Güncelleme Tarihi:
MİMAR Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü mezunu Pınar Yeşilada’nın bronz ve polyesterden hazırladığı 13 heykelinin görülebileceği sergi İstanbul’daki Galeri Kent’te açıldı. Serginin adı Arapça kökenli bir kelime olan ‘nisyan’. Yani unutmak. Yeşilada’nın bu ismi seçmesindeki en büyük neden ise, toplumların yaşadıkları pek çok travmanın üzerini örtüp sonra da onu unutmak olarak adlandırması, algılaması.
Toplumsal hafızanın izinde
Heykeltıraş Pınar Yeşilada, ana teması olan belleği ilk kez 2006’da açtığı DNA adlı sergiyle incelemeye başladı. Amacı toplumsal hafızayla ilgili iz sürmekti: “Bir toplumda şiddete karşı ilk refleks unutmak, üzerini kapamak, yok saymak oluyor. Bu bizim coğrafyamızda yüzyıllardır yaşanan bir hikaye. Tıpkı genetik bir hata gibi, üzeri örtülen bu durumlar, toplumda yaşanan bir travma, bilinçsiz de olsa gelecek nesillere bir şekilde aktarılıyor. Örneğin Kıbrıslı olan babam, 1950’lerden kalma bir savaş travmasına sahip. O olayları bana anlatmasa da, ben o travmayı bir şekilde hissediyorum. DNA’da bunlarla yola çıkmıştım. Şimdi Nisyan - Unutuş ile birlikte bunun bir sonraki evresine gelmiş oldum.”
Sanatçının figürlerine bakıldığında çoğu düşüyormuş gibi görünüyor. Çünkü hiçbirinin yaşadığı gerçek bir zaman, hikayesinin öncesi ya da sonrası yok. Bir devamlılık söz konusu değil.
Kıbrıs belgeseli yapacak
Teknik açıdansa polyesterle farklı bir yöntemle çalışılmış. Bu üslup sayesinde Pınar Yeşilada, heykellerine ışığı da dahil etmiş ve onu istediği gibi kullanmış. Işığın içine geçtiği heykeller, günün her saati farklı bir hâl alıyorlar.
Yeşilada, bu temaya hazırlanırken pek çok kaynak okumuş. Özellikle de psikolojik ve felsefik konulara eğilmiş. Şimdilerdeyse bu serginin ardından yapacağı Kıbrıs belgeseli üzerine kafa yoruyor.
Evlerinde kitap görmemişler
Sabancı Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre, Türkiye’de yaşayanların beşte biri 15-16 yaşına kadar evinde hiç kitap görmemiş.
Sefa KAPLAN
YILLAR ÖNCE, “Kütüphaneli evlerde doğmuş olanlarla, kütüphanesiz evde doğmuş olanlar” arasındaki derin uçurumu ortaya koyan bir haber yapmıştık ve merhum Can Yücel, bunun öneminin altını çizerken, “İçinde Hasan Âli Yücel olan bir eve doğmak, hayattaki en büyük şansımdı” demişti.
Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ali Çarkoğlu ile Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun yaptığı “Türkiye’de Toplumsal Eşitsizlik” araştırması, o günden bugüne çok şeyin değişmediğini ve cennet vatanımızın kitap konusundaki yoksulluğunu sürdürdüğünü bir kez daha serdi gözler önüne. Çünkü, araştırmaya katılanların yüzde 21’i, “Siz 15-16 yaşındayken evinizde kaç kitap vardı” sorusunu, “Hiç yoktu” diye cevaplandırmış bulunuyor.
Bu şu anlama geliyor: Genç nüfusun beşte birlik kesimi, ders kitapları bir yana bırakılacak olursa eğer, en verimli yıllarını kitaplardan uzak geçiriyor. Uzaklık lafın gelişi elbette, 15-16 yaşına kadar kitap görmeyen birisi, daha sonra görse bile, bu boşluğu doldurması artık mümkün olmayacaktır. Yüzde 15’lik kesim, o yaşa kadar bir veya iki kitap görmüş, yüzde 23’lük kesimin evinde ise “yaklaşık on kitap” varmış.
3 bin 200 yıllık diye sergilediler
VAN’ın Erciş İlçe-si’nde heykel sanatçısı Malik Bulut tarafından 2006 yılında yapılan ve bir evin bahçesinde bulunan heykele ihbar üzerine savcılık el koydu. Van Müze Müdürü Fütuhat Özkaynak ve müzede görevli Arkeolog Ümit Yarıcı eserin Erken Demir Çağı’na ait, 3 bin 200 yıllık olduğu yönünde rapor tuttu. Heykel de tarihi eserlerin bulunduğu Van Müzesi bahçesine kaldırıldı. YYÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Heykel Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Sezer Cihaner Keser, 4 yıllık heykelin 3 bin 200 yıllık olarak tescillenmesinin rezalet olduğunu söyledi. Keser, “Bu eser 2006 yılında Erciş’te heykel sanatçısı Malik Bulut tarafından yapıldı. Müze müdürü ve bir arkeolog bir evin bahçesinde gördükleri bu heykele, üzerinde isim ve tarih olmasına rağmen orjinal tarihi eser diye el koymuşlar. ”
Müze Müdürü Fütuhat Özkaynak ise, heykelin 3 bin 200 yıllık olmadığını bildiğini ancak ilk bulduklarında bir bölümünün toprak altında, bir bölümünün karla kaplı olduğunu söyledi. Heykelin bir arkeolog tarafından incelendiğini ve bu arkeoloğun incelemeleri sonrası 3 bin 200 yıllık olarak tarihlendirilip sergilendiğini söyledi. ? Osman BEKLEYEN- Murat ÇAĞLAR / DHA