Güncelleme Tarihi:
Osmanlı döneminde devletin üstesinden bir türlü gelemediği 'güçlü para' sorununa piyasanın kendi pratik mantığı içerisinde ürettiği inanılmaz bir çözümün öyküsü: Bazı sosyal kurumlarla şirketlerin para yerine kullanılmak üzere çıkarttıkları 'kupon-biletler'... Türk para tarihi konusunda çok sayıda yayını bulunan Doç. Dr. Ali Akyıldız kupon biletlerin ortaya çıkışını ve ekonomiye etkilerini inceliyor.
Para basmak ve onu sağlıklı bir şekilde tedavül ettirmek, devletin en temel görevlerinden ve hakimiyet alámetlerindendir. Osmanlı Devleti'nde ilk madeni para yani 'sikke' Osman Gazi zamanında basıldı, 'kaime' veya 'evrak-ı nakdiye' denilen ilk kağıt para ise 1840 yılında çıkartıldı.
Bu ilk kağıt para emisyonuyla Tanzimat reformlarının, ikincisi emisyonla 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nın, üçüncüsüyle de Birinci Dünya Savaşı'nın finanse edilmesine çalışıldı. Osmanlı'nın son tertip kağıt paraları devletin yıkılmasından sonra, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nce de 1928 yılına ladar kullanıldı. Genellikle buhran dönemlerinde çıkarılan kağıt para, bir finansman yöntemi olarak görüldü, mali krizlerin atlatılmasından hemen sonra da piyasadan çekilmesine çaba gösterildi. Öte yandan madeni paraya alışkın olan halk ve özellikle aşiretler kağıt parayı alışveriş aracı olarak benimsemediler ve her üç uygulamada da sıkıntılar yaşandı. Sıkıntının bir diğer sebebi, kağıt paranın bozukluğunun olmamasıydı. Bunun sonucu olarak altın, gümüş, metelik, hatta bakır sikkeler piyasadan çekilerek tasarruf aracına dönüştü. Zira, hergün değer kaybeden kağıt para halkın gözünde enflasyonla özdeşleşti. Böylece tasarruf aracı olarak görülen sikkenin piyasadan çekilmesiyle bozuk para sıkıntısına neden olan bu süreç ekonomide 'Gresham Kanunu' olarak bilinen 'kötü para iyi parayı kovar' ilkesiyle de örtüştü.
PARA YERİNE BİLET
Devletin zaman zaman bozukluk sikke basarak tedavüle sürmesine rağmen piyasa sözkonusu sikkeleri kısa sürede emdi ve sorun hep varoldu. Ancak günlük hayatın ve alışverişin devam etmesi gerekiyordu. Devletin üstesinden gelemediği bu soruna, piyasa kendi pratik mantığı içersinde inanılmaz bir çözüm üretti: İstanbul Tramvay Şirketi, Şirket-i Hayriyye, İdare-i Mahsusa ve Anadolu Demiryolu gibi şirketler, Arnavutköy Aya İoniu, Üsküdar Surp Garabet, Taksim Aziz Ohan Oskeperan, Ortaköy Surp Astzvazazin Ermeni, Yeniköy gibi Kiliseler, Galata, Ortaköy Semirat Holim, Mayor Hasköy ve Kastorya Havraları ve Şile Balibey, Bandama Haydarçavuş, Yakacık Camiileri gibi dini kurumlar ile fırın, kıraathane, bakkal, eczane, otel, pastane ve manav gibi ticari müesseseler faaliyetlerini sürdürebilmek için küçük değerli kağıt paralar, başka bir ifadeyle 'para-biletler' çıkardılar. Bu uygulama önceleri gayrimüslimlerin yaşadığı bölgelerde ortaya çıktı ve giderek yaygınlaştı. Para-biletler başlangıçta sadece onu çıkaran müessese ile olan ticari ilişkilerde geçerli iken, daha sonra çıkaran kurumun bulunduğu yörede de kullanılmaya başladılar. Piyasa kendi şartlarını artık kendisi oluşturmaktaydı.
