Güncelleme Tarihi:
Davanın müdahil avukatlarından Atilla Ertekin, “Dosyadaki tutanaklara göre aynı anda 2 arama yapılıyor, birinde suç unsuru delil bulunamazken, diğerinde ise bu davanın temelini oluşturan ‘Pandora’ veri tabanı dahil pek çok dijital belgeye ulaşılıyor. Bu durum Ümraniye bombalarının bulunmasındaki gibi şaibe olduğunu düşündürtüyor. Ciddi komplo kuşkularımız var. Hukuka uygunluğu tartışmalı verilerden dolayı müvekkillerimin tutuklu kalmış olması nedeniyle görevliler hakkında suç duyurusunda bulunacağım” dedi.
Akıl karıştıran tutanaklar
Avukat Ertekin, İzmir Cumhuriyet Savcısı Zafer Kılınç’ın, sadece bir gün önce konuya dahil edildiğine ve arama kararı verdiğine dikkat çekti. “Kılınç’ın görev yazısı 8 Mayıs 2012 tarihli. Ancak arama kararı ise 9 Mayıs 2012 saat 19.00’da alınmış” diye konuşan Atilla Ertekin, arama tutanaklarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Dosyada aynı gün aynı saatte başlayan ancak bir saat arayla biten ve farklı görevlilerin isimlerinin yer aldığı iki ayrı tutanak var. Tek sayfalık ilk tutanakta aramanın 10 Mayıs 2012 günü saat 00.45’te başlayıp 05.30’da sonlandırıldığını görüyoruz. Beşi emniyet mensubu, biri hazirun, biri de mahalle muhtarı olmak üzere yedi imzalı tutanağa göre çiftlikte çeşitli silahlar ve bunlara ait kartujlar bulunuyor. İkinci tutanakta ise aramanın yine aynı gün aynı saatte başladığına ama 06.30’da bittiğine şahit oluyoruz. Ancak arama tutanağına bu kez 14 emniyet mensubunun yanı sıra iki hazirun, yine mahalle muhtarı ve şüphelinin oğlunun imzaları ekleniyor. Ayrıca, ilk tutanakta görmediğimiz toplam 5.5 sayfalık ele geçirilenler listesiyle de karşılaşıyoruz. Silahların yanı sıra davanın seyrini değiştiren belge ve CD’ler ortaya çıkıyor.”
İfadeye dilekçeyle başvurmuş
Avukat Ertekin, dosyada tüm bu belgeleri destekleyen ifadeye de dikkat çekti. Atilla Ertekin, aramada hazır bulunan hazirun H.Y. (Hikmet Yalnızoğlu), Cumhuriyet Savcısı’na yazılı verdiği ve ifadeye çağrılmak istediğini belirten yazılı dilekçesinin şüphelere delil niteliğinde olduğunu savundu.
Ertekin, “Hazirun H.Y., ifadesinde olanları, ‘Ekipteki şahıslar önce çalışma odasını bana sordular. Ben de kendilerine Bilgin Bey’in hiçbir zaman özel bir çalışma odası olmadığını söyledim. Bunun üzerine arama yapan polis, memurlarına talimat vererek, (Bir an önce çalışma ortamını bulun) dedi. Ve, (İsimsiz CD ve kasetleri alın. Üzerinde isim olanları bırakın) dedi. Ekip dörde bölündü. Ben bir ekiple yatak odasına çıktım. Hiçbir şey bulunamadı. İkinci kat odaları arandı. Küçük Bilgin’in bilgisayar kasasını da aldılar. Ve hard diskini söktüler. Alt kata indiğimde bütün ekibin kütüphaneye girdiğini ve her şeyi yere attıklarını gördüm. Kütüphanede yere attıkları her şeyi tek tek yazdırmaya başladılar ve bu arada beni uzaklaştırdılar. Çünkü kendilerine soru sormak istemiştim. Arama tutanağında da görüldüğü üzere kilit altında hiçbir şey yoktu. Zaten Bilgin Bey, Sapanca’ya 3-4 ayda bir gelir ve bir hafta kalırdı. Çalışan Türkmenler de çalışma izni olmadığı için arama sırasında oradan uzaklaştılar ve bir daha nereye gittiklerini görmedim. Sadece mahzendeki kasa kilitliydi ve onu da açtılar, içinden hiçbir şey çıkmadı. Hatta bu kasayı ilk gördüklerinde arayanların sevindiklerini hissettim. Kendilerine Bilgin Bey’in gizli işlerle uğraşmadığını, kalkınca bahçe ve hayvanlarla ilgilendiğini bildirdim. Kasanın açılmasını dahi Bilgin Bey’in oğlu, kaynakçıyı çağırarak sağladı. Bu arada, memurlar kamerayı zaman zaman kayıtta tutup, zaman zaman kapattılar. Kütüphanenin aranması sırasında kayıtta olup olmadığını ise bilemiyorum. Ancak ben bilgisayarların hangi ortamdan ve hangi şekilde alındığını fark etmedim. O sırada biz başka bir bölümdeydik’ diye anlatıyor. Sözlerinden, aramada uzaklaştırıldığını ve kamera kayıtlarının da kimi zaman kapatılarak yapıldığını anlıyoruz. Bu sözler de aramanın usule aykırı yapıldığını doğruluyor. Aslında iki ayrı arama söz konusu. Ancak ilkinde bir şey bulunamamış, ikincisinde ise sanki elde edilmek istenen verilere ulaşılmış” dedi.
Bir ay sürebilir
Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 10. Maddesi ile görevli Savcı Zafer Kılınç’ın hazırladığı iddianamede 49’u muvazzaf asker 79’u tutuklu, toplam 357 sanık hakkında dava açılmıştı. İddianamede adı geçen 831 mağdurdan, aralarında devlet memuru, asker ve MİT mensuplarının da bulunduğu çok sayıda kişinin suç örgütü tarafından fişlendiği ileri sürülüyor.
Çete lideri olduğu iddiasıyla suçlanan marina işletmecisi Bilgin Özkaynak ile Narin Korkmaz hakkında ’Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak’, ’Kişisel verilerin kaydedilmesi’, ’Devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek’ suçlarından ömür boyu ve 9’ar yıl hapis cezası isteniyor. 16 Nisan’da 12’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak duruşmalar için İzmir Adliyesi Konferans Salonu’nu duruşma salonuna dönüştürmek çalışmalar yapılıyor. 16 Nisan’da başlayacak duruşmaların 1 ay bile sürebileceği belirtiliyor.