Güncelleme Tarihi:
Filiz Çil, 17 yıl boyunca bir süpermarkette kasiyerlik yaptıktan sonra İstanbul Kartal’da ev yemekleri yapan bir kafe açmaya karar veriyor. Aşçılık eğitimi alan Çil, çalışanların “anne yemeği” isteğini görüyor ve ofislerin yoğunlukta olduğu bölgeye küçük bir kafe açıyor. Hem yemekleri hem servisi kendisi yapan Çil’in büyük fedakarlıklarla yürüttüğü işi pandeminin başlamasıyla sıkıntıya giriyor. Filiz Çil, anlatıyor:
“Pandemiden dolayı işyerleri kapanınca kira ve vergi borçları yüzünden dükkânı kapatmak zorunda kaldık. Eşim diş teknisyeni. Pandemide onun çalıştığı yer de işe ara verince borçlarla baş başa kaldık. İlk zamanlar evde kaldık ancak borçlar katlanıyor. Çocuklarımın biri lise, biri üniversite çağında.
ÇOK İSTEDİĞİ BÖLÜMÜ KAZANDI
Büyük oğlum Mert çok istediği Yıldız Teknik mekatronik bölümünü kazandı. Ama ailenin içinde bulunduğu ekonomik zorluktan dolayı çalışmak istediğini söyledi. Kafeden tanıdığım bir şube müdürünü aradım ve oğlumun kurye olarak çalışmak istediğini söyledim. Çağırdılar. Ben de oğlumla gittim iş görüşmesine. Şartları anlattılar, Mert’i beğendiler, ‘başla’ dediler. Ancak baktım derslere girmesi gereken saatlerde çalışması gerekecek. Mert okulu donduracağını, borçları biraz azalttıktan sonra okula dönebileceğini söyledi. Kesinlikle kabul etmedim, çünkü çok istediği bir bölümdü ve okuldan kopmamalı diye düşündüm. Şube müdürünü aradım, ‘Siz Mert için anlaşmıştınız ama müsaadeniz olursa ben bu işi yapmak istiyorum’ dedim. Onlar da ‘Nasıl olur, emin misin, zor bir iştir’ dediler. Denemek istediğimi söyledim. İki gün kurye arkadaşlarla çıktım, işi gördüm. ‘Yapabilirim ne var ki bunda’ dedim. Böylece kuryelik maceram başlamış oldu.”
Araçla dağıtım yapan ekipte olan Çil, sabahları 08.00’de kamyon boşaltarak ve ürünleri ayırarak mesaisinin başladığını anlatıyor. Şubedeki tek kadın çalışan olan Çil’i görenler ilk zamanlar epey şaşırmış:
“Hiçbirimizin aklında benim böyle bir işe gireceğim yoktu. Aile de şok oldu. Mert diye başladık, Filiz diye bitirdik. 46 yaşındayım ama yine de babam çok endişelendi. İlk günler sürekli aradı, ‘sakın kimsenin evine girme’ dedi. Hatta ilk hafta 2-3 gün benimle işe gelip yanımda durdu. Gördükten sonra içi rahat etti. Zaten bir süre sonra çoğunlukla aynı adreslere ürün bıraktığımız için bir tanışıklık ahbaplık gelişiyor. İşin keyifli kısmı da burada başlıyor.”
BU İŞE DE Mİ EL ATTINIZ
Çil, paket götürdüğü kişilerin yüzde 80’inin kadın olduğunu, kadınların karşılarında kadın görünce daha rahat davrandıklarını anlatıyor. Çil, birkaç erkek müşteriden olumsuz yorumlar da almış: “‘Bu işe de mi el attınız? Bir bu kalmıştı kadınların burnunu sokmadığı’ gibi tepkiler verenler olsa da, daha sonra onlarla da sohbet etmeye başladık. Bu mesleği düşündüğünü söyleyenler, koşullarını öğrenmek isteyenler oluyor. Kadınlar çok soru soruyor, kazancını, koşullarını... Ben de tavsiye ediyorum herkese.”
Pandemiden dolayı insanların kuryelere önyargılı olup olmadığını soruyorum, Çil, yanıtlıyor: “Tabii pandemi etkileri hâlâ var. Kapıyı açmak istemeyen çok insan oluyor. Bazıları ‘COVID geçiriyorum kapının önüne bırakın’ diyor. Ancak birkaç kez şöyle şeyler yaşadım. Kapıyı çaldım. Karşımdaki maskesiz kapıyı açtı. ‘Elim kolum kalkmıyor, içeri bırakabilir misiniz?’ dedi. İçeri girdiğimde ‘COVID geçiriyorum da ondan taşıyamıyorum’ dedi. Dışarı çıkınca hemen kolonyalar vs... Böyle şeyler bu işin bir parçası.”
YIPRANMIŞ PAKET GÖTÜRMEM
İşinin en zor yanının ağır paketleri asansörsüz binaların üst katlarına taşımak olduğunu ifade eden Çil, “Arkadaşlarım detaycı olduğumu söylüyor. Örneğin yıpranmış paket götürmem, tekrar paketlenmesini sağlarım. Arkadaşlar ‘Abla bir de ütüle istersen’ diye espri yapar. Ya da paket götüreceğim kişiye ulaşamazsam mutlaka telefonla ararım. Üst katta akrabası olduğunu bilsem de direk onlara bırakmam” diyor.
AŞURE İKRAMINDAN ŞEKERİM ÇIKTI
Peki müşterilerle yaşadığı komik anlar oluyor mu? Filiz Çil anlatıyor: “Yaşlılardan sohbet etmek için kahveye davet eden oluyor. Asla eve girmiyorum, ancak bir müşteri çok ısrar edince kıramadım ve apartman boşluğuna sandalye çektik. Karşılıklı kahve içtik. Çardakta oturanlar olunca davet ediyorlar. Bir gün sık sık paket götürdüğüm bir binada hanımlar dışarıda oturmuş yün dövüyordu. Ben de babaannemden yün yorgan bağlamayı bilirim. Nasıl yapıldığını tarif ettim. Baktım olmuyor. Oturdum onlarla yün bağladım. Diğer bir kurye arkadaşım geçerken beni görmüş fotoğrafımı çekmiş. Aşure zamanı gittiğim evlerde o kadar çok aşure ikram ettiler ki şekerim yükseldi. Böyle tatlı şeyler yaşıyoruz.”