Güncelleme Tarihi:
Aniden başlayan ve zaman zaman tekrarlayan, yoğun sıkıntı ya da korku nöbetlerine panik atak deniliyor. Genelde terleme ve çarpıntı gibi fiziksel değişikliklerle kendini belli eden panik atağın belirtileri ve tedavisi bu rahatsızlıktan muzdarip kişiler tarafından merak ediliyor. Peki, panik atak nedir? Panik atak belirtileri neler?
İşte, Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü'nün yayınladığı bilgiler ışığında panik atak hakkında merak edilen detaylar...
Tanımı: Panik bozukluğu nefes almada güçlük, çarpıntı, terleme, titreme, bulantı-karın ağrısı, ölüm korkusu, çıldırma korkusu ya da kontrolünü kaybetme gibi çeşitli bedensel ve zihinsel belirtilerin ön planda olduğu, yineleyici ve beklenmedik panik ataklarla giden sık görülen bir bozukluktur. Panik atak sadece panik bozukluğunda görülmez. Hemen hemen her anksiyete (bunaltı) bozukluğunda ve diğer ruhsal hastalıkların seyri sırasında panik atağı görülebilir. Panik bozukluğundaki panik ataklar kendiliğinden ve beklenmedik karakterdedir. Ayrıca panik bozukluğunda kişiler yeniden panik atak yaşayacağına dair endişeli bir beklenti içine girerler.
Şikayetleri: Kişinin genel görünümünde panik atak yaşamadığı sürece belirgin bir değişiklik yoktur. Ancak panik atak sırasında kişi oldukça endişeli ve telaşlı olabilir. Rahat konuşamayabilir, sesi titreyebilir. Korku temel hakim olan duygudur. Şiddetli bir ölüm korkusu, delirme, kontrolünü yitirme korkusu belirgindir. Nöbet geçtikten sonra kişide temel hakim duygu yeniden panik atak yaşama korkusudur. Ataklar dışında kişide zihinsel beceriler olağandır. Fakat atak esnasında zihinsel karışıklık, kendisini ve çevresini değişmiş olarak algılama olabilir.
Fiziksel belirtiler arasında çarpıntı, terleme, titreme, nefes almada güçlük, göğüs ağrısı, göğüste sıkışma hissi, bulantı, karın ağrısı, baş dönmesi, bayılacakmış gibi olma, uyuşma, karıncalanma hissi, üşüme yada sıcak basması, kan basıncı değişiklikleri yer almaktadır.
Bulguları: Hekime başvuran kişide yukarıda sayılan şikayetlerin kişi tarafından ifade edilmesi ya da hekim tarafından bu belirtilerin olup olmadığının sorgulanması bulguları ortaya çıkaracaktır. Yani kişinin şikayetleri aynı zamanda hekim için bulgu olacaktır.
Tanısı İçin Neler Yapılmalıdır: Yukarıda sayılan şikayetleri olan hastalar psikiyatriste başvurmalıdır. Psikiyatristler tarafından hastalar, hem panik bozukluğu hem ayırıcı tanı hem de eşlik edebilecek olan organik hastalıklar yönünden değerlendirilirler. Değerlendirme sonucunda hastaların tanısı netleştirilip gerekli tedavi psikiyatrist tarafından başlanır. Burada akıl tutulması gereken panik atak belirtilerinin sadece panik bozukluğunda değil diğer ruhsal hastalıklarda ve bedensel hastalıklarda ( Kalp hastalıkları, akciğer hastalıkları, nörolojik hastalıklar, endokrinolojik hastalıklar, ilaç zehirlenmeleri ve diğer organik hastalıklar) da ortaya çıkabilmesidir. Bu nedenle hastalar bu belirtileri yaşadıklarında zaman kaybetmeden hekimlere bilgi ve tedavi amaçlı başvurmalıdır.
Tedavisi İçin Neler Yapılmalıdır: Bu kadar gürültülü ve kişinin konforunu bozan bir hastalık olmasına rağmen panik bozukluk ilaç tedavisine yaklaşık % 75 oranında cevap vermektedir. Ayrıca psikoterapilerinde panik bozukluğunun tedavisinde çok önemli bir yeri olduğu akılda tutulmalıdır.
Panik bozukluğu belirtileri yaşayan kişiler öncelikle hekime başvurmalıdır. Mümkünse bu hekim bir psikiyatrist olmalıdır. Panik bozukluğu tanısı konulan hastalar hastalığın en iyi şekilde tedavisi için hekimi tarafından belirlenen ilaç tedavisini ve psikiyatrik görüşmelerini düzenli bir şekilde devam ettirmelidir.
Dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta da hekim olmayan kişilerce önerilen psikiyatrik ilaçların asla kullanılmamasıdır. Uzman olmayan kişilerce yapılan ilaç uygulamaları hiç arzu edilmeyen olumsuz tıbbi durumların ortaya çıkmasına ve var olan panik bozukluğun tedavisinin gecikmesine sebep olabilir.
Tedavisi Sonrası Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar Nelerdir: İlaç tedavisi sonrasında bazen geçici olarak uykusuzluk, çabuk sinirlenme, yerinde duramama gibi yan etkiler görülebilir. Bu yan etkiler birkaç gün ile 2 hafta arasında sürebilir. Bu yan etkiler nedeniyle ilaç tedavisi hekime görünmeden kesilmemelidir. Hekime başvurduğunuzda gerekli bilgilendirme ve ilaç tedavisi düzenlemesi yapılacaktır.
Tedavi başlandıktan sonra hasta kendini iyi hissettiğini düşünüp kendisi tedavisini sonlandırmamalıdır. Zamanından önce sonlandırılan tedavi hastalığın hızlı bir şekilde tekrar ortaya çıkmasına sebep olabilmektedir. Bu nedenle psikiyatristle tedavi üzerine düzenli işbirliğinin devam ettirilmesi hastalığın kontrolü ve sonlanması için çok büyük önem arz etmektedir.