Güncelleme Tarihi:
Papa'nın Ayasofya Müzesi'ni ziyareti nedeniyle müzeye ziyaretçi kabul edilmeyecek. Müzeye normal giriş kapısından girecek olan Papa'ya, Müze Başkanı Ahmet Haluk Dursun tarafından Fransızca olarak bilgi verilecek. Dış narteksten başlayıp daha sonra iç nartekse geçilecek ziyarette, müzenin en uç bölümü olan apsise kadar yürünecek. Burada mozaikler ile kapılar hakkında bilgi verilecek. Ayrıca Papa'nın özel ilgi gösterdiği objeler hakkında detaylı bilgiler de anlatılacak.
Ahmet Haluk Dursun, ziyarete ilişkin yaptığı açıklamada, bu ziyaretin diğer ziyaretlerden bir farkı olmadığını, güvenlik ve protokol açısından özelliği bulunduğunu söyledi. Bu nedenle ziyarete ilişkin müzede özel bir hazırlık yapılmadığını, rutin bakım ve temizlik işlemlerinin gerçekleştirildiğini belirten Dursun, içerideki müze güvenliğinin yanı sıra, dışarıda da güvenlik önlemlerinin olacağını, ancak bunun kendilerinin dışında olduğunu kaydetti.
Dursun, ziyarete ilişkin kendilerine özel bir talep de gelmediğini ifade etti.
İZNİK ÇİNİSİ HEDİYE EDİLECEK
Papa'ya, Sultanahmet Camii ziyaretinde, üzerinde “barışı sembolize eden güvercin figürü şeklinde besmele yazısı ve 2 zeytin dalı” bulunan İznik çinisi bir karo hediye edilecek.
Çininin, İznik'te Seyhan Eroğlu ile kızı Aslıhan Eroğlu Sürük tarafından yapıldığı ve değerinin de 450 YTL olduğu öğrenildi.
AYASOFYA
Ayasofya, UNESCO'ya bağlı Dünya Kültür Merkezi tarafından dünyanın 7 harikasının 23 yeni adayı arasında gösteriliyor. İlk kez Constantinus zamanında yapımına başlanan Ayasofya, oğlu Constantinus II zamanında, 360 yılında bitirildi. 404 yılında halk ayaklanmasında yanan, 532'de ise Nika ayaklanmasında yıkılan Ayasofya'nın bugüne ulaşan yapısı, imparator İustinianus döneminde Trallesli Anthemios ile Miletoslu İsidoros adlı mimarlar tarafından inşa edildi ve 537 yılında ibadete açıldı.
Haçlı ordularınca yağmalanan ve bakımsız kalan Ayasofya, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden sonra camiye çevrildi. Osmanlı topraklarında en iyi korunan ve Kabe'den sonra en çok saygı gören yapı niteliğini de kazanan Ayasofya'ya, batıdaki kubbeciklerden birinin yerine ahşap bir minare, daha sonra da güneybatıya tuğla minare eklendi. 2. Beyazıt döneminde kuzeydoğudaki ince minare yapıldı.
Bu arada, 1506'da Bizans mozaikleri sıvayla kapatıldı. Batıdaki minareler ise çevredeki evleri yıktırarak çevresini açan Mimar Sinan tarafından yapıldı. Sinan, Andonikos döneminde yaptırılan payandaları onardı ve yenilerini ekledi.
1934'TE MÜZE OLDU
Günümüze ulaşan mihrap ise Fatih Sultan Mehmet döneminde yaptırıldı. Ayasofya'ya 2. Beyazıt döneminde bir kat çıkıldı. 19. yüzyılda yenilenen yapı, 1937'de yıktırıldı.
Ayasofya ile ilgili en önemli onarım Sultan Abdülmecit'in emriyle, İsviçre asıllı İtalyan mimar Gaspare Fossati ile kardeşi Guiseppe Fossati tarafından 1847-1849 yılları arasında gerçekleştirildi.
Cumhuriyet döneminde de Ayasofya'nın onarımı ile ilgili çalışmalar devam etti. 1926'da uzmanlar kurulunun saptamalarına göre, bazı onarımlar yapılırken, Amerikan Bizans Enstitüsü adına Thomas Whittemore, 1931-1938 yılları arasında Bizans mozaiklerinin temizlenmesi ve yapının onarım çalışmalarını üstlendi.
Ayasofya, 1934'te Atatürk'ün isteğiyle ve Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye çevrildikten sonra, 1935'de de ziyarete açıldı.
Mimarlık tarihinin önemli kilometre taşlarından biri olarak kabul edilen Ayasofya, ününü, çağı için olağanüstü cüretli tasarımı ve olağanüstü güzellikteki mozaikleriyle elde etti.
SULTANAHMET CAMİİ
Türk ve İslam dünyasının en ünlü anıtlarından olan Sultanahmet Camii de orijinal olarak 6 minare ile inşa edilen tek cami olma özelliğine sahip. “Mavi Cami” olarak da bilinen cami, Mimar Sinan'ın öğrencilerinden Mimar Mehmet Ağa tarafından 1609-1616 yılları arasında inşa edildi.
Büyük bir kompleksin içerisinde bulunan caminin esas girişi Roma devrinden kalan hipodrom tarafındadır. Bir dış avlunun çevrelediği iç avlu ve esas mekan yüksek bir podyum üzerindedir. İç avluya açılan kapıdan ortadaki sembolik şadırvan ve etrafı çevreleyen galerilerin üzerinden, yükselen kubbeler görülür.
İçeriye açılan 3 kapıdan herhangi birinden girildiğinde, dış görünüşü tamamlayan boyama, çini ve vitray camlarının zengin ve renkli süslemeleri ile karşılaşılır. İç mekân büyük bir bütündür, ana ve yan kubbeler geniş sivri kemerlerin dayandığı 4 büyük sütun üzerinde yükselir. Caminin içini 3 taraftan çevreleyen balkonların duvarları, sayıları 20 bini aşan İznik çinileri ile süslüdür. Bunların yukarısı ve bütün kubbe içleri ise boya işidir. Boya süslemelere hakim olan renk mavi, sonraki tamirlerde boyanmıştır. 1990 yılında tamamlanan son tamirde iç dekorun koyu rengi orijinal açık renklerine döndürülmüştür.
Ana girişin karşısında yer alan mihrap yanında, çok güzel oyma işçiliği olan mermer minber yer alır. Diğer tarafta ise Sultanların locası balkon şeklinde görülür. 260 pencerenin aydınlattığı iç mekânı örten kubbe, 23,5 metre çapında ve 43 metre yüksekliğindedir. Minareler klasik Türk üslubunun bir diğer örneğidir. Spiral merdivenlerle şerefelere ulaşılır. Kubbeler ve minarelerin üstleri kurşunla kaplıdır. Bunların uçlarındaki alemler ise altın kaplamalı bakırdan yapılmışlardır.