Patron! Duy Sesimizi

Güncelleme Tarihi:

Patron Duy Sesimizi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 30, 2004 21:25

Management Centre Europe (MCE) tarafından düzenlenen İnsan Kaynakları Yönetimi Konferanslarının 36'ıncısı bu yıl İspanya'nın Seville kentinde 21-23 Nisan arasında düzenlendi. 'İş Hayatının Geleceği, İK'yı yeniden değerlendirmek' konsepti çerçevesinde düzenlenen konferansa 33 farklı sektörden 500'e yakın İK yöneticisi katıldı. Konferansı Türkiye'den 25 kişilik bir yönetici ekibi izledi. 'Katılamayanlar' için zirvenin en ilgi çeken konuşmacılarının sunumlarını derledik.

Avrupa'nın en büyük ve kapsamlı yönetim geliştirme merkezlerinden Management Centre Europe (MCE), 21-23 Nisan'da 36. İnsan Kaynakları Yönetimi Konferansı'nı düzenledi. İspanya'nın flamenko dansları ile ünlü şehri Seville'de düzenlenen konferansın bu yılki teması 'İş Hayatının Geleceği, İK'yı yeniden değerlendirmek' oldu. Konferansta 500 yönetici üç gün boyunca dünyada insan kaynaklarını konuştu, tartıştı ve görüş alışverişinde bulundu.

Konferansın ikinci gününde katılımcılar hep beraber Seva Beats adlı grubun liderliğinde davul çaldılar. Ardından, art arda üç katılımcı sahneye çıkarak grubun liderliğini yaptı.

Zirve, psikolog, danışman ve yazar Dr. Karen Maloney başkanlığında gerçekleşti. Konferansa, aralarında ABN Amro Bank, Aventis, Coca Cola, Carlsberg, Deloitte & Touche, Eli Lilly, Johnson&Johnson, Hewlett Packard, Marks&Spencer, Nestle, Shell, Siemens, Xerox gibi şirketlerin bulunduğu 58 ülkeden ve 33 farklı sektörden yönetici katıldı.

Konferansın konuşmacıları arasında Nigel Barlow, Dr. Jagdish Parikh, Costas Markides, Prof. Frank Dufy gibi alanlarında ünlü isimler göze çarpıyordu.

TÜRKİYE'DEN GENİŞ KATILIM

Konferansa Türkiye'den 25 kişilik geniş bir yönetici grubu katıldı. BNP AK Dresdner Bank, Yapı Kredi, Arçelik, Böhringer Ingelheim, Ülker, İpragaz, Yapı Kredi, Turkcell, JTI, Digiturk, Temsa, Bristol Myers, Global Bilgi Pazarlama, Bosch ve Yıldız Holding gibi farklı sektörlerden gelen yöneticiler hem konuşmacıları dinlediler hem de birbirleriyle görüş alışverişinde bulundular.

İş yaşamına 'mimari gözlerle bakan' mimar Prof. Frank Duffy, kariyerini işyerlerinin daha verimli kullanılması üzerine kurmuş. DEGW adlı tasarım danışmanlığı şirketinin ortağı. Duffy, ofis ortamlarının teknolojinin çok gerisinde kaldığını söylüyor:

‘‘Tasarımda yenilikçilik yapmak, etrafa güzel resimler koymak, parlak renkler kullanmak ya da ofise bilardo masası koymak değildir. Kişilerin daha verimli çalışacağı ortamların yaratılması gerek. Bu nedenle bir iş ortamının dizaynı yalnızca dışarıdan gelenler tarafından yapılmamalı. Buna kurumun kendi çalışanları da ortak olmalı.‘‘

Dizaynın o şirketin, elemanlarına verdiği önemi anlattığını söyleyen Dufy, ‘‘Çalışanların size güvenmesini istiyorsanız onlara iyi ortam sunmalısınız‘‘ diye uyarıyor: ‘‘Çalışanlara kötü bir ortam sunarsanız kendilerini değersiz hissettirirsiniz. İnsanlar kendilerini çalıştıkları ortamla özdeşleştirir.’

Keşke böyle yöneticim olsa

Konferansta en çok ilgi çeken ve alkış alan konuşmacılardan biri Brezilyalı makine üreticisi Semco'nun başkanı Richardo Semler oldu. 'Yedi günlük haftasonu' isimli bir konuşma yapan Semler, gideceği yeri ancak havaalanına vardıktan sonra seçen ilginç biri. Şirketi Semco'da ‘‘Keşke böyle bir yöneticim olsa‘‘ dedirtecek türden uygulamalar yapıyor. İşte, Semler'in konuşmasından ilginç notlar:

Sürekli 'değişim' diyoruz. Şirketler gerçekten ne kadar değişiyor? Neden hiyerarşiler değişmedi? Neden şirketler hala askeriye gibi?

120 yıllık bir şirket olan Gilette sürekli jiletlerinin güvenilirliğinden bahsediyor. Bilim adamı getirtip, 610 milyon dolar harcayıp 'kullan-at' jiletleri yaptılar. Yaptıkları, iki bıçağın arasına bir üçüncüsünü eklemek. Bundan altı hafta sonra başka bir şirket dördüncü bıçağı çıkardı.

Fortune dergisinin seçtiği en büyük 50 şirketin CEO'larıyla bir toplantı düzenledik. Şirketlerinin misyonunu yazmalarını istedim. Hepsini birbiriyle karıştırdım. Kimse kendininkini ayırt edemedi. Demek ki hepsi aynı şeyi söylüyor.

Pazar akşamı oturup e-mail göndermeyi biliyorsunuz ama pazartesi saat iki ile dört arasında sinemaya gitmeyi bilmiyorsunuz. Hiç pazartesi erken saatte sahilde güneşlendiniz mi? Bunları yapmıyorsanız başınız dertte demektir. Haftasonu çalışmayı bilen, hafta içi dinlenmeyi bilmeli. Aksi taktirde işlerin arasında kendinizi kaybedersiniz.

Bizim şirkete başvuran birini, isteyen herkes mülakata alabilir. Yönetici de şef de olsanız bu değişmez.

Bizim şirkette kimse toplantılara katılmak zorunda değil. Eğer ilgilenmiyorsa katılmıyor. Eğer bir raporun acelesi yoksa yazılmıyor. Siz kaç gece sabahlayarak bir rapor yazıyorsunuz, bir hafta yöneticinin masasında bekliyor. Biz bu saçmasapan şeyleri kaldırdık.

Bizde para kazanmak için lider olunmaz. Altı ayda bir elemanlar liderlerini değerlendirir. Eğer liderin puanı üçüncü sefer de düşüyorsa görevine devam edemez.

İşe giden herkesin içinde bir yetişkin var. Biz ona çocuk gibi davranıp ne zaman tatile gideceğini, ne giyeceğini, unvanının ne olacağını söylersek olmaz. Şirketimizde satın alma ile uğraşan bir kişi kartvizitine 'arzdan sorumlu kraliyet üyesi' yazdırdı. Olsun, önemli olan işini iyi yapması.

Kaç kişinin kaç saat çalıştığını, ne giydiğini bilmek istemiyorum. İsterse sahilde çalışsın, nerede çalıştığı umurumda değil, önemli olan sonuca ulaşması.

Biraz emekli ol

Richardo Semler, konuşmasında şirketindeki ilginç emeklilik uygulamasını şöyle anlattı:

- Hayatınızın üçte biri eğitim, üçte biri iş ve üçte biri ise emekliliğe ayrılıyor. Paranız olduğunda vaktiniz olmuyor, vaktiniz olduğunda ise paranız olmuyor. Bu çok aptalca bir plan değil mi? Biz şirkette bundan kurtulmak için 'retire a little' (biraz emekli ol) programını başlattık. 35-40 yaşındakileri çarşambaları emekli ediyoruz, gelirlerinin yüzde 10'unu da kesiyoruz. Emekli olduklarında bütün çarşambalarını satın alıyoruz. İşe gelmiyorlar ama onlara para ödüyoruz.

Başarılı mısınız, başarı budalası mı?

Uluslararası şirketlerin danışmanı Dr. Jagdish Parikh konuşmasında çalışanların iş hayatından bunaldığını ve 'iş-ev-iş' kısırdöngüsü içinde kaybolduğunu söyledi. İngilizcedeki successful (başarılı) kelimesini successfool (başarı budalası) olarak değiştiren Parikh 'başarılı mı oluyoruz yoksa başarı budalası mı? Bunu belirlemek lazım' diye konuştu: ‘‘Daha çok ilaç alıyoruz ama daha az sağlıklıyız, daha çok TV seyrediyoruz ama daha az düşünüyoruz, konumumuz yükseliyor ama stresimiz artıyor. Yani, daha başarılı ama daha mutsuzuz. Oysa ki bunları daha mutlu olmak için istiyoruz. İşle özel hayat arasında denge kurmak İK'nın birinci görevi. İkinci görevi ise çalışanlara kendilerini geliştirebilecekleri bir iş ortamı sağlamak.‘‘
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!