Oluşturulma Tarihi: Aralık 07, 2003 00:00
İstanbul'da bombaların patlamasından sonra, gündeme Azad Ekinci'nin adıyla beraber bir de ‘‘Vehhabilik’’ tartışması geldi.Suudi Arabistan'ın resmi mezhebi Vehhabiliğin nasıl birşey olduğunu öğrenmek isterseniz, Vehhabiler'in İslamiyet'in en kutsal yeri olan Mekke'nin çok önemli iki mekánında, Hazreti Muhammed'in doğduğu ev ile Kábe'de neler yaptıklarını bilin, yeter... Peygamberin evi mezbeleye dönmüş, Kábe ise etrafını kuşatan saraylar ve gökdelenler yüzünden nefes bile alınamayacak hale gelmiş vaziyette.İSTANBUL'da bombaların patlamasından sonra, gündeme Azad Ekinci'nin adıyla beraber bir de 'Vehhabilik' tartışması geldi.Vehhabilik, malum, Suudi Arabistan'ın resmi mezhebidir. Temelinde, peygamber zamanındaki hayat tarzına dönülmesi düşüncesi yatar ve Vehhabiler'e göre peygamberin devrinde varolmayan herşey yasaktır, bu yasaklar mezarlara kadar uzar ve mezarın değil varolması, yerinin belli olması bile haramdır.İşte, İslamiyet'in en kutsal yeri olan Mekke'deki çok önemli iki mekánın, Hazreti Muhammed'in doğduğu ev ile Kábe'nin, Vehhabi uygulamaları yüzünden bugün içine düştüğü durum: Biri çöplüğe dönmüş, diğeri de etrafını kuşatan saraylar ve gökdelenler yüzünden nefes bile alınamayacak hale gelmiş vaziyette...Amine Hatun, Hazreti Muhammed'i Mekke'de mütevazi bir evde dünyaya getirmişti. Peygamberin ilk çocukluk günleri bu evde geçmiş, büyükbabası Abdülmuttalib'in himayesine girene kadar burada yaşamıştı.Evin bulunduğu arazi, Hazreti Muhammed'in soyunun dayandığı Háşim ailesine aitti. Ev zamanla kendiliğinden yıkıldı ama arazisi, 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar muhafaza edildi ve herkesin saygı gösterdiği bir mekán oldu. Arazinin temiz bir şekilde muhafazasından 'Mekke Şerifleri' unvanını taşıyan ve Hazreti Muhammed'in soyundan geldiğine inanılan kişiler sorumluydu. Arazi, hemen her hac ve umre sırasında mutlaka ziyaret edilirdi.Arap yarımadasının 1920'lerde şimdiki Kral Fahd'ın babası olan Abdüláziz bin Saud'un eline geçmesinden ve Vehhabi geleneklerine uyularak Mekke'de İslam'ın ilk yıllarından kalan türbelerin bile yıktırılmasından sonra, sıra Hazreti Muhammed'in doğduğu evin arazisine geldi. Arazi dümdüz edildi, üzerinde eski zamanlardan kalma ne varsa kaldırıldı ve sonraki senelerde buraya iki katlı bir halk kütüphanesi inşa edildi.Peygamberin doğduğu yer şimdi tam bir mezbele, avlu da bir açık hava yatakhanesi halinde. Binayı çevreleyen alçak duvar çöp koymaya yarıyor, fotoğrafta da gördüğünüz gibi, avluya yan gelip yatmış Bedeviler kızgın güneşe aldırmadan horul horul uyuyorlar. Burası, Hazreti Muhammed'in dünyaya geldiği yer!Suudi ailesinin bağlı olduğu Vehhabi mezhebinin kurallarından Kábe de nasibini almış vaziyette. Kral Fahd'ın Kábe'nin hemen yanıbaşındaki tepeye inşa ettirdiği yeni sarayın kapısı, Harem-i Şerif'in girişine kadar uzanıyor. Etraf, kraliyet ailesi mensuplarının diktikleri gökdelenlerle dolu ve bu minyatür ve arabesk Manhattan'ın tam ortasında da kutsal Kábe!'Hiçbir millet, İslam'ın değerlerine biz Türkler kadar saygı gösteremez' diyenler çok haklıymışlar.Ecyad Kalesi'nin üzerine Bin Ladin'den gökdelenMekke'de Türk döneminden kalan ve 2002 Ocak'ında yıktırılan 300 küsur senelik Ecyad Kalesi'nin bulunduğu yerde, 31 katlı 11 adet kule için devásá bir inşaat başladı. İnşaatı, Usame bin Ladin'in ailesine ait olan ‘‘Ben Laden Construction Group’’ adındaki Suudi şirketi yapıyor. Şirket, geçtiğimiz haftalarda Kuveytli iki İslami yatırım grubuyla, ‘‘Aref Investment Group’’ ve ‘‘International Ejarah and Investment Company’’ ile bir konsorsiyum kurdu. İnşaat, 2005'te tamamlanacak ve Suudi yönetiminin önceki vaadlerinin aksine, ‘‘Ecyad Kalesi'nin yeniden yapımı’’ diye birşey sözkonusu olmayacak.TÜRKİYE, iki sene önce bu haftalarda, Mekke'de, Kábe'nin hemen yanıbaşındaki Ecyad Kalesi'nin yıkılmasını tartışıyordu.Kale, Kábe'deki revaklarla beraber, Mekke'de Türk döneminden zamanımıza gelebilmiş son iki eserden biriydi. Yüzlerce senelik geçmişi olan ve 1600'lü yılların sonunda Türkler tarafından baştan aşağı yeniden inşa ettirilen kale, Arap yarımadasının elimizden çıktığı Birinci Dünya Savaşı'na kadar, Mekke'deki birliklerimizin garnizonuydu.Türk dışişleri, kalenin yıkılacağı yolunda önceden bazı söylentiler işitmiş, Suudi yönetimi ile görüşüldükten sonra 'yıkımın önlendiği' açıklamaları yapılmış, hatta dışişlerimiz bir ara 'kalenin korunmasına karar verildiğine' inanarak, Suudi tarafına üstüne üstlük bir de 'memnuniyetimizi' ifade etmişti. Ama bütün girişimlerimiz sonuçsuz kalmış ve Ecyad Kalesi 3 Ocak 2002 günü buldozer kepçeleriyle yerle bir edilmiş, yıkım Ankara ile Riyad arasında diplomatik kriz yaratmıştı. Suudiler, Ecyad konusunun kendi 'iç işleri' olduğunu ileri sürmüş, hattá 'Tarihten söz edebilecek son ülke, Türkiye'dir ve önce Ermeni meselesini halletmesi gerekir' gibisinden küstah açıklamalara bile muhatap olmuştuk.Yıkıma sadece Türkiye'nin değil, uluslararası çevrelerin de tepki göstermesi üzerine bir başka açıklama yapmak zorunda kalan Suudi yönetimi, yıkımın Kral Fahd'ın imzaladığı bir emirnameye dayandığını duyurdu. Açıklamada 'Kale'nin bulunduğu alana hacıların ihtiyacı olan bazı binalar yapılacak ama Ecyad aynı şekilde yeniden inşa edilecektir' deniyordu.Derken, Ecyad'ın kimin ve neyin uğruna yerle bir edildiği ortaya çıktı: Kral Fahd'ın şimdi 26 yaşında olan en küçük oğlu Abdüláziz iş hayatına atılmış ve ve kalenin bulunduğu tepeye bir binalar kompleksi dikmek istemişti. Abdüláziz, Fahd'ın en sevdiği karısından olan oğluydu ve kral baba, delikanlının isteğini kıramamıştı.Vakti zamanında Ecyad'ın bulunduğu yerde şimdi göreni ürkütecek boyutta devásá bir inşaat yükseliyor. Resmi adı '699 sayılı proje' olan, 1 milyar 600 milyon dolara malolması beklenen ve 23 bin metrekareye yayılan inşaat 'El Beyt Kuleleri' adını alacak olan 11 adet kuleden meydana gelecek, kulelerin en yükseği 31 kat olacak, içlerinde 4 bin 668 adet daire ile 1220 odaya sahip beş yıldızlı bir otel yeralacak ve 2 bin araç kapasiteli bir de otopark yapılacak.Ve, işin şimdiye kadar üzerinde pek durulmamış olan bir başka tarafı: Ecyad'daki inşaatı, Usame bin Ladin'in ailesine ait olan 'Ben Laden Construction Group' adındaki Suudi şirketi yapıyor. Şirket, geçtiğimiz haftalarda Kuveytli iki İslami yatırım grubuyla yeni bir konsorsiyum kurdu. 'Arif' (Aref Investment Group) ve 'İcare' (International Ejarah and Investment Company) isimli bu gruplar El Beyt kulelerinin en yükseği olan 'Zemzem Kulesi'nin yapımına 390 milyon dolarla katıldılar. İnşaat, 2005 yılının ilk yarısında tamamlanacak ve Suudi tarafının önceki açıklamalarının aksine, Ecyad Kalesi'nin yeniden yapımı diye birşey sözkonusu olmayacak.Ecyad konusunda yazacak daha çok şeyler var ama şimdilik beklemek zorundayım, zira 2002 Ocak'ındaki yıkımı gündeme getiren iki kişi, yani bendeniz ve Kanal 7'nin
haber anchorman'i Ahmet Hakan, yıkım sırasındaki yayınlarımızla ilgili olarak halen bir ceza mahkemesinde yargılanıyoruz! Dava nihayete erdikten sonra, bu konuda söyleyecek çok sözümüz olacak...
button