Parola yalınlık

Güncelleme Tarihi:

Parola yalınlık
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 23, 1998 00:00

Haberin Devamı

Lizbon'un özel bir anlamı var. Eğer 'Neden varım?' sorusunu kendinize sorduysanız, Lizbon'a yolunuz bir gün elbet düşecek. Burası eski kıtanın en uç noktası. Sonsuzluk burada başlıyor. Bu kent yalnızlığın simgesi. Hasretin, melankolinin, herşeyin gelip geçiciliğinin, geçmişin anlamsızlığının.

İstanbul ile benzerlikleri çarpıcı. Orada da buradaki gibi kısa boylu, asık suratlı, zamanı reddeden deniz insanları var. Orası da İstanbul gibi deniz üzerinde yüzüyor. Lizbon da varlığını ona borçlu. Zaman yavaş akıyor. Rüzgar yumuşak esiyor.

Yönetmen Alain Tanner, Bruno Ganz'lı muhteşem filmi 'Beyaz Kent'i buraya adadı. Öyle tutuldu ki Lizbon'un büyüsüne, yeni filminin aktörü de Lizbon.

Wim Wenders de aynı büyüye kaptırdı kendisini. 'Lisbon Story'nin başkahramanı da yine Lizbon. Fark şurada: Madredeus'un 'sesiyle' Lizbon.

Madredeus, yaklaşık on yıldır, dünyanın en bağımsız gruplarından biri. 'Bağımsız' ile gezegenin sesini kastediyorum. Bilinmeyen bir başka gezegene, herhalde önce onların müziği yayınlanmalı. Benzersizler. Zamanın gerektirdiklerine hiç aldırmıyorlar. Sanki yüzyıllardır müzik yapıyormuş gibiler. Sanki hiçbir şey bu müziğe dokunamamış, hiçbir etki bu müziği değiştiremeyecekmiş gibi. Böylesine ayrı bir dokunulmazlık alanındalar.

Wim Wenders'i yakalayan da bu, beni ve başkalarını da. Dünyanın dört bir yanında bu grubu dikkatle izleyen yığınla insan var. Bir duyguyu paylaşıyorlar.

1985'ten beri süren bir müzik koşusu. Heroes do Mar grubunda bas çalan Pedro Ayres Magalhaes ile Setima Legiao grubunun piyanisti Rodrigo Leao bir grup kurmaya karar verirler. Akordiyoncu Gabriel Gomes ve klasik gitarist Francisco Ribeiro'yu da yanlarına alırlar. Çıkış noktaları, gelenektir: Fado ve Avrupa oda müziği. Ama onlar bu müziğe birebir sadık kalmak yerine o müzik üzerinden kendilerini yaratmaya çabalarlar. 1986'da karşılarına güzeller güzeli 17 yaşında bir soprano çıkar: Teresa Salgueiro. O, Lizbon barlarında Portekiz 'hasretini' (saudade) kendince yorumlamaktadır. Bununla da yetinmemekte, bir rock grubunda da söylemektedir.

Birlikte provaya başlarlar. Çalıştıkları yer, Lizbon'un Madre de Deus semtidir. İsimleri belli olmuştur. Kayıtları EMI şirketiyle apar topar bir sözleşme imzalanmasına yol açar. Doğru bir karardır EMI'ninki: İlk albümleri ile onu izleyen 'Existir' inanılmaz bir hızla tüm dünyaya tanıtır onları. (Wenders ilk olarak 1990'da Berlin'de duymuş. Ben 1991 yılında Stockholm'da 'Existir' ile kesintisiz bir hafta geçirmiştim.)

İki gitar, bir çello, bir akordiyon, tuşlular ve vokal. İşte Madredeus'un ilk hali. Nedir bu grubu bu kadar çekici kılan? Basit: Geleneği günümüze tüm kalpleriyle, içlerinden geldiği gibi taşımaları. Onları dinlemek, sadece fado'nun geçmişini dinlemek değil. Müziklerinde Endülüslü Arapların izleri de var. İzler: Madredeus, belirsizliğin müziğini yapıyor. Zamanın ötesine sadece müzikleri ile taşmıyorlar, şarkı sözleri de öyle: 'İşte Böyle/Adım adım/Seçtim/Bu sessizliği/ Sevmedim/ Sessizliği/Önceki gibi/Sessizlik/O an/Sessizlik'. Parolaları, yalınlık.

Müzik size başka bir dünyayı yaratmalı. Olması gereken, mümkün bir dünyayı. İşte Madredeus bunu yapıyor. Size bir ütopyanın şarkılarını söylüyorlar. Sükunetle, güçle, tutkuyla.

Ribeiro, Gomes ve Leao gruptan ayrıldı. Wenders'in film müziğinin ardından ('Ainda') grup yenilendi. Seste önemli bir değişiklik yok. Geçen yıl sonlarındaki 'O Paraiso' ile egemenlik sürmüştü. 'Oporto' son albümü de içeren dört dörtlük bir konser albümü. Birkaç ay önce Porto kentinde kaydedilen albüm, grubun tutkunları için bir yeni zevk rehberi. Bilmeyenler için ise güçlü bir mıknatıs olabilir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!