündemindeki ana noktaları ıskalamamak. Yani ben sabah kalktığımda bir taraftan Cizre’de, Silopi’de yürüyen operasyonu düşünmek zorundayım. Bir taraftan Suriye ve Irak sınırındaki her hareketliliği gözetmek zorundayım. Bir taraftan Rusya ile ilişkilere bakmak zorundayım. Brüksel’e gidip vize muafiyetiyle ilgili süreci düşünmek durumundayım. Sabahtan akşama her gün başkanlık üzerinde konuşsak biz bunu şu anda çıkarabilir miyiz? O zaman işimizi yapmaya devam edeceğiz. Elimizdeki sistemi en iyi şekilde işletmeye devam edeceğiz.
İDEAL OLAN BAŞKANLIK SİSTEMİ: Gelin beraber anayasa konusunu derinlikli tartışalım. Neyi yapabileceksek yapalım. Benim için ideal olan özgürlükçü, katılımcı demokrasiyi esas alan, insan hak ve özgürlüklerine dayanan, güçler ayrılığı prensibini esas alan ve başkanlık sisteminin yönetim biçimi olarak ele alındığı bir anayasa. Biz bunu masaya koyarız, alternatif olarak onlar ne diyorsa getirirler, konuşuruz.
PARALEL YAPININ BELİ KIRILDI
(Paralel devlet yapılanmasının beli kırıldı diyebilir miyiz sorusu üzerine) Tabii... Şu anda devlet içinde odaklanma tehdidinin büyük ölçüde bertaraf edildiği kanaatindeyim. Yargıya, birçok yere sirayet etmiş olabilirler. Ama önemli olan toplu hareket edebilme kabiliyetleri. Bu önemli ölçüde kırılmıştır. Ama bir yerden tekrar çıkmaz anlamına gelmiyor. Onun için bütün toplum kesimleri, partiler vesayet çabasının bir daha ortaya çıkmaması için çalışmalı.
KAPALI OKULLARIN ÖĞRENCİLERİNE MESAJ: GEREKİRSE ÖZEL EĞİTİM ALDIRIRIZ
BÖLGEDEKİ ÖĞRETMENLERİMİZ KAHRAMAN: Türkiye’nin herhangi bir okulunda eğitimin bir saat bile durmasından bir hoca olarak ıstırap duyarım. Ama Varto’da, Silvan’da, Cizre’de, Silopi’de bazı okul binalarını bunlar silah deposu gibi kullanıyorlar. Bu barikatları kurduktan sonra düşünün, o barikatların arkasına çocuklar nasıl gidecek, nasıl eğitim yapacak? Orada görev yapanlar öğretmenler, sağlık çalışanları hepsi birer kahramandırlar. Polisimize, askerimize minnet duygularımızı ifade ediyoruz ama öğretmenlerimizin, sağlık çalışanlarımızın hepsi birer kahramandırlar. O şartlarda eğitime ara verilmedi.
TELAFİ EĞİTİMİ VERİLECEK: Bu çocuklarımız eğitimden geri kalmayacaklar. (Cizre ve Silopi’de okulların kapatılması) Öğrencilerin ve öğretmenlerin tehlikeli alanlarda bulunmamalarını temin etmek açısından gerekli idi. Operasyonlar biter bitmez telafi dersleri de yapılarak bu öğrencilere sahip çıkılacak. İddialı bir şey söylüyorum; alır onları ülkenin en iyi okullarında yatılı eğitim ile kayıpları telafi ederiz. İstanbul’un, Ankara’nın, İzmir’in en iyi okullarında yazın veya sömestr tatilinde alıp eğitimlerini yaptırırız. Gerekirse hepsine özel eğitim aldırırız.