Güncelleme Tarihi:
Eski Sovyet Cumhuriyetleri’nden Estonya, Letonya, Litvanya ile birlikte Romanya, Bulgaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin de katılımı ile birlikte üye ülkelerin sayısı 26’ya yükseldi. Tüm üyelerinin veto hakkına sahip olduğu NATO zirveleri de eskisinin aksine siyasi açıdan daha çekişmeli bir sürecin içine giriyor. Baltık ülkeleri ortak ülke’ sıfatı ile organizasyona yakın bir konumda bulunan Gürcistan’ın tam üyeliğine destek verirken, NATO Rusya ile sorunlarını çözemeyen bu ülkenin tam üye statüsünü elde etmesine ’şimdilik’ uzak duruyor. Zira NATO’nun, yakın temas içerisinde bulunduğu Rusya ile Kafkaslar'ın bu küçük, ama sorunlu ülkesi arasındaki ihtilaflar nedeniyle bir çatışma içerisine girmek istemedikleri biliniyor.
NATO VE AFGANİSTAN
Brüksel’deki NATO Ana Karargahı’nda Türkiye’den gelen bir grup gazeteci ile bir araya gelen NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer, Afganistan’da Türkiye’nin daha fazla katkıda bulunmasını istediklerini belirterek, "Ancak bu durum sadece Türkiye için değil, tüm müttefikler için de geçerlidir. Diğer bir deyişle tüm müttefik ülkeler bu güçlere daha fazla katkıda bulunmalıdırlar. Türkiye, üzerine düşen görevi yerine getiriyor, gerekli rolü oynuyor, fakat gerek ben gerekse herhangi bir NATO Genel Sekreteri müttefiklerden daima daha fazla katkıda bulunmalarını isteyecektir" diye konuştu.
Riga’da alınan karar doğrultusunda kurulan ’NATO Acil Müdahale Gücü’ne (NRF), müttefik ülkelerin gerektiği zamanlarda katkıda bulunacaklarını ifade eden Genel Sekreter, "Afganistan’da kazanmak zorundayız. Aksi halde burası terör örgütlerinin oyun alanına dönüşebilir" dedi.
TERÖRLE MÜCADELE
11 Eylül saldırılarının ardından terörün tanımının değiştiğine inanan NATO, ikiz kulelerin çökmesinin ardından bu yeni terör ifadesini 5. Madde’ye koyarak, Kuzey Atlantik İttifakı üyesi ülkelere yönelik bu ’yeni terörizm’ ile mücadele anlayışını devreye soktu. Afganistan’a yönelik operasyonun temelini oluşturan bu anlayışı üst düzey bir NATO yetkilisi şöyle ifade ediyor:
"Bir NATO üyesi ülkeye dışarıdan yapılan ve o ülkenin doğrudan yaşam tarzını hedef alan saldırılara karşı mücadele ediyoruz. Bu mücadelenin çeşitli ayakları var. Önceliğimiz terörist saldırıyı önlemek."
NATO, bu mücadelenin hukuki temelini de ’terörizme karşı savunma’ tezi içine oturtuyor. ’Terörle savaş’ yerine kullanılan ’Teröre karşı savunma’ ifadesi, örgütün yeni stratejisinin bir parçası. Nitekim, hukuki altyapısı oluşturulan bu yeni strateji, ’terörizme karşı savunma’ faaliyeti olarak kamuoyuna sunuluyor. Afganistan’da devam eden NATO operasyonu da bu kapsamda ele alınıyor. NATO bürokratları, üye ülkelere yönelik ’gerçekten’ bir terör tehtidi olduğunu belirtiyorlarsa da, üye ülkelerin üzerinde ittifak ettikleri bir terör listesinin olmadığını söylemeleri dikkat çekiyor.
NATO’NUN ’TERÖR ÖRGÜTLERİ LİSTESİ’ ÜZERİNE ÇELİŞKİLİ İFADELER
Uluslararası terörizm tanımını New York’a düzenlenen 11 Eylül saldırıları üzerinden yapan NATO yetkilileri, üye ülkelerin tamamının üzerinde uzlaşıya vardığı bir listenin olmadığını söylese de, Türkiye’nin NATO Daimi Temsilciliği bunu adeta yalanlıyor. 2003 yılında Terör Örgütleri ile ilgili listenin de eklendiği NIAT belgesi, 2006 yılına kadar üzerindeki tartışmalar nedeniyle yeniden yayımlanmadı.
Ancak "Gizli" ibaresi taşıyan ve kamuoyu ile paylaşılmayan bu döküman, 2006 yılında sıkı müzakereler sonucu yeniden yayımlanabildi. Ancak bu kez terör örgütleri listesi, ayrı bir belge olarak değil, bizzat belgenin içerisine konularak yer aldı. Böylelikle PKK ve Türk Hizbullahı bir terör örgütü olarak NATO belgelerine girmiş oldu.
Türk diplomatlar, NATO’ya PKK ile ortak mücadele konusunda herhangi bir talep götürmediklerini de kaydederek, "Biz kendi ordumuz ile PKK terör örgütüne karşı mücadele edebilme kabiliyetine sahibiz. Dolayısı ile NATO’ya hiç bir zaman böyle bir teklif götürmedik" diye konuşuyor.
NATO’NUN IRAK’TAKİ İŞLEVİ SADECE ASKER EĞİTMEK
Türk gazeteciler ile NATO’nun Irak’a yönelik misyonunu tartışan Genel Sekreter Jaap de Hoop Scheffer, "Irak’ta askeri birliklerin eğitimi dışında herhangi bir misyonumuz bulunmamaktadır. Bu konuda ne Bağdat Hükümeti’nden ne de diğer kesimlerden bize ulaşan bir teklif de yok" dedi. Scheffer bu kapsamda eğitim faaliyetlerinin devam ettiğini belirterek Türkiye’nin de Irak’taki eğitim faaliyetlerine katıldığına dikkat çekti. Genel Sekreter, "Bu eğitim verme faaliyetinin dışında NATO açısından Kuzey Irak’ta herhangi bir rol öngörmüyorum" diyerek NATO’nun PKK ile mücadelesinin söz konusu olmadığını da vurguladı.
NATO NE KADAR POLİTİK, NE KADAR ASKERİ?
Letonya’nın başkenti Riga’daki NATO Zirvesi’ne katılan Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac ittifakın ’küresel jandarma’ haline getirilmemesi çağrısında bulunmuş, ittifakın Avrupa-Atlantik işbirliği boyutunu aşmaması gerektiğini dile getirerek, ittifakın giderek siyasi ağırlık kazanmasından duyduğu rahatsızlığı ifade etmişti. NATO’nun genişleme sürecinde BM ile rakip hale gelmemesi uyarısında bulunan Chirac, ABD’nin Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerle ’küresel işbirliği’ önerisine de karşı çıkmıştı. DHA’nın Chirac’ın bu çıkışını hatırlatarak sorduğu soruya yanıt veren Jaap de Hoop Scheffer, örgütün 1949 tarihli kuruluş anlaşmasına atıfla, hem askeri hem de siyasi niteliği haiz olduklarını belirtti. Scheffer genişleme kapsamında Yeni Zelanda, Avustralya, Japonya ve Güney Kore ile de işbirliği çalışmalarının sürdüğünü söyledi.
NATO bürokratları, NATO’nun devam eden dönüşümünün çerçevesini ve siyasi yönünü belirlemeyi amaçlayan yeni planın, terörizm ve kitle imha silahlarının gelecek 10-15 yıl içinde ittifak için temel tehditleri oluşturmasının yaratacağı durum ile yüzleşebilmek için gerekli olduğunu kaydediyor. NATO Riga zirvesinin ardından girdiği yeni dönemde 26 tam üyesiyle siyasi ağırlığını da hissettiren bir yapılanma ile sadece Kuzey Atlantik ve Avrupa’da değil, Asya Pasifik bölgesinde de etkin olma çabalarına hız verecek gibi görünüyor.