Papağan çiftliği

Güncelleme Tarihi:

Papağan çiftliği
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 18, 1998 00:00

Haberin Devamı

Önce Koko'yla tanışıyoruz. Koko, nur topu gibi üç evlat babası. Müzikten ve danstan hoşlanıyor. Ethem Dikmen, son günlerin moda türküsünü söylüyor:

‘‘Haydi güzelim... Şeker Ezelim...’’

Bir yandan da el çırpıyor. Gri papağan Koko nağmeleri duyunca, kanatlarını şöyle iki yana açıp, tüneğinin üzerinde ileri geri sallanıyor.

Emeklilik yıllarını papağanlarına ve muhabbet kuşlarına adayan Ethem Dikmen, küçük bir akvaryumun yanına götürüyor bizi. İçinde bir hamster ile beyaz fare sulh içinde yaşıyorlar.

Bir zamanlar ciddi şekilde hamster üretmiş.

Bakmış çifter çifter satılıyor.

Merak edince görmüş ki, alanlar hamster meraklısı değil. Kimi yılanına yem yapıyor. Kimi, akvaryumundaki küçük canavarlar, pirhanalara.

Sıtkı sıyrılmış. Hamster üretimini kesmiş.

Şimdi tüm dikkati papağanlar üzerine. Özellikle de gri papağanlar.

Muhabbet kuşu beslerken, 25 yıl önce bir arkadaşının papağanını ehlileştirmiş. O da bir papağan hediye etmiş Beylerbeyi İskelesi'nde görevli Ethem Dikmen'e.

YAVRUSU 1000 DOLAR

Sonra başlamış kitap karıştırmaya. Milli Kütüphane, ansiklopediler, yurt dışındaki hayvanat bahçelerine fakslar derken, işi ilerletmiş. Kafayı da gri papağan üretmeye takmış. Ama nafile. İki yumurtlama dönemi de hayal kırıklığıyla sona ermiş. Yavrular yumurtaların içinde kuruyup gidince, bir bilene danışmış.

ABD'de eğitim gören bir yakınının oğlu kanalıyla San Diego Hayvanat Bahçesi'ne faks geçmiş. Türkiye'de nem oranının yeterli olmadığını söylemişler. Papağanların üreme kafesine, yapraklı dalları doldurup, üzerine de bol su sıkıp çözmüş rutubet sorununu.

Beylerbeyi'ndeki evinin arka odasını, küçük çapta papağan ve muhabbet kuşu çiftliği haline getiren Ethem Dikmen, gri papağanlardan 20'nin üzerinde yavru almış. Muhabbet kuşları da sürekli üremiş. Kuru emekli maaşına talim eden Ethem Dikmen, yavruları satıp evin bütçesine katkı sağlıyor. Hem de hatırı sayılır bir katkı. Yavru papağanlar ele geldikten sonra bin dolardan alıcı buluyor.

İstanbul'da bırakın evleri, hayvanat bahçelerinde bile yavru papağan göremiyor insan. Ethem Bey'in evindeki üç papağanı biraz mıncıklama fırsatı bulduk. Ama bu sevgi gösterisinden pek hoşlandıkları söylenemez. Biz onları severken, yavrular da küçük bedenlerinden hiç beklenmeyecek bir şekilde homurdanıp durdular.

Ethem Dikmen'le papağanlar üzerine sohbetimizi sürdürürken, telefonu da işleyip durdu. Arayanların çoğu, papağanının derdini anlatıp derman arayanlardı.

Ethem Bey'in kuş cennetinin kapısı herkese açık. 0216 318 00 03 numaralı telefonu da, papağan meraklılarının hizmetinde.

Ethem Dikmen hayvan üretimine hamster'la başlamış, sonra muhabbet kuşuna geçmiş. Gri papağanlar şimdiki gözdesi. Ama çok zor olmuş bir papağan çiftliği kurmak. Sonunda ABD'den işin püf noktasını öğrenmiş: Papağan nemli ortama alışkın olduğu için üreme kafesini yapraklarla doldurup bol bol su sıkmış üzerine. Şimdi bir yavru, ele gelince 1000 dolardan alıcı buluyor.

Bizimkilerin Maşuk'u tatilde

En uzun dizi Bizimkiler'in Maşuk'u da şu sıralar tatilde. Dizi çekimlerine yaz sezonu nedeniyle ara verilince, Maşuk da, Ethem Dikmen'in Beylerbeyi'ndeki evine yatılı gönderilmiş. Pencerenin önündeki, doğal dallardan yapılmış tüneğinde tatilini geçiren Maşuk'un Ethem Dikmen ile arası pek iyi değil. ‘‘Beni patron olarak biliyor ve pek hoşlanmıyor’’ diyen Ethem Dikmen yavaşça Maşuk'un yanına yaklaşıyor. Daha sevmek için elini uzatmadan, Maşuk sırtını dönüyor.

Eldiven ve erkek sevmiyorlar

Ethem Dikmen'i en çok rahatsız eden, papağanların yurt dışından ilkel yöntemlerle getirilmesi. Bakın manzarayı nazıl çiziyor: ‘‘Ormanda yaşayan kabilenin erkeği, ağaçlardaki papağan yuvalarını gözler. Yavru uçmaya hazırlanırken gece ağaca çıkar. Isırmasın diye, gemici eldiveni giyip, yakaladığı yavruyu torbaya atar. Yavru köye getirilince bir kafese konur. Ailenin kadınları yemini, suyunu verirler. Sonra işin ticaretini yapanlar gelir. Gemici eldiveni giyip, yavruyu tutarlar, bir başka kafese koyarlar. Onlardan ithalatçı alır. O da erkektir. Sonra diğer satıcılar. Onlar da erkektir. Bu yüzden, vahşi yaşamdan kopartılıp getirilen papağanlar, eldivenden ve erkeklerden hoşlanmazlar.’’ Papağan bir satıcıdan alınıp eve getirildiğinde mutlaka kafesini odanın köşesine yerleştirmeyi öneriyor Ethem Dikmen. Bunu 'Kabadayı usulü'' diye niteliyor. Hayvan, bu şekilde kendini emniyette hissediyor. Bir süre ona ilgi gösterilmemesini tavsiye eden Ethem Dikmen, sonrasını şöyle anlatıyor: ‘‘Hep kafesin yanında dolaşın. Yavaş hareket edin. Yerden bir şey alıyormuş gibi yapın. Yerleri süpürün. Ama asla ona bakmayın. Bir süre sonra sizden zarar gelmeyeceğini anlayacaktır.’’

Kedi eve gelmeden önce

Evlerine yeni bir kedi almaya niyetlenenler, kedi gelmeden önce kolları sıvayın bakalım:

1- Yavrunun, ilk birkaç gün merkez olarak kullanabileceği bir oda seçin. Odanın bir kapısı veya kediyi günlük yaşamın kargaşasından koruyacak bir bölmesi olsun.

2- Kapının karşısına, tuvalet kutusunu yerleştirin. İçini kedilerin sevdiği özel kumla ya da uzun şeritler halinde yırtılmış kağıtlarla doldurun. Kedi geldikten sonra kutudaki kum ya da gazete kağıdını sık sık değiştirin. Üşenirseniz, birkaç ay sonra halınızı değiştirmeye hazırlanın.

3- Kutudan çok uzak bir köşeye su ve yemek kabını koyun. Yemek ve boşaltmak, kedi için rakip motivasyonlardır. Kutu ile tabakları ayrı tutmak, onun doğru şeyi, doğru yerde yapmasını sağlayacaktır. Yemek ve su kaplarının altına plastik bir örtü sererseniz, temizlik işlemi daha kolay olacaktır.

4- Kedinin uyuması için kutudan uzak bir köşe yapın. Bunu, zamanla kedinin seçtiği yere taşımaya hazır olun. Pek az kedi yavrusu, sizin seçtiğiniz yerde uyur.

5- Sonra da gidip kedinizi alın.

EĞİTMEN GÖZÜYLE

Kedi

Kedi, doğada tek başına yaşayan, kendi kendine yeten avcı bir yaratıktır. İlk ısırma ile avını öldürür, açsa yer yoksa onunla oynar.

Kedi kusursuz bir denge uzmanıdır. Dengesini kuyruğu ile sağlar. Nerden düşerse düşsün 4 ayağının üzerine düştüğünü de bilirsiniz.

Oyun, kedinin yaşamında son derece önemli bir unsurdur. Her yaşta oynar. Kedi, bedeni ile konuşur. Doğal olarak miyavlamaları vardır, ama kedinize dikkat ederseniz son derece hasssas ve zengin ifade biçimlerine sahip olduğunu görürsünüz.

Kedi doğuştan temizdir. Temizliği için uzun saatler harcar. Belirli bölgeleri üzerinde durarak düzenli biçimde bedenini yalar.

Kedi bölgesel bir hayvandır. Yaşadığı yeri üç bölgeye ayırır. İlk bölge uyuduğu bölge. Bu bölgeye kendinden başka kimseninin giremeyeceği yer. İkinci bölge yaşadığı yer. Üçüncü bölge avları, taşınma ve çiftleşme yeridir. Kedi bölgesini koku veya işaretle belirler ve bu bölgeyi koruma altına alır.

Kediler aralarında hiyerarşik bir düzen oluştururlar. Birinin üstünlüğü altında diğerlerinin ona boyun eydiği bir düzen oluştururlar. Kedi miyavlamalarıyla kendini ifade eder. Tatlı tatlı mırıldanır da. Bilirsiniz kedi hep uyur, hayatının yüzde 70'i uykudur, günde 16 saat uyur. Bütün bunların dışında olağanüstü bir yön bulma duygusu vardır. Evinden uzak bir kedi yolunu kaybetmeden pek çok kilometre yol alıp yuvasına dönebilir. Geri dönmesini sağlayan şaşırtıcı bir görsel hafızaya sahip. Yine de evine dönmesinde kulandığı yöntemi açıklayabilmek çok zor.

Nasıl? Kedi müthiş değil mi?

Cihan ÖZYAĞMUR (Köpek Eğitmeni)

KEDİ HİKAYELERİ

Miyavlama senfonisi

Müzik tarihindeki garip müzik aletlerinden birinin çalınabilmesi, ancak kedilerin yardımıyla mümkündü. 16'ncı yüzyılda, 'Kedi Orgu' denilen bir çalgı, tüm Avrupa'da popüler bir kaldırım eğlencesine temel oluşturmuştu. Eğitilmiş kediler, çok güzel süslenmiş bir kutunun içine konuluyor, kuyrukları ise deliklerden dışarı uzatılıyordu. Kedi orgunu çalan kişi, kedilerin kuyruklarını hafif çekince, miyavlama sesleri çıkıyor, müzik böyle oluşuyordu. İçine aynı anda 16 kedi birden konulan kedi orgları yapılmıştı. Orgçu o zaman, yardımcısıyla birlikte kuyrukları çekiyor, bir miyavlama senfonisi yaratabiliyordu.

Kulaktan dolma

Bülent OVACIK

Hayvanları seven çok.

Ne yazık ki, yeterince ilgilenenlerin sayısı için aynı şeyi söylemek mümkün değil.

Adamcağız kalkıp, bir muhabbet kuşu alıyor.

Kuşu satan, ticari kaygılarla birkaç yem tavsiye ediyor. Şunları, bunları yapmayın diyor. Garip kuş, ömrü boyunca aynı yemi yiyor.

Komşusu, ‘‘Aman yeşillik verme ishal olur’’ dediği için, kuşcağız, salatanın, elmanın, kıvırcığın tadını hiç

bilmeden ölüp gidiyor.

Bir kuş alırken, kedi sahibi olunca, akıl edip yanında bir de kitap alanların sayısı, moral bozacak kadar az.

Pet shoplarda, lüzumlu lüzumsuz pek çok malzeme tüketilirken, kitaplar raflarda tozlanıp gidiyor.

Eve kapatılan, günde birkaz kez sevilip unutulan hayvanlar, kulaktan dolma bigilerle telef oluyor.

Ne olur onları sevdiğiniz kadar, yaşam biçimlerini de merak edin.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!