Para-biletlerin üzerindeki yazıların dili, bileti çıkaran kurumun niteliği ve kurumun muhatap olduğu halkın etnik yapısına göre değişiklik göstermekteydi. Üzerlerindeki yazılar Türkçe, Rumca, Ermenice, Türkçe-Rumca, Türkçe-Ermenice, Türkçe-Ermenice-Rumca, Türkçe-Fransızca ve Türkçe-İbranice-Fransızca ibarelerden oluşurdu.
KUPONUN SAHTESİ DE VARDI
Para-biletler piyasaya getirdikleri rahatlamadan dolayı başlangıçta halk tarafından iyi karşılandı. Ancak zamanla bazı esnafın bunları kabul etmemesi üzerine kuponlar önemli bir soruna dönüşmeye başladılar. Zira bu durumda halk elindeki bileti onu çıkaran kuruma verip parasını geri istediğinde cevap bazen olumsuz oluyordu. Karşılığını ödeyerek biletleri geri alan büyük kurumlar için büyük bir sorun sözkonusu değildi ama küçük esnafın veya bir kısım kilise ve cemaat okullarının çıkardığı biletlerld ilgili olarak sıkıntılar vardı. Halkı zarara uğratan bazı suiistimaller meydana geliyordu ve işin ilginç olan bir diğer yönü, kalpazanların sözkonusu para-biletlerin bile sahtesini yaparak piyasaya sürmeleriydi.
DEVLET BİLE BAŞ EĞDİ
Soruna çözüm bulamayan hükümet, fiili duruma yani para-bilet uygulamasına göz yummak zorunda kaldı. Öte yandan saray ve Babıali, değişik kurumların bilet basmalarını ve para yerine piyasada tedavül ettirmelerini hükümranlık haklarının ihlali olarak değerlendirmekteydi. Bu bakış açısıyla patrikhanelerle hahamhaneye para-biletleri yasaklamaları için emirler gönderildiyse de bu yasak uygulanamadı, sebep de hükümetin bir alternatif üretememesiydi. Daha da ilginçi, bazı resmi kurumların bile para-bilet çıkartmak zorunda kalmasıydı. Üçüncü kağıt para uygulaması esnasında bazı mahalli yöneticiler işi iyice ileri götürerek yerel kağıt paralar basılmasını teklif ettiler. Bu öneri Maliye Nezareti'nce kesin bir dille reddedilmesine rağmen sorunun devam etmesi İstanbul Şehremaneti ve İzmir Belediyesini para-bilet çıkartma konumuna getirdi. Nitekim İzmir Belediyesi valiliğin izni ile sadece ekmek alışverişinde kullanılmak üzere bir kuruş değerinde para-bilet çıkardı. Aynı uygulama köprü geçişlerinde kullanılmak üzere Şehremaneti'nce de benimsendi. Bunu Manisa ve Aydın Belediyeleri takip etti. Dönemin Dahiliye Nazırı Talat Bey İstanbul Şehreminine yazdığı bir yazıda bu fiili durumu kabul etti ve biletlerin taklit edilemeyecek şekilde basılmasını istedi.
Hükümet bu problemler devam ederken boş durmadı ve bazı tedbirler aldı. Bunlardan ilki ufak değerli madeni para basıp tedavüle sunmaktı. Buhranın büyümesi üzerine Babıali, eskiden tedavülden çekmiş olduğu ayarı bozuk sikkeleri bile piyasaya sürdü. Öte yandan posta pulları ve Hicaz Demiryolu yardım ilmuhaberleri fiyat küpürleri basılarak ve para haline getirilerek tedavüle çıkarıldı ve 'para pul oldu' deyimi bu uygulamadan türedi.
Doç. Dr. Ali Akyıldız
(Marmara Üniversitesi Tarih Bölümü)