Güncelleme Tarihi:
Barack Obama’nın ziyareti sırasında öğrendiği üzere Çin hükümeti iklim değişikliğinden bahsetmeyi seviyor. Ancak bu konu Pekin için hayati önem teşkil eden konulardan kilometrelerce uzakta yer alıyor.
“Cumhurbaşkanı Hu Jintao bu konuda sorumluluk sahibi küresel vatandaş rolünü oynayarak Birleşmiş Milletler zirvesinde yaptığı gibi muğlak sözler verebiliyor” diyen Powell bu durumun İran ve Kuzey Kore’nin nükleer gelişimi gibi acilen küresel çözümler bulunması gereken konular için geçerli olmadığını savundu.
Gerçekten de Obama için İran’ın nükleer programının bir sonuca ulaştırılması çok önemli. Obamaa Pekin’e gitmeden önce Singapur’da yapılan APEC zirvesinde Rusya Cumhurbaşkanı Dimitri Medvedev ile bu konuyu konuşmuş ve İran’da “zamanın tükendiği” uyarısını yapmıştı.
Obama’nın uyarısındaki örtülü mesaj şuydu: “İran planı kabul etmedikçe, ABD Tahran’a yaptırım uygulanması konusunda baskı yapmaya devam edecek. İran’ın hayati öneme sahip enerji sektörüne yapılan yatırımların önlenmesi bu yaptırımların en önde geleni olacak.”
Ancak Powell’a göre Çin bu yaptırım baskısını iki sebepten dolayı kabul etmiyor. Birincisi Çin’in ABD ile birlikte dünyanın gündemini belirleyen iki ülkesinden biri olduğu söylense de Pekin henüz sınırlarının dışındaki olayları şekillendirme sorumluluğunu üstlenebilmiş değil.
Pekin’deki bir üst düzey diplomat “Çin ilk olarak ülke içindeki istikrara önem veriyor. Sınırların dışındaki istikrar ikinci sırada geliyor” diyerek durumu özetlerken Hollanda Güvenlik Çalışmaları Enstitüsü’nden Çin-ABD ilişkileri uzmanı Willem van Kemenade “Çin’in ayağa kalkıp ABD ile birlikte dünyayı yönetmeye hazır ve hevesli olduğunu söylemek için henüz çok erken” diyor. “Çin’in ilk içgüdüsü bekleyip Rusların ne yapacağını görmek olacaktır.”
İlk bakışta bu durum saçma görünüyor çünkü Çin’in İran’daki çıkarları Rusya’nın çıkarlarından çok farklı. Dünyanın en büyük enerji ihracatçılarından biri olan Moskova’nın İran’ın nükleer programına verdiği tepkiler tamamen jeopolitik hesaplardan kaynaklanıyor.
Başbakan Vladimir Putin’in yönetimi altında Moskova, ABD’nin küresel hakimiyetini kısıtlamak için yanı başında nükleer silah sahibi bir İran ister mi buna karar vermesi gerekiyor.
Rusya’nın aksine Çin için ABD ile uyumlu bir ilişki çizmek öncelikli hedeflerin arasında yer alıyor. Ancak bugün Çin’in İran’dan ithal ettiği petrol miktarı günden güne artıyor. Tahran, Suudi Arabistan ve Angola’nın ardından Çin’in üçüncü büyük petrol tedarikçisi konumunda. Pekin’in İran’ın doğal gaz projelerine yaptığı yatırım da gün geçtikçe artıyor.
İran’la büyüyen bir enerji ortaklığı ve ABD ile diplomatik dostluğunu korumak arasında kalan Çinli liderler bir çıkış yolu arıyor. Hu’nun Obama’yla yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklama da buna işaret ediyor:
“Her iki ülke de nükleer silahların yayılmasının önlenmesi için atılan uluslararası adımların ve İran’ın nükleer sorununun diyalog ve müzakere ile çözülmesinin Ortadoğu ve Körfez bölgesinde istikrarı sağlamadaki öneminin altını çizdi.” Hu’nun verdiği mesaj açık: Zaman tükenmiyor. Bütün iş diyalog ve müzakerede bitiyor.
Pekin son dört yıl içinde üç kez BM’de İran’a sınırlı yaptırım uygulanmasını veto etti. Obama yönetiminin danışmanı David Axelrod, bugün “İran’la başa çıkma konusunda her zamankinden çok daha büyük bir uyum olduğu” konusunda ısrar ediyor.
Bu uyumun ne kadar süre geçerli olacağı ise Obama’nın ülkesine dönerken aklında kalan sorulardan bir tanesi.