Güncelleme Tarihi:
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi, Yunanlı ve Türk gazetecilerin katıldığı ziyarette Pangalos, bu konferansın iki ülke için yararlı olacağını, buna katılmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Oktay Ekşi ise iki ülke gazetecileri arasında yapılan bu toplantıların özel bir anlam taşıdığını belirtti. İki ülke gazetecileri arasındaki ilişkileri geliştirme amaçlı toplantılarına Pangalos'un onur verdiğini söyleyen Ekşi, “Pangolos'un iki ülke gazetecilerinin dostluklarının ve diyaloglarının artması konusunda bize destek vermesi bu anlamda özel bir anlam taşımaktadır. Biz, bu diyaloğu eğer becerebilirsek, iki ülke gazetecilerinin ortak bir cemiyetini kurmak suretiyle devamlı hale getirmek amacındayız. Bunu görüşüp tartışacağız. Eğer başarabilirsek de pek çok ülke gazetecilerini örnek olabilecek bir adım atacağımızı düşünüyorum. O nedenle heyecanlayım” dedi.
İzmirli gazetecilerin her zaman Yunanlı meslektaşlarıyla dostluk ilişkileri içinde bulunduklarını belirten Başbakan Yardımcısı Pangalos, “Komşu Yunan adaylarıyla karşılıklı çok sayıda ziyaretçi çok sayıda dost geliyor. Dileğimiz, Ege Denizi'nin bir dostluk denizi olması en büyük dileğimizdir. Gazetecilerin bütün dünya üzerinde bir misyonları vardır. Ve bütün insani hareketlerde gazetecilerin arasından bu misyona değdiği gibi karşılık verenler vardır. Diğerleri de misyonlarını ele vermektedirler. Bazı ülkelerde bazı dönemlerde gazetecilik misyonu son derece zordur. Yani, iktidara kritik yapmak ve gerçeği söylemek elbetteki zor misyondur. Yunanistan'da da böyle dönemler yaşanmıştır elbet. Ve halklarımıza karşı görevimizi yerine getirmeye çalışacağız. Tabii olan sorunları ortadan kaldıracak değiliz mesele bu değil. Ama sorunların olmadığı noktalarda da sorun yaratmamak, abartılardan kaçıp olayları değiştirmemek gibi bir gayretimiz olacak” dedi.
Başbakan Yardımcısı Pangalos konuşmasının ardından Türk ve Yunan gazetecilerin sorularını yanıtladı. Yunan asılı 200 Amerikalı'nın Ayasofya'da ayin yapma yönünde isteğinden vazgeçtiklerini, bu tür provokatif hareketlerin iki ülke ilişkilerine zarar verdiğini, Yunan Milli Siyaset Belgesi'nde Türkiye'den gelen tehditin devam ettiği yönünde değişiklik yapıldığı ve Türkiye'yi hala tehdit olarak görülüp görülmediği sorularına yanıt verdi. Konuyu izlediğini belirten Pangalos, “Yunan asıllı Amerikalı politikacı Bay Spouri var. Planlarını uzun zaman önce açıklamıştı. Yunan medyası ve yunun politkacıları tarafından kabul görmemişti. Ayasofya bugünkü Yunanlı ve bugünkü Türklere ait değildir. İnsanlık tarihi ve medeniyetine aittir. Bu tür anıtlar mimari yapılar UNESCO tarafından insanlık mirası olarak da korunmaktadır.
Bu bakış alanı içinde her türlü sahip olma çıkışları manasızdır. Ayasofya'ya girişte her türlü milletten gelen insanların aynı duyguyu yaşayacağına inanıyorum. Tabi ki bu anıtın varlığına kendilerini daha yakın hisseden Türk ve Yunanlar bu anıta karşı hem gururlu hissetmeleri hem de elleri daha açık ona karşı daha sevgili olmalı. Bunu nasıl bize ait kılacağız şeklinde değil de, yılların geçişine karşı nasıl korunacak nasıl ayakta kalacak ki bizden sonraki insanlar da ziyaret edebilme şansına ulaşsınlar diye düşünmeliyiz. Ayasofya'ya yine girmek isteyen Yunanlılar var. İstanbul'u almayı isteyen Yunanlılar da var. Adını söylemeyeceğim bir Türk gazeteci dostum var. Türk iktidarlarının nüktesi olsaydı İstanbul'u yine Yunanlılara verdi diye düşünüyor. Geriye dönelim 1453'e buyurum İstanbul'u size verelim. Yine ‘Konstantin' diye adlandıralım. Yani 18 milyon Türk'ü alın sorunların da siz çözün. Bu sorunlarda ciddi olmamız gerekiyor. Belki Viyana'ya gitmek isteyen Türkler de vardır hala ama ne yazık ki ülkelerimizin orta insanlarını temsil etmiyor. Çünkü, uluslarımızın normal insanları sağlıklı ilişkiler başarılı. Sağlıklı bir yaşam ve iyi ilişkiler istiyorlar. Bu tür abartıları da hiçbir zaman cesaretlendirmezler” dedi.
Her iki ülkenin askeri dogma olarak adlandırdığı dogmaları olduğunu da belirten Pangalos, “Her iki dogmada da bir ülke için diğerinin önemli siyasi yeri vardır. Bunu kendimizden saklama gereği görmüyorum. Ege kıyılarında Türkiye'nin 4 bin çıkarma gemisi var. Bu kahraman Türk askerinin neresi öngörülmüştür tabi ki İtalya için değil. Ancak bundan önce görmemiz gereken bir politik konu var. TBMM ortak oyla karasularının 6 milden 12 mile çıkmasının bir savaş sebebi olmadığını açıklamıştır. Bu iki yanlı bir hatadır. Yunanistan deniz hukuku anlaşmasını imzalamıştır. Türkiye imzalamamıştır buna karşın. Ancak bu anlaşmalar BM'nin belli bir sayısı oyuyla imzalandığında imzalamayanlar için de geçerli olmakta aynı zamanda. Dolayısıyla Türkiye şu anda ben bu anlaşmayı imzalamadım diyebilecek durumda olmuyor. Yani, Türkiye 6 milden 12 mile açan bir ülkeyi kabul etmek durumunda kalıyor. İkincisi hem Türkiye'nin hem Yunanistan'ın ait olduğu BM kararlarında herhangi bir nedenden dolayı tehdit konularında yasak getirmiş konumda.
Dolayısıyla BM'nin haritasına bir zıtlık olmuş oluyor. Bu karşılaşmanızın kapsamında üçüncü bir şey daha söylemek istiyorum. Yunanistan deniz millerini açmayı hiçbir zaman denememiştir. Dördüncü olarak da bu deniz millerinin hiçbir manası önemi yoktur. Bir zamanlar Çiller ile görüşmüştüm. Eğer eşimin İzmir'den teknesini alıp Ayvalık'a gidersem Yunanlılardan izin almam gerekiyor demişti. Ama bu gerçek değil. Bunu bilmemenize şaşırdım demiştim kendisine. Hiçbir izne ihtiyacınız şok. Türkler Yunanistan'a istedikleri gibi girer çıkarlar. Yunanınlar da Türkiye'ye istedikleri gibi girer çıkarlar. Çünkü karaya çıkmazsanız kimse sizden pasaport istemez. Savaş gemileri bile karasularını geçebilirler. Tek şartı zararsız olmalarıdır. Savaş sistemleri olmayacak. Varolma nedeni olmayan bir sorun yaratılmıştır. Bu suni bir şekilde yaratılan sorun ta kendisidir. Yunanistan dünyanın en büyük deniz ticaret gücüdür. Yani dünya üzerindeki yüzde 40 ticari güç Yunanistan'ın elindedir. Üç gemiden biri. Biz de deniz ticaretinin en fanatik taraftarlarıyız. Yani deniz ticaretinde sorun yaratan bize büyük zarar verir.
Bu yüzden bizim Ege'yi kapama isteğimiz doğal bir arzu olmaz. Bu öyle varolan bir tehlike değildir. Çok iyi bir karar olurdu. Cesaretli bir politik hareket olurdu” dedi.Türk Yunan ilişkilerinin bugün iyi olduğunu düşünüyor musunuz sorusu üzerine Türkiye'de büyük Yunan yatırımları olduğunu hatırlatan Pangalos, “Aynı zamanda Büyük Türk şirketlerinin Yunanistan'a yatırım yapma arzusu ve de tabi ki ticaretin artması var. O zaman da diyebiliriz ki Türk Yunan ticari ilişkileri vardı. Açık sözlü olmamız gerekiyorsa şunu kabul etmeliyiz ki bugünkü dünya içinde yeni stratejik dengeler içerisinde yani bir stratejik kutuptan fazla kutuplar dünyasında yani ABD'nin büyük gücünden çıkıp Rusya'da kendi rolünü oynamak istiyor. Çin çok kuvvetlendi. Yakın doğudaki dengeler kurulmalı. Yani birbirimize karşı şüphe taşımamız. Bunlar öyle askeri harcamalar ki bu arada tabi silah endüstrisi de kayba uğramakta bu arada. Bu yüzden aydınlık bir iktidar düşüncesi de her türlü çareye başvurup artık bu güvensizliği ortadan kaldırmak yönünde ve güvensizlik duygularını ortadan kaldırma yönünde uğraşıp çalışma. Öyle ki iki ülkemizin silahlanma masrafları ortadan kalksın. Ve de gerçek bir koruma ihtiyaçlarına yetecek kadar azalsın” dedi.