Güncelleme Tarihi:
Okurer, babasının balerin bir arkadaşının, esnek ve estetik olduğunu fark etmesiyle baleyle tanıştığını ve 2001 yılında girdiği konservatuvar sınavında, 112 kişi arasından ilk 14'e seçildiğini söyledi. Böylece bale hayatının başladığını belirten Okurer, baleyi zaman içerisinde sevmeye ve kendisini bu yolla ifade edebileceğini düşünmeye başladığını kaydetti. Okurer, eğitim sürecini de başarıyla tamamladığını bildirerek, 4 yıllık üniversite eğitimini 3 yılda bitirdiğini söyledi.
Türkiye'nin ilk balerinlerinden Binay Okurer'in halası olduğunu anlatan Okurer, halasının 1960 - 1961 sezonunda sahnelenen ve Türkiye'de oynanan üç
perdelik ilk bale eseri “Coppelia”da Swanhilda rolünde gösterdiği üstün
başarısı nedeniyle, kimi sanatseverlerce “Taşbebek Coppelia” olarak anıldığını belirtti.
Binay Okurer'in “Kuğu Gölü Balesi” ve “Romeo ve Juliet” gibi unutulmaz temsillerde de oynadığını anlatan Okurer, baleyi bıraktıktan sonra Bodrum'a yerleşen halasının balerin olduğunu lisede öğrendiğini kaydetti. Baleye başlamasında halası etken olmasa da halasının ilk balerinlerden olmasından gurur duyduğunu anlatan Okurer, “Ailede sanatla uğraşanlar bunlarla sınırlı değil. Dedem eski tiyatroculardan, babam ise ressam” dedi.
“Yaşam tarzına dönüştürdüğünüz ya da gönül verdiğiniz zaman size yıpranma değil, mutluluk veriyor” diyen Kadir Okurer, kendisinin buna en iyi örneklerden biri olabileceğini düşündüğünü söyledi.
Sabah dokuzdan akşam altıya kadar çalıştığını anlatan Okurer, “Hayatımdaki şeyler çok kısıtlı. Zaten başka iş olanağım hatta hiçbir şeyim yok. Bale eğitiminin zorluğu, bir insanın bunu bu şekilde haftanın 6 günü geçirmek isteyip istememesine bağlı. Ben, kazandığım başarıların, her şeyin sonucunu buna bağlıyorum. Bu eğitimden geçmeden bir şey elde edemeyeceğimi biliyorum” dedi.
Mesleğin ortalama 40 yaşlarına kadar yapılabildiğini ve dolayısıyla çok erken bittiğini belirten Okurer, şunları söyledi:
“Çünkü vücut bir yere kadar dayanıyor. Vücudunuza çok iyi baksanız da 20 sene sonra hocalık dışında sahneye çıkıp bale yapmanız çok zor. Yapabilen var. Oynadığı role de bağlı. Yine de dolu dolu 30 yıl çok güzel geçiyor. Belki 30 yıl dediğinizde uzun bir zaman olarak geliyor ama 10 senelik kısmı konservatuvar eğitimi. Küçük bir sakatlık sizin 30 senenize mal olabilir, mesleğiniz bitebilir yani. Bir futbolcu en küçük bir sakatlığında bile bir yıl içinde toparlanabiliyor fakat sakatlanan bir atı nasıl bir daha koşturamazsanız, bu meslekte de bir daha çalışamazsınız.
Bir yandan da hiçbir yıldız dansçı baleyi en iyi şekilde bırakamamıştır. 'Ben zirvede bitirdim' diyen hiç kimseyi duymadım. Öyle bir sanat tarzının sonu yok. Ben halam Binay Okurer'den örnek vereyim. Baleyi bıraktıktan sonra Bodrum'a yerleşmiş ve uzun zaman baleyle hiç ilgilenmemiş. Özlemeye başlayınca da özel bir okulda bale eğitmenliğine başlamış. Bir ucundan tutuyor yani. Baleyi bıraktıktan sonra hiç özlenmeyeceğine, 30-40 yıl ayrı kalınabileceğine ben inanmıyorum.”
BİRÇOK TEMSİLDE BAŞROLDE
Şimdiye kadar “Giselle”, “Harem”, “Fındıkkıran”, “Üç Silahşörler”, “Zorba”, “Blue Bird”, “Coppelia” temsillerine çıkan Kadir Okurer, ilk baş rolünü de 18 yaşında “Anne Karenina”da oynadı.
Üsküp'teki bir bale gecesinde, dünyanın dört bir yanından gelen yıldız dansçılarla aynı sahneyi paylaşan balet, İstanbul'daki çok büyük bir projede de yılların eskitemediği ünlü dansçı Zeninski ile konser balesinde yer aldı.
Kendisine örnek olarak Amerikan Bale Tiyatrosu'nun eski başdansçısı ve şimdi hocalık yapan Mikhail N. Barışnikov'u alan genç balet, “O, yarışmalarla ünlenen bir dansçı. Kendisini hayranlıkla yıllardan beri izlerim. 5-6 senedir onu örnek alıyorum kendime” şeklinde konuştu.
Okurer “ülkemizde baleye ilgi nasıl?” sorusuna şöyle yanıt veriyor:
“'Harem', Melih Çimenciler'in çok güzel bir balesi ve çok iyi bir seyircisi var. Hangi gün oynandığı bile fark etmiyor fakat diğer baleler için aynı şeyi söyleyemem. Her zaman dolu olmuyor. 'Zorba' balesini oynuyoruz mesela. Seyirci 'Zorba'ya muhteşem destek oldu. 'Üç Silahşörler' balesi de çok güzel seyirci getirdi aslında. Değişik bir baleydi.”
Sanatçı, bale için en büyük desteği ailesinden ve Ankara Devlet Opera ve Balesi'nin başdansçısı ve çalışma arkadaşı “ağabeyim” dediği Serhat Güdül'den aldığını söyledi. Onlar dışında kendisini katıldığı yarışmalara gönderen ve maddi-manevi desteğini esirgemeyen Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'dan da bahseden Okurer, “Sponsor diye bir şey hiç olmadı. Uçak bileti, otel bileti, gidiş-geliş harcırahınız... Gerçekten ciddi paralar dönüyor ve maddi bir destek almadan bu işi yapmanız çok zor. Kültür Bakanımıza sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Tüm yarışmalarda bizim harcırahlarımızı hiç sorun etmeden çıkartıyor” ifadelerini kullandı.
HER YARIŞMADAN ÖDÜLLE DÖNÜYOR
Henüz 16 yaşındayken ilk kez uluslararası yarışmalara katılan Okurer, Bulgaristan'daki “Varna Bale Yarışması”nda küçükler kategorisinde dünya üçüncüsü oldu. Bu arada hem konservatuvar hem de Ankara Devlet Opera ve Balesi'nde çalışmalarını sürdüren Okurer, başdansçı Serhat Güdül'le beraber çalışmaya başladı. Bu ikili, “1. İstanbul Bale Yarışması”na katılır ve yarışmanın en büyük ödülü olan “Grand Prix”yi alır. Fransa'nın “Bordoeaux Balesi” direktörü Charles Jude'un solist olarak teklif getirmesi üzerine, bir dönem boyunca orada kalan Kadir, ardından eğitimini devam ettirebilmek için konservatuvara dönerek okulu bitirdi.
İtalya'nın Roma kentinde 2009'da düzenlenen “Uluslararası Roma Premio Bale” yarışmasının büyükler kategorisinden ikincilik ödülü alan Okurer, hızını hiç kesmeden aynı yıl “New York Youth America Grand Prix” yarışmasından da ikincilik madalyasıyla döndü. Okurer, yarışmada derece aldığı için ABD ve Avrupa'nın önemli gruplarından davet edilen sanatçılarla “Geleceğin Yıldızları, Bugünün Yıldızları ile Beraber” adlı gala gecesinde gösteri sundu.
“7. Seul Uluslararası Bale Yarışması”nda da üçüncü olan Kadir Okurer, katıldığı tüm yarışmalarda madalya elde etti.
“Amerikan Bale Tiyatrosu” tarafından da tam burs kazanan genç sanatçı Mart ayında Macaristan'ın başkenti Budapeşte'de yapılacak “Rudolf Nureyev” yarışmasına katılarak madalyayla dönmeyi planlıyor.