Güncelleme Tarihi:
Tv net'teki yayınlanan programdan satırbaşları:
Mehmet Eymür:
Öcalan 1978'de örgütü kurdu. Ondan sonra da Suriye'ye gitti. Çok eylem yapıldı, çok insan öldü.
Seneler geçti hiçbir şey yapılmadı. Yapılmadı demek de doğru değil aslında. Heyetler gitti, adresler verildi, "Gelin beraber bakalım yok öyle bir şey" denildi.
Necitece bir gün Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş çıktı "Sabrımız taşıyor" dedi. Ardından da Başbakan ve Cumhurbaşkanı da "Sabrımız taşıyor" dedikten sonra Mısır Cumhurbaşkanı'da devreye girdi, ABD baskı yaptı ve Abdullah Öcalan Suriye'den çıktı.
Neticecede yakalanarak Türkiye'ye getirildi. O gün Türkiye'ye hizmet edeceğini söyledi. Ancak neden o zaman gerçekleşmedi.
Ben o günlerde bunun PKK'nın siyasallaştırılması süreci olduğunu yazmıştım.
Bir örgütün lideri öldüğü o örgüt dağılır. tarihsel sürece baktığınız zaman örgütler liderleri gittiği zaman dağılır. Bu da lidere bağlı bir örgüt yoksa organize olmuş değil.
OSLO GÖRÜŞMELERİNİN ÖNCESİ VAR MI
Teröre alışmış insanları yurtdışına göndererek nasıl terörden uzak tutacağız bilmiyorum. Daha öncede böyle bir proje yapılmıştı. Habur'a geldikleri zaman da aynı şeyi söylemiştim.
Örgütün suç işlememişini affederiz suç işlemişini affederiz gibi bir şey olmaz. Siz onu idare edeni affetmeyip alttakini affederseniz ona izin verilmez ki.
PKK'yı bir araç olarak görenlerin kışkırtmaları olacaktır. Belki çok kanlı olaylar bile olabilir. Ancak buna hazırlıklı olmak lazım.
Nitekim Fransa'da bir olay oldu. Belki de Türkiye'nin üzerine yıkılmak üzere yapıldı.
PKK'lı olmayan esrarengiz şekilde Ankara gidip gelen bir adam ortaya çıktı. "Acaba Türk istihbaratı ile ilgisi olan bir adam mıdır" sorusu gündeme geldi.
Bülent Orakoğlu:
Avukat Selim Okçuoğlu'nun yaptığı bir görüşme var. Genelkurmay'dan Çevik Bir'in ekibinden bir subay ile Avrupa'daki PKK'lıların görüştüğü bilgisi vardı. Siz bu bilgiye nasıl ulaştınız?
MİT kanununun maddesi Sayın Başbakan tarafından değiştirildi. Şimdi biz 1997'den bahsediyoruz.
Güvenlik güçleri veya istihbarat görevlileri terör örgütünün içine sızabilirler. Bu sızmada ciddi suçla da karşılaşabilirler. Şimdi 97 yılında benim Emniyet İstihbaratı Başkanlığı yaptığım görevde kesinlikle böyle bir şey yoktu.
Biz kesinlikle TSK içinde ne darbe ne de PKK araştırması yaptık. Biz bir cunta ile ilgili yasa dışı oluşmuş bir grup hakkında araştırma yaptık.
Ben göreve gelmeden önce zaten bu çalışma başlamıştı. Teknik takibe takılan bir görüşme sonrası inceleme yapıldı. Benim yardımcı Hanifi Avcı'ydı. O dönemde bu konuyu araştırdık.
İstihbaratta muhkakka ki bazı hukuk dışı şeyler olur. Şimdi burada bazı arkadaşlar görüşme yaptık dediler. Hatta bazı Kürt kökenli vekillerin de isimlerini verdiler. Ancak bu sanki MİT'ın kontrolünde olmuş gibi. Bunun için önünüzde iki şey olması lazım. Bir kere Milli Güvenlik Kurulu'nun izni gerekin. Sayın Çiller ve Erbakan'ın da haberi yoktu. Şimdi böyle bir durumda bu cunta oluyor.
Bu arkadaşlar bu tür konuşmaları yaparken hangi dönemde olduğu söylemeleri gerekir. Benim döneminde böyle bir şey olmamıştır.
Bir de Türk Silahlı Kuvvetleri'nin PKK ile görüştüğünü iddia etmişler. TSK görüşmedi biz görüştü iddiasında bulundular. Biz TSK ile görüştü demedik.
Şimdi 5-6 kişilik aybal ekbinin gidip görüştüğü iddia edildi.
Biz Bursa cezaevinde yatan Sabri Ok ile Öcalan'ın görüşmelerini tespit ettik.
Şimdi bu görüşmelerin hukuki bir meşrutiyet kazanması için siyasi iradenin haberinin olması gerekir. Bu albaylar grubunun yaptığı görüyme cunta olmuş oluyor.
Şimdi Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması olayına baktığını zaman Türkiye Cumhuriye'nin yasal erkleri var. Bunlar arasında hukuki bir sıkıntı oldu. Bunun üzerine yeni düzenleme ile bu yoluna konmuş oldu.
İstihbarat sıkıntılı bir iştir. Dünyanın her yerinde ihtihbaratçılar zor koşullarda çalışır.
O süreç için söylüyorum. O dönem istihbahratlar çok karışıktı deniyor. Yok öyle bir şey. Bizim dört tane planlı operasyonumuz vardı. Biz bunu MİT müsteşarına verdik.
Bazen çok karışabiliryordu. Aynı şeyler takip edilebiliyordu. Ve hiçbir MİT mensubundan geri dönüş almadık. Biz o dönemde Türkiye'nin yasal istihbaratı unsurarıyla çok ciddi bir işbirliği içindeşdik.
Kardeşim ben bir cunta istihbaratı ile tabi ki iş birliği yapmam. Bunlar resmi dinlemelere intikal etmiş konulardır.
O koşullarda bir görüşme yapıldıysa cuntadır.
Sayın Hakan Fidan konusunda en önemli unsur, Sayın Başbakan'ın bilgisi dahilinde görüşme yapmıştır.
Türkiye'de güvenlik unsurları ile terörün engellenmenin çok zor olduğu anlaşıldı. Şimdi 30 senedir Türkiye'de sosyal refaha harcanacak para teröre harcandı.
PKK taşeron bir örgüttü. Yurtdışında destek alıyordu. Şimdi bugün yapılan bu sürece muhalefet etmek yanlış olur.
30 senedir varolan bir örgütten söz ediyoruz. Bütün küresel güçlerin istihbarat servislerinin yönetmeye çalıştığı bir örgütten bahsediyoruz
Bu sürecin kan akmaması adına başarılı olmasını çok isterim.
Ancak riskler var.
Türkiye çok önemli bir bölgede. Ortadoğu baharı patlamış, Suriye ile Türkiye'nin durumu belli. Kıbrıs sorunu, Avrupa Birliği'ne giriş problemi, başörtüsü problemi var. Türkiye başarılı olmak durumdadır.
Şimi sakıncalı olan şudur. PKK'dan önce ASALA vardı. PKK bitmek üzere derken DHKMP-C çıktı. Şimdi bir terör sistemi var.
DHKP-C PKK'dan daha tehlikeli bir örgüt. 1990'yı yıllarda bütün dünya ülkeleri Soğuk Savaş politikalarından çıktılar. Bizim şuanda en büyük mücadelemiz Soğum Savaş dönemini Türkiye'de devam ettirmek isteyen unsurların olması.
2005 yılında Türkiye'de Milli İstihbarat'ın açıklaması oldu. Eme Taner döneminde bu konuda geç kalındığı açıklandı.
Türkiye'de irtica dene süreç ortadan kalkıdırlıdı.
Suriye meselesine bakın. Suriye meselisini, PKK terör meselesini halleden bir Türkiye birder bire fırlar. Şimdi bunlar olmadığı halde bakın İsrail geldi özür diledi.
DHKP-C'nin Avrupa gladyosuyla ciddi ilişkileri var. Erdoğan'ın saldırılar sonrası Ergenekonvari bir saldırı açıklama yapması tesadüf değil.
Bakın son günlerde DHKP-C'ye ciddi operasyonlar yapılıyor.