Güncelleme Tarihi:
"RAPORLARDAKİ ÇELİŞKİLER"
Mankeme, 24 sayfalık gerekçeli kararında, bilirkişi raporları arasındaki çelişkilere dikkat çekti. Kararda, olayın hemen ardından 8 bomba imha uzmanının olay yerinde yaptıkları inceleme sonucunda düzenledikleri olay yeri inceleme tutanağında, patlamadan sonra bomba unsuru veya patlayıcı maddeye rastlanılmadığının belirtildiği vurgulandı.
5 Temmuz 1999’da dinlenen Nazmi Nuri Çelik adlı bomba imha uzmanının ifadesinde de olay yerinde yapılan çalışmalarda ve incelemelerde "bomba izine rastlanmadığı, patlamanın bombadan kaynaklanması halinde mutlaka olay yerinde bir çukur açması gerektiğini ve bunlara rastlamadığını" söylediği hatırlatıldı.
21 Aralık 2000 tarihli raporda ise "Patlamanın tüpgaz patlaması olduğu, bomba patlaması ile ilgili bulguların olmadığının" ifade edildiği anlatıldı.
Mahkemenin gerekçeli kararında, İstanbul Polis Kriminal Dairesi’nin ve Adli Tıp Enstitüsü’nün raporlarında yer alan "Olay yerinde ve maktullerin üzerinde yapılan incelemede bomba içeriğinde kullanılabilecek bazı malzemeler bulunduğu" yönündeki ifadelere de işaret edildi.
Mahkeme, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilimdalı Başkanlığı’nın 27 Temmuz 2000 tarihli raporunda ise "Patlamanın bomba mı, yoksa gaz kaçağından mı kaynaklandığının kesin olarak söylenemeyeceği" görüşünün anlatıldığına dikkat çekti.
"KUŞKUDAN SANIK YARARLANIR" KURALI
Kararda, "Yani olayda Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın sebebinin, bir kısım bilirkişilerce tüpgaz olduğu, bir kısım bilirkişilerce bomba olduğu, bir kısım bilirkişilerce de verirlen raporlarda patlamanın tüpgazdan mı bombadan mı veya başka bir sebepten mi olduğunu tespit edemedikleri yönünde rapor vermiştir. Bu durum karşısında ortaya şüphe çıkmaktadır. Sanıkların müsnet suçu işlediklirene dair mahkumiyetlerine yetecek ölçüde şüpheden uzak bir delil elde edilememiştir. Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ’Kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu olan suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesini gerektirir. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz" denildi.
"İSPAT GERÇEKLEŞMEMİŞTİR"
Gerekçeli kararda, "Şüphe yenilemediği için, vicdani kanaate ulaşılamamış, ispat gerçekleşmemiştir. Buna bağlı olarak, sanık hakkında mahkumiyet kararı verilemeyecektir. Tüm bu hususlar dikkate alındığında, sanıkların müsnet suçu işlediklerine dair şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, ’Şüpheden sanık yararlanır’ ilkesinden hareketle, önceki beraat kararında direnilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur" ifadesine yer verildi.
"ŞÜPHEDEN UZAK DELİL ELDE EDİLEMEMİŞTİR"
Kararda, "Sanıklar hakkında gerek soruşturma aşamasında Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın nedenine ilişkin yapılan araştırmalar sonucu tutulan tutanaklar ve gerek mahkememizce patlamanın sebepleriyle ilgili birçok kez uzman bilirkişiler ve dalında uzman kurumlara yaptırılan inceleme ve sonucunda alınan birden fazla raporlar gözönüne alınıp incelendiğinde, söz konusu raporlar arasında çelişkiler olup, birbirini doğrulamadığı gibi, zıt görüşte olduğu, bu raporlar arasında çelişkilerin giderilmediği, dosyadaki mevcut delil, belgeler ve raporlar gözönüne alındığında da bu çelişkinin giderilmesinin mümkün olamayacağı, bu haliyle Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamanın bombadan mı yoksa gaz kaçağı veya tüp gaz patlamasından mı kaynaklandığının tam olarak tespitinin yapılamadığı, bu sebeple söz konusu patlamanın ne sebeple gerçekleştiğinin tespit edilememesi durumu karşısında şüpheden uzak delil elde edilememiştir" denildi.
DOSYA YARGITAY’A GÖNDERİLDİ
Gerekçeli kararın sonuç bölümde de şöyle denildi:
"Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan ’Kuşkudan sanık yararlanır’ kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılmamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz, Ceza mahkumiyeti yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı gözardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan varsayıma dayanarak hüküm vermek anlamına gelebilir. O halde, ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Suçsuzluğu olasılık içinde bulunan bir kimsenin adli hataya uğratılmasını önleme esasına dayanan ’Şüpheden sanık yararlanır’ ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin AİDS 6/2. maddesi ile uygunluk teşkil etmektedir. Bu sebeple, sanıklar Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk’ün Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yetecek ölçüde kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, ’Şüphe sanık lehine yorumlanır’ ilkesinden hareketle, sanıkların CMK’nın 223/2-e maddesi gereğince ayrı ayrı beraatlerine..."
Karar, duruşma savcısı tarafından temyiz edildiği için, dosya Yargıtay’a gönderilecek.