Güncelleme Tarihi:
Haritanın sözlükteki tanımında; ‘Yeryüzünün bir kısmının veya tamamının belirli oranlarda küçültülüp işaretlenerek bir düzlem üzerine gösterimi’ gibi herkesin bildiği bir cevap vardır. Teknoloji veya uydudan çekilen bir fotoğraf sayesinde bu düzlem üzerindeki gösterime güvenerek yola çıkabiliyoruz. Ama bundan 500 yıl öncesi nasıldı? Hatta daha da geriye gitmemiz gerekiyor, 8000 yıllık gibi bir geçmişe... Haritalar nasıl çiziliyordu? Adım adım gezildiğini varsaysak bile kuşbakışı bakmadığın bir şeyin tam olarak şeklini çizmek... Akıl almaz bir şey...
Piri Reis’in 1513 yılında yaptığı ilk dünya haritasında Atlas Okyanusu, İber Yarımadası, Afrika’nın batısı ile yeni dünya Amerika’nın doğu kıyılarını kapsayan üçte birlik parçanın günümüzdeki haritalarla örtüşmesi bizi 500 yıllık gizemin içerisine hapsediyor. Bu tarihe daha geniş kapsamda bakmak ve bu gizemin 500. yılını kutlamak için Yalçın Balcı küratörlüğünde ve Prof. Mustafa Kaçar’ın başdanışmanlığında açıldı ‘Piri Reis ve 1513 Dünya Haritası: 500 Yılın Gizemi’ sergisi. İçeriğinde Piri Reis öncesi dünya bakışını, 1513 Dünya Haritası’nın özelliklerini, 1929’dan günümüze haritanın hikâyesini anlatıyor.
16. YÜZYIL ÖNCeSİ İNSANOĞLUNUN DÜNYAYA BAKIŞI
Sergi, M.Ö. 1500’lerde resmedilmiş maden ocaklarını gösteren mali nitelikteki haritalarla, daha doğrusu kil tabletlerle başlıyor. Yalçın Balcı, günümüz anlayışıyla ve teknolojisiyle kil tabletlere ‘harita’ demenin çok zor olduğunu ve sadece resmettiklerini vurguluyor. Dördüncü yüzyıldaysa Roma dönemine ait ‘Tabula Peuntingeriana’ haritası önem taşıdığını belirtiyor: “Bizans’ın yol ağları 10 metre uzunluğundaki haritada gösteriliyor. Zamanla ortaçağ haritacılığında efsanelerin ve dogmaların etkilerini görüyoruz, özellikle İslam egemenliğinin. Her şeyin kalbi genellikle Anadolu, Mezopotamya ve Akdeniz’de. 9. yüzyılda Halife El-Me’mun’un Dünya haritası, İslamın etkisinden dolayı şekilden ziyade kaligrafik özelliklerin nasıl ön plana çıktığını gösteriyor. Bu da çizimlere günümüzde haritadan çok tablo özelliği kazandırıyor. Bu zamana kadar olan haritalarda sadece şekil değil, Kuzey-Güney anlayışı da günümüze göre ters.”
Yeniçağın başında Rönesans bilim anlayışı haritacılığa yeni bir ivme getirdi. Yeni keşifler, yeni kıtaların bulunuşu harita yapımında sağlıklı çizimler için uygun ortam hazırlamıştı. Bu yüzyılın başında Piri Reis’in haritası geliyor. Piri Reis okyanusa çıkmadan, 30 civarındaki haritaya referansta bulunarak 1513 Dünya Haritası’nı yaptı. Referansların bir kısmı 10-15. yüzyıl arasına ait. Aynı zamanda Kristof Kolomb, Büyük İskender Dönemi, M.Ö. 1500’lere de inerek Hz. Süleyman’ın kaynaklarından yararlandığını belirtmiş. Amerika’nın doğu ve Afrika’nın batı kıyılarını gösteren bu harita, Antartika kıtasının buzullardan arındırılmış halini gösteriyor. Halbuki Antartika’nın buzullardan arındırılmış hali en az M.Ö. 9000 dönemine dayanıyor. Prof. Charles Hapgood, Piri Reis’in antik uygarlıklara ait haritalardan yararlandığını düşünüyor. Haritanın üzerine kıtaların bulunuşuyla ilgili, Kristof Kolomb’un nasıl Amerika’ya geldiğini, nasıl isimlendirdiğine dair Piri Reis kısa kısa notlar düşmüş. Haritanın en ilgi çekici kısmı, Piri Reis’in haritanın köşesinde haritayı nasıl yaptığını anlatması. Aynı zamanda haritanın üzerinde adaları, adalardaki canlıları, mitolojileri anlatan kısımlar da var. Haritanın diğer bir önemli özelliğiyse, o güne kadar ulaşılamamış bölgeleri boş bırakması. Hayali bir şeylerle doldurmak yerine boş bırakmış ve ikinci haritasında bu boş bırakılan yerleri doldurduğunu görüyoruz. Prof. Murat Kaçar bu durumun ona tam bir bilimadamı kafası kazandırdığını, objektif bir şekilde ilerlediğini vurguluyor.
HARİTAYI NASIL YAPTI?
Prof. Murat Kaçar, “Kesinlikle Piri Reis, dünyayı ölçeklendirmiş gibi görmekte. Amerika’nın doğu ve Afrika’nın batı ucunun birbirine olan mesafesini bu kadar dakik bir şekilde bulmuş olması şaşırtıcı. Enlem, boylam çizgileri yok gibi görünüyor ama gizli gizli var” diye açıklama yapıyor. Murat Kaçar, haritadaki notların bazı bölümü eksik olmasına rağmen Piri Reis’in bu haritayı nasıl yaptığına dair olan açıklamasını Türkçeye çeviriyor: “Bu haritayı nasıl yaptığımı anlatmak istiyorum. Bu haritanın benzeri kimsede yoktur, ben bunu bu hale getirdim. Özellikle İskenderiye zamanındaki şekillenmiş haritalardan bilinen yeryüzü anın içinde malumdur. Müslümanlar bu haritalara coğrafya derler. Sekiz coğrafya ve bir Garbi Hind (Amerika) haritasından varup Portakal (Portekizlerin) şimdi yazmış oldukları haritalardan Hint ve Çin diyarı... Biri de Kolomb tarafından yapılan haritadır. Bu kıyasla haritaları önüme koydum ve bu haritayı yaptım. Şöyle ki bu haritalar denizciler arasında ne kadar doğru biliniyorsa, benim yaptığım da onlara dayalı olduğu için o kadar doğrudur.”
Amcası Kemal Reis ile denizciliğe başlayan Piri Reis, 1487-93 yılları arasında Akdeniz’de korsancılık yapmıştı ve onun dışında yine bir çok kez seferlere katılmıştı. Akdeniz’i tamamen gezdiği, çok iyi bildiği için Akdeniz haritalarını kıyı kıyı, hatta denizde görünen ve görünmeyen sığları vererek çizmiş. Sergide Piri Reis’in harita bilgisini daha derin görebilmek için Piri Reis’in yazdığı ‘Kitab-ı Bahriye’ den seçilen haritalar kullanılarak Akdeniz coğrafyası ele alınmış. Piri Reis’in doğduğu yerden Gelibolu’dan başlanıp, saat istikametinin tersi yönünde giderek Kahire’de bitiriliyor.
Tesadüfen bulundu
Piri Reis’in İlk Dünya Haritası, 9 Kasım 1929’da Topkapı Sarayı’nda sarayı müzeye dönüştürme sırasında Milli Müzeler Müdürü Halil Ethem Eldem tarafından tesadüfen bulundu. Halit Ethem Bey, o sırada İstanbul’da bulunan ve Türk denizciliğinde Alman bilim adamı Prof. Paul Kahle’den bu haritayı incelemesini istemişti. Kahle, ilk önce Kristof Kolomb’un haritası sanmış fakat sonra Piri Reis’e ait olduğunu tespit etmişti. Türk Tarihi Araştırma Kurumu Başkanı Prof. Yusuf Akçura 1935 yılında ‘Piri Reis Haritası hakkında İzahname’ isimli kitabı Türkçe, Almanca, Fransızca ve İngilizce olarak yayımladı. 1954’te yayımlanan ‘En Eski Amerika Haritası’ adlı kitabında Prof. Dr. Afet İnan, haritanın kenar notlarını Osmanlı Türkçesinden yeni harflere çevirilerini yayınladı. Fakat Piri Reis’in 1521-26 tarihli ‘Kitab-ı Bahriyeleri’ kayıp. 1526 tarihli ‘Kitab-ı Bahriye’sinden 50 senelik bir dönemde yaklaşık 30-40 tane suret üretilmiş. Bunlardan birkaç tanesi de Türkiye’de var. Bu sergi için İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kitaplığı’ndaki 6605 sayılı kopyanın dijital sayfaları alınıp 500. yıl anısına devasa boyutta ‘Piri Reis Kitab-ı Bahriye’ kitabı yapıldı